Önce 21 Mart' da Nevruz geliyor… Türkçedeki güzel adıyla “Yeni gün”
Her ne kadar aceleci erik ağaçları, üçüncü cemre toprağa düşer düşmez beyaz çiçekleriyle arz-ı endam etse de kışın beli kırılmıştır, baharın hükümranlığı başlamıştır. Ramazan günleri rahat geçiyor, 13 saatlik orucu tutmaya ne var…Asıl marifet Temmuz, Ağustos sıcağındaki oruçları tutabilmekti, birkaç devresine tesadüf etmek nasip oldu. Önümüzdeki yaz ramazanlarına 25-30 yıl daha var.. Onlar da çocuklara ve torunlara kısmet olur inşallah. Bize, tamamen ağarmış saçlarımıza yakışan belki sadece kış ramazanları kaldı. Hayırlısı olsun. İstiklal Marşı’nın kabulü da bahar günlerinde idi, TBMM’nin açılışı da.. Ve Muhteşem Çanakkale Zaferi de 18 Mart’ta şehitlerimizin al kanları üzerinde beyaz çiçeklerin mahzun açılışlarına denk gelmiş olmalı 110 yıl önce… Ardında 3 Mayıs’ın Türkçüler Bayramı, 6 Mayıs’ın Hıdırellez’i de millî neşemizin ve yaşama irademizin sembolleridir. 23 Nisan da, güzel ve şen çocuklarımızın Gazi Mustafa Kemal’e minnetlerinin şakıyıp göklere yükseldiği Bayram meydanlarının çoşkunluğunu 19 Mayıs gençliğine taşımaktadır.. Bizde bayramlar bitmez. Yeter ki gönlümüz şen olsun. Kubbeler ve minareler diyarı ülkemizden mutlu şafaklar eksilmesin. Ramazan ve Kurban Bayramları ebediyete kadar devam etsin inşallah. Hepinize sağlık ve afiyet içinde nice bayramlar dileriz efendim.
Mart 2024 / … Artık "Yeni Gün" olan "Nevruz"a doğru, buzlar çözülmüş, sular coşmuş,
havalar ılımış, toprak buğulanmaya başlamıştır. 6 Mayıs Hıdırellez ise tabiatın zaferi ve renklerin cümbüşüdür.Kıymetini biliniz...Mübarek ola.. Ve eskilerin "erbain" (kırk), sonra "hamsin"(elli) dedikleri günler ardı ardına geçmekteler...Hamsin günlerinin bitmesine 7 gün var. Kış mağlup olmak üzere.."Kış cenapları", gelecek 21 Aralık'ta dönmek üzere yakında vedâ edecek..Kuşların keyfine diyecek yok. Güneş artık bulutları yara yara yükseklerden bakmaya başladı..Acelesi yok, hemen kaçmıyor.. Haydi hayırlısı...Gelecek cuma, "yeni gün"e merhaba demek üzere Ergenekon'un demir dağlarını eritecek sıcaklara doğru gidiyoruz.... Kış İstanbul'a kar ile birlikte gelmediyse ayazla yağmurla da mı gelmedi erenler ? Anadolu' nun orta ve doğusunda kar yok mu metrelerce ? Sabırlı olun bu yıl gelmediyse gelecek kışta gelir...İyimser olunuz.
Mart 2015 / Süleymaniye ve çevresinin hali; çok düşündürücü ve üzücü. Bırakın diğer güzelim cami ve türbelerimizi, sadece,Süleymaniye 'nin çevresi düzenlenseydi , bahçelik, fıskiyelerle şenlenmiş, gül kokularıyla ferahlatan bir yer olsaydı da her Cuma gitmek için can atsaydık...İşte o zaman, yabancı şehirleri tanıtan gezi proğramlarında, bizim "çok bilmiş" sunucuların neden hep kiliseler, katedraller ve tapınakları göstere göstere, öve öve niye bir türlü bitiremediklerini daha iyi anlardık...
Safahat' ı 18 yaşına girdikten sonra veya Lise sondan itibaren okumamış olanlar, zarardadır. Tez zamanda ziyanlarını telafi etmeli, sonra da Yahya Kemal, Arif Nihat, Necip Fazıl ve 1001 Türk Klasiğine doğru yürüyüşlerine devam etmelidirler...Ergenekon ve Hira'ya doğru ve tabii Alpler, Tunalar, Niller... hasreti içinde; ilimle, fenle, sanatla, siyasetle, aşkla...Yollar ve bahtlar açık ola...
Mart 2018 / Prof.Dr.Akdes Nimet Kurat'ın TÜRKİYE ve RUSYA adlı kitabını okumaya devam ediyorum. 1798-1919 yılları arası yaklaşık 120 yıllık münasebetlerin, savaşların ve önceki asırlara da uzanan gerginliklerin anlatıldığı hacimli eserinin ortalarındayım.Birinci Cihan Harbi yıllarının en acı sayfalarından biri olan ve az çok bildiğimi zannettiğim Sarıkamış Felâketini ( "Harekât" diyemiyorum) yeni okudum. Çok üzüldüm, çok üzüldüm yine üzüldüm. Henüz 35 yaşındaki Dâmâd-ı Şehriyarî Enver'in (Ordu yönetme tecrübesi olmadığı için ona "Paşa" da diyemiyorum) tedbirsizliklerle dolu sayısı yüz bine yaklaşan kara yağız Anadolu çocuklarını eksi 20 derece soğukta, çarıklarla perişanlığa sürüklemesini, zayıf giyimlerle kaputsuz, bakımsız, açlığa ve zaafa mahkûm etmesini okudukça acıdım, kendim suçluymuşum gibi mahçup oldum. Allah onlara rahmet eylesin. Kitabı kaleme alan, ömrünü Türk tarihini yazmaya adamış, titiz, çalışkan, belgesiz yorum yapmayan hakiki bir bilim adamı. İyi ki bu eserleri okumak nasip oluyor. Tarihimizi hakkıyla bilmek ve çok şuurlu olmak zorundayız. Ruslarla Osmanlı Devleti arasında yapılmak zorunda kalınan Ayