Dikenlerle güller arasındaki maceraya benzer mi?

Gülü bilmem ama dikenler belki de gülün varlığını, sebeb-i hikmetini kendilerine bağlayabilir. Ya güller olmasaydı da her bahçe ve her yan diken olaydı ne yapardık ? Gülü seven dikenine katlanırmış. Zor bir imtihan ama katlanmayı öğreten de belli değil mi ? Hikmetinden sual olunmaz.

Dede Korkut ‘un giriş bölümünü okumuşsunuzdur Orada kadın tipleri anlatılır ve değerlendirilir. Evi, aileyi tarafların ikisi birden ayakta tutar fakat ananın yeri her zaman farklı ve üstündür. Aslında erkek tipleri de anlatılabilirdi. Belki de bulunmayan diğer hikâyelerde vardır. Bilemem ama düşünürüm.

Hayatımız boyunca çok değişik insanlarla karşılaşır, bir arada bulunur ve onlardan şu veya bu şekilde etkileniriz. Onlara yaklaşır veya onlardan uzaklaşırız. Maya dediğimiz karakterin irsî veya genlere dayalı tarafları herkeste kendine göredir. Ömür boyu aileden, çevreden, okuldan ve hayatın öğrettiklerinden edinilen tecrübelerle şekillenen karakter özellikleri, sahibini dengede tutmaya yahut dengesini bozmaya müsaittir. Hiçbir kimseyi mizacı, huyu, davranışları sebebiyle kınamaya, küçümsemeye hakkımız yoktur. Mesafeyi koyar, kendimizi muhtemel gerginliklerden korumaya çalışırız. Aksi hallerde beklenmedik gerilimler doğabilir, sudan sebeplerle kalpler kırılır, yanlış veya eksik anlamalardan dolayı kıyametler kopabilir. İnsanları kendimiz gibi düşünmeye mecbur edemeyiz. Onlar da sizi hoş görmek durumundadırlar. Beş parmağın beşi de farklıdır. İnsanlar da boy boydur. Kimin hangi sebeple ne yapacağı, nasıl davranacağı önceden kestirilemeyebilir. Kimse yoğurdum kara demez.  Zorla güzellik olmaz. Ağızdan çıkacak sözlere dikkat edilmelidir. İncinmemeli ve incitmemelidir. BU söz uzar gider. İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Bazen sağı solu belli olmayabilir. İhtiyatlı davranıp “Lahavle” lerle “Hasbinallahu venimel vekil, nimel Mevla ve nimel vekil ..” diye tesbihe sığınan dedelerimizden ilham almamız temenni olunur. Bir bardak suda fırtınalar koparılmamalıdır…Atı alan Üsküdar’ı geçmemelidir..”Ya sabır !” frenleri sağlam tutmalıdır…

Yıllar öncesinden tanıdık bir ses : “Bu heybetli kuş "şahin" olmalı azizim.” diyor ve devam ediyordu :  “Kartal, kayaları mekân tutar, insana bu kadar yaklaşabileceğini sanmam..Birbirlerine nasıl da yakışmışlar, "gözükaralık"ta tam bir âhenk içindeler...Kartal diyorsanız, öyle olsun...Ne yapalım. Bizim Anadolu kartallarını öyle koluna alanı ve ava çıkanı duymadım da...Avcı kuş dediğin şahin, tuğrul, çakır ve atmaca gibi biraz atletik ve kıvrak yapılı olur. İri cüsse gerekmez. Şahin keskin gözleriyle avını binlerce metre yüksekten gözetler, şimşek gibi iner ve yakalar...Ben kartalcı değil de "şahinci" bir bakış tarzını sanki daha stratejik mi buluyorum ne ? Fakat "kanarya" sesine de gönlümüz âşinadır...

Mart 2020 / 2007 Yaz sonlarında, Kosova Prizren’ de  Ergin Bey'in evinde, seher vaktinin kendine has sesleri ve makamıyla ezanla uyandım, gözlerim dolarak dinledim, abdest alıp Balkanlarda ilk namazımı kıldım. Öğle üzeri  karşıki tepeden şehri saatlerce seyrettik, 33 minare saydım...Sinan Paşa Camiinin minarelerinde başlayıp şehre yayılan ikindi ezanını hüzünle dinledim, bir taraftan da gururlandım...Karşıdaki yeşil tepeleri bir de bu taraftan ve tepeden göremezdik.. Meğerse şehrin ortasından akan suların köprülerle gerdanlıklı ırmağın sırrı, bu dağların ve yeşil tepelerin eriyen karlarındaymış .Ne kadar güzelmiş. Ahh ecdadımız.. Asırlardan sonra buraları bırakmak kim bilir ne kadar zor oldu.

