Ülkemiz yeni sınavlarla karşı karşıya. İstiklal mücadelemizi “Türk’ün Ateşle İmtihanı!” diye nitelemişti Halide Edip Adıvar. Çanakkale mahşerinden Mavi Gözlü, Sarışın Kurdun önderliğinde bağımsız bir vatan kazanarak çıkmayı başarabildik. Bir olduk, birlik olduk, dahili ve harici düşmanlara galebe çaldık. Tüm mazlum milletlere umut ışığıydı şanlı direnişimiz.

      Ne Amerikan Mandasını isteyenler masumdu, ne de İngiliz Muhipleri  Cemiyeti’ni kuranlar. Ne Sevr paçavrasını imzalayanlar onurluydu, ne de İngiliz gemisine sığınıp memleketi  terkeden Vahdettin . Emperyalizmin kanlı tuzaklarında şifa aradılar hep. Yanılmak, kandırılmak tesellileri oldu bazılarının. “Tarih üç şeyi yazmaz; Timur’un yenildiğini, Atsız’ın eğildiğini, Atatürk’ün yanıldığını.” Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, Kuva-yı Milliye’nin isimsiz kahramanları kanmadılar, kandırılamadılar. Onlar tarihe bir TÜRK MUCİZESİ armağan ettiler, bize hür ve bağımsız bir vatan hediye ettiler.

     “Su uyur, düşman uyumaz!” diye bir atasözümüz vardır bizim. Hatırladınız değil mi? Keşke sadece su uyusaydı . Milletçe derin uykulardayız nicedir. Bu millet, devletin başına geçireceği kişilerin seçimlerindeki  hassasiyetini de kaybetti Ata’sını kaybettiği tarihten sonra. Tarih bilinci bunun için önemlidir. Kendimize güvenimizi yitirmiş gibiyiz. Celladına aşık olan millet psikolojisi bir ur gibi kuşatmaya başladı benliklerimizi. Kimimiz ABD, İngiliz, kimimiz Rus, Çin, bazılarımız da Vahabi Arap sevdalarıyla ayrıştık, düşman olduk birbirimize. Yabanıl rüzgarlarda savrulur olduk sap saman gibi. Nimetlerimiz onlara kaldı.

     Kanla irfanla kurduğumuz bu aziz Cumhuriyet’i hazmedemedi Batılı canavarlar. Yüz yıllık intikamın hesabıyla yine bir çılgınlık peşindeler  Orta Doğu’da, yani bizim coğrafyamızda. Dün petroldü iştahlarını kabartan, bugün değerli madenler, yarın hiç şüpheniz olmasın su savaşlarında akıtacaklar mazlumların kanlarını.

      Makro milliyetçilikle dünyaya egemen olanlar, bilgi toplumu olamamış, sanayi devrimini  ıskalamış, refah seviyesine ulaşamamış, sosyal adaleti başaramamış  ülkelerde etnik veya mezhep temelli mikro milliyetçilikleri desteklemektedirler. BOP projesinin amacı da, özeti de budur. Bölgede oyunlarını bozabilecek tek devlet Türkiye Cumhuriyetidir. Çekindikleri  binlerce yıllık devlet geleneği , yani yönetme kabiliyeti olan TÜRK MİLLETİ’dir.

      Yıllardır besleyip büyüttükleri  terör örgütleri onların maşalarıdır. PKK; yıllarca bölge insanlarına kan ve gözyaşı, zulüm ve işkence ile hayatı zindan etmiş, 50.000 insanımızı katletmiş, ülkemize maddi manevi ağır bedeller ödetmiş , emperyalizmin beslemesi bir terör örgütüdür. Dünyada da birçok ülke tarafından terör örgütü ilan edilmiş, yasaklanmıştır.

       Gelin görün ki; bu terör örgütünün elebaşı  İmralı canisi, bugün barış güvercini olarak takdim edilir olmuştur. Üstelik de bu işin öncülüğünü MHP yapmaktadır. İçimizi acıtan budur. Dün DEM’i vatan haini ilan edip kapatılmasını isteyenler, APO’nun asılması için meydanlarda urgan atanlar, CHP ve Millet İttifakını DEM’lenmekle suçlayanlar, bugün teröristbaşı katil Öcalan’ın tecridinin kaldırılarak TBMM’de  konuşma yapmasını talep eder olmuşlardır.

       Ne olacakmış? Emir verecekmiş, silahlar bırakılacak, barış olacak, kan duracakmış, örgüt kendini lağvedecekmiş. Bir zamanlar “sayın” diyenlere bile dava açılırken, Devlet Bahçeli bugün 50.000 kişinin katili örgütün başındaki adama ” PKK’nın kurucu önderi” sıfatını yakıştırmakta bir sakınca görmemiştir. Apo ve İmralı postacıları ile bu kadar yarenlik bence hayra alamet değildir.Toprağın altında yatan şehitlerimiz ile toprağın üzerinde “Vatan sana canım feda” diyerek yaşayan kahraman gazilerimizin, onların yakınlarının, yetimlerinin yüzüne nasıl bakacaksınız?! Başbuğun “Teröristle müzakere yapılmaz, mücadele yapılır!” sözünü unutmuş olamazsınız. Ben devletim yahu! Terör örgütü hiçbir şart ileri süremez. Silahı ile birlikte teslim olur, suçu varsa her vatandaş gibi yargılanır, cezasını çeker. Burası bir hukuk devletidir.

       DEM Eşbaşkanı  Bakırhan da ,PKK’nın Kandil şefi Cemil Bayık da açıklamalarında; yapılan çağrıların başarılı olması için Apo’nun fiziksel özgürlüğünün sağlanması, Anayasa ve bazı yasaların değiştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Tuncer Bakırhan ; bu seneki Nevroz’un kürtlerin özgürlük Nevroz’u olacağını ve 80 ayrı merkezde kutlanacağını dile getiriyor. Bu işler bu kadar kolaysa  yıllardır biz neyin mücadelesini verdik diye sormak hakkımız değil midir?

       Cumhurbaşkanlığına soyunan Ekrem İmamoğlu da ;” Kürtler var diyorsa Kürt sorunu vardır kardeşim, çözüm yeri de Meclis’tir diyor, Amedspor flamasını  boynuna dolayarak. Sayın İmamoğlu ateşle oynama!  Neymiş o sorun? Herkes biliyor ne istendiğini. Anayasanın ilk dört maddesi değiştirilsin ,kurucu iradeye ortak olunsun, kürtçe resmi dil olsun, yerel yönetimlerde özerklik olsun, bayrak yeniden çizilsin, devletin adından Türk ismi kaldırılsın..Bunları bilmiyorsan zaten o makama hiç aday olma. Eğer kazandığında bunlara evet diyeceksen çık karşımıza açık açık söyle. Bizim böyle bir sorunumuz yoktur. Var diyenlerin de niyeti bozuktur, onların Atatürk ve Türklükle sorunu var demektir.

         Yalnız bölücü eşkıya ve terörün gönüllü taşeronlarına, yabancı servislerin yerli işbirlikçilerine şunu hatırlatmadan da bitirmeyeyim dedim:” Bir bakın tarihe, Türk’e baş kaldıranların sonu ne olmuş. Aslan ve kaplan daha güçlü olabilir, ancak; bir kurdun sirkte gösteri yaptığına hiç kimse şahit olmamıştır.” Herkes hesabını kitabını ona göre yapsın.