14 Mart 2025 / TEYZEME RAHMETLER OLSUN...

Biraz evvel rahmetli annemin ve rahmetli anneannemin hayatta kalan yegâne hatıraları Şengül teyzemin de hayata veda ettiğini eniştemiz Osman Doğu beyin telefonuyla öğrendik. Mübarek Ramazan ayında bugün Cuma namazını takiben Turhal'da vatan toprağına emanet edilecek olan rahmetli teyzem, çalışkan, güleryüzlü, disiplinli, vatansever bir insandı. Erbaa'da ve Turhal'da uzun yıllar görev yaptığı Devlet dairelerinde güvenilen, vatandaşa yardımcı olan alnının akıyla nice yıllar geçirmiş ve emekli olmuştu. Çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımın sevimli, samimi, kibar, ciddi, vazife duygusu yüksek, sade Müslüman, geleneklere bağlı çehrelerinden biriydi. Biz ona misafir olduk o bizim evimize şeref verdi. Kıymetli eşi Osman Doğu eniştemiz, oğlumla tavla oynadılar, sohbetler ettiler. Benim aileme hüsnükabul gösterdiler. Ah bu Anadolu'nun acımasız mesafeleri...Herkes kendi derdindeyken ziyaretler azalıyor ve sadece telefonlarla yetiniliyor. Rahmetli Sultan teyzemin kardeşi rahmetli Tümer'in ablası, dededen Kafkaslı (Kabartay-Balkarlı) rahmetli ninem Melahat hanımın ve rahmetli Nazım Vardar'ın küçük kızları Şengül Doğu teyzeme Allah'tan gani gani rahmetler diliyor, hep asil, nazik, sabırlı, ciddi ve mütebessim tavırlarıyla teyzemin yanı başında yarım asırdan fazla sadakatla yer alan eniştemiz Osman Doğu beye sabırlar, hayırlı, huzurlu yıllar diliyor, yakın ve uzak aile efradı ve dost çevresine başsağlığı temennilerimi arz ediyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun, nurlar içinde yatsın inşallah.

Mart 2015 / 1985 ‘de Rahmetli B. Sıtkı Sezgin’in Erenköy'deki evine Hacı Arif Bey üzerine bir röportaj yapmaya gitmiştim. Tam 40 yıl olmuş. O ziyaretimde çay ikramının yanısıra bana güzel bir gazel de okuyup gönlümü şad eylemişti. Hüsn-i tesadüfe bakınız ki 4 yıl sonra o mahalleye taşındık ve aynı camide Cuma namazlarını eda ettik. Bazen yanına yaklaşıp "Üstadım bu müezzinlere ezanın tarzına dair bilgi veriyor musunuz ?" sualime tebessümle müspet mukabele ederdi. Vakfımızın düzenlediği AKM'deki bir TSM Konserinde yorumcu oydu, sunucu da acemi bendeniz. Ramazandı, iftar zamanı kuliste bize bir akşam ezanı okudu ki hayatım boyunca unutamam. Ne bileyim ses kaydedecek bir şey yoktu ki saklayayım. Ruhu şad u hurrem , makamı cennet olsun inşallah...

Mart 2020 /TRT 1'de " Ya İstiklal Ya Ölüm !" diye dikkat çekici bir dizi yayına girdi.. İstanbul'un işgal günlerini gösteriyor. Kaşlarımı çatarak, adeta yaşar gibi gerginlikle seyrediyorum. İstanbul sokaklarında İngiliz askerleri dolaşıyorlar, kimlik soruyorlar eşinizin, kızınızın peçesine el uzatıyorlar. Azınlık nankörler de yardakçılık yapıyorlar..Neler neler...Romanlarda okuduk ama seyredince insanın tüyleri diken diken oluyor.. Bunlar yaşandı ve asla unutulmamalıdır, mayalar değişmemiştir. Millî Mücadele'yi başlatan ve başaran lider kadrosuna o devrin adsız kahramanlarına daima şükran borcumuz vardır. Onlar hakkında ileri geri konuşan ve yazan yabancı beslemelilere kulak asmayalım ve değer atfetmeyelim. Uzmanlar konuşur, araştırır, yazar; dedikoducular ise el pençe divan durur, yalanla idare eder. "Filinta Mustafalar, Topkapılı Mehmetler, Halide Hanımlar..." ve onları yetiştiren hocalar olmak kolay değildir.. Ben o günleri yaşayan Rahmetli Ziyad Ebuzziya' dan da dinlemiştim. Hepsinin ruhları şad olsun. Bu "Korona Belası" inşallah bir gün geçecektir ama "Millî İstiklal"imiz olmasaydı istikbalimiz de olmayacaktı..Vefalı olalım, yakın tarihi karartmak isteyen gafillere ve cahillere de aldırış etmeyelim...

Çanakkale Zaferi'nin 110. yıldönümünde şehitlerimizi rahmetle anıyoruz ve Mehmet Âkif'in, Türkçenin zaferlerinden olan âbidevî şiirini gururla, ibretle, çatık kaşlarla bir defa daha hatırlıyoruz :

"Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,

Gökten ecdat inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i,

Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi...

Bu gün 17 Mart 2022... Bu akşam Berat Kandili, yarın Çanakkale Zaferi'nin 107. Yılı... Geçen Cumartesi ise 12 Mart İstiklal Marşımızın Kabulünün 101. yılını idrak etmiş idik. Dün de 16 Mart, Öğretmen Okullarının kuruluşunun 174. yılıydı. Her üç yıldönümü için değişik vesilelerle konuşarak duygu ve düşüncelerimizi dile getirmek nasip oldu, Rahmetli Mehmet Âkif'in ruhunu şad, hatıralarını yad eyledik. Bugünkü konuşmanın beni en çok memnun eden tarafı, Sakarya Üniversitesi'den mezun ettiğimiz iki Edebiyat Öğretmeni gencimizin davetlisi olarak onların değerli öğrencilerine hitap etme zevki idi. Emeklerin meyvelerini toplamak ne kadar da zevkli imiş. Hocalığın tadı burada. Sancaktepe İlçemizin güzel, bakımlı ve gösterişli okullarından RABİA KIZ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ öğretmen kadrosuna, İstiklal Marşını sanatkârca sunan ve dikkatle dinleyen öğrencilerine, başta Müdire Hanım olmak üzere, okulun bütün mensuplarına ve çay kahve sohbetimize yetişen Doç.Dr. T.Tekin ERGÜZEL'e teşekkürlerimi arz ediyor sağlık ve afiyet içinde başarılarınızın devamını temenni ediyorum. Kandiliniz mübarek olsun efendim...Nice hayırlı Ramazan ve Bayram günlerine doğru inşallah...

2024 / 12 ve 13 Mart Salı ve Çarşamba günlerinde "Milli Destanımız Türkçenin zaferi İstiklal Marşı"mızın kabulünün 103. yılı münasebetiyle Beyoğlu Anadolu Lisesinde ve ertesi gün de 1981-89 arasında 8 yıl görev yaptığım Bahçelievler Kocasinan Çok Programlı Anadolu Lisesinde gençlerle beraberdik. Ayrıca Salı günü rahmetli Akif'in İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı'nda müze haline getirilen son günlerini geçirdiği yeri gezdik, beğendik, duygulandık. Çarşamba programından önce de Kocasinan Lisesi Müdürü Hakan bey ve gençlerle Edirnekapı Şehitliğinde Akif'in kabrini ziyaret ettik. Okuldan bir hanım kızımız gayet dikkatlice Yasin-i Şerif okudu. Hep birlikte huşu içinde dinledik, ruhuna Fatihalar gönderdik. Hemen yanı başındaki Diyarbakır'ın has evladı Süleyman Nazif'in ve arkadaşı Ahmet Naim'in mezarlarını da ziyaret etmiş olduk. Her iki okuldaki konuşmalarımız dikkatle takip edildi. Yarınımızın sahibi "bayrakla nişanlı" gençlere, değerli ògretmen ve yöneticilerine tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum. Akif'in ve şehitlerimizin ruhları şad olsun."Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın..."

16 Mart 2025 / Bugün, mensubu olmaktan şeref duyduğumuz Türk Edebiyatı Vakfı'nda bir Türk Devlet Başkanı, Kıbrıs Türk Devleti Cumhurbaşkanı ERSİN TATAR beyi dinledik. Soyadından da anlaşılacağı üzere aile köklerinin Kırım'a dayandığını da belirten Kıbrıs Türklüğünün lideri millî hasssiyeti yüksek bir konuşma yaptı. Kendisine muhtelif hediyeler takdim edildi. Vakfın yeşil odasında sohbete devam edildi. Bu mübarek Ramazan gününde Vakfımız tarihi bir gün yaşamış oldu. Vesile olanlara teşekkürlerimizle.

Mart 2020 / Eve kapanınca, dizi filmlerin senaryo, dil ve insan psikolojilerini yansıtma başarılarını da düşünmeye ve anlamaya çalışıyorum. "Hekimoğlu" dizisi gibi meğerse daha önce seyretmediğim "Mucize Doktor" dizisi de seviyeliymiş ve dramatik mesajlarla yüklüymüş. Hazırlayanları ve kadrosunu tebrik etmeliyiz. Ben zaten gençliğimden beri can kurtaran hekimlere hayranım. Kendim doktor olamadım ama o şifa dağıtan idealistlere Allah kolaylık versin, elleri dert görmesin, diyorum...Onlar İbni Sina'nın ve Hipokrat'ın ruh akrabalarıdır.

Hasan Celal GÜZEL’in izmetleri ve sağlam şahsiyeti unutulamaz. Onun gibi bir Millî Eğitim Bakanı, neredeyse, gelmemiştir. Mesela 7-8 yıl aynı görevi yapan-ismi lazım değil- birisinin yerinde bulunsaydı, yüz misli daha cesur kararlar alırdı. Yeni Türkiye Dergisi başlı başına bir akademidir ve ne yazık ki benzeri yoktur. Gecenin bir vakti nezaketle arar: "Sayın hocam şu sayı için bir-iki ay sonra şu konuda yazınızı bekliyorum "der, kısa bir müddet sonra hatırlatırdı. O sayede eğitimle ilgili üç uzun makalem yayınlandı. Bakanlığı sırasında, Türk Edebiyatı Vakfını iki, üç defa ziyaret etti. Rahmetli Kabaklı Hocamın görevlendirmesi ile Vakıf adına hazırladığım "Millî Eğitim Raporu"muzu huzurlarında bizzat okuyarak sundum. Parti kurması doğru değildi ama ben ona oy vermediğim halde, güler yüzü hatırına hep "Sayın Genel Başkanım.." dedim. Rahmetli Demirel ile Rahmetli Özal tarafından korunmuş, aralarında denge unsuru olmuş, milliyetçi, demokrat, gösterişsiz, sade Müslüman bir Antep Türkmeni idi. Gazete yazılarının çoğu kitaplaşacak kadar değerlidir. Zamanında, çok soğuk biri yerine, Cumhurbaşkanlığına ne kadar da yakışırdı. Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Hasretler diyarı vuslatsız dünyadan Fatihalar gönderiyoruz.

Mart 2015 / EBEDİYETE KADAR PAYİDAR OLACAĞINA İNANDIĞIMIZ,

"Devlet-i ebed-müddet ideali" nin -şimdilik-son altın halkası olan Türkiye Cumhuriyeti'ni, aziz milletimizin başında, İstiklal Harbinin lideri olarak kuran kadronun Gazi Mustafa Kemal Paşa' sı der ki : " Türk milletinin millî dili ve millî benliği, bütün hayatında hakim ve esas olacaktır.türk milletinin dili Türkçedir...Türk dili türk milletinin beynidir, kalbidir...Türkçe; dünyanın en zengin en güzel dillerinden biridir..

Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir, dilin millî ve zengin olması, millî hissin inkişafında başlıca müessirdir.. Yeter ki bu dil şuurla işlensin...."

Mart 2020 / Hocam Prof.Dr. M.Necmettin Hacıeminoğlu’nun ruhu şad olsun.

Beni doktoraya yönlendiren, sahip çıkan, çalışkan, mütevazı, kibar, cesur, özü sözü bir, ağabey tavırlı dava adamıydı. Çapa Yüksek Öğretmen Okulu mezunu olması ayrı bir istisnai özelliğidir. Diğer birçok hocalarımız gibi...Fikrî ve akademik eserleri tekrar ve çize çize okunmalı ve düşünülmelidir. Bilhassa "Milliyetçilik-Ülkücülük-Aydınlar","Türkiyenin Çıkmazları"," Milliyetçi Eğitim Sistemi", "Türkçenin Karanlık Günleri" "Yeni Bir Dünya"; Karahanlı Türkçesi Grameri, Harezm Türkçesi Grameri, Kutb'un Husrev ü Şirin'i, Türk Dilinde Edatlar, Türk Dilinde Fiiller..ve makaleler.. Yeni Bir Dünya kitabında Yalova'ya göndermeler vardır."Kapıldım Gidiyorum" hikâyesi adeta benzer hayatları yaşadığımızı anlatır. Kerkük'ten göndermişti.Zarfı ben açmıştım dergi adına.Fakülte son sınıftaydım,1972-73..El yazısıyla uzun ve güzel bir hikayeydi.İlk okuyan olmanın hatırası hafızamdadır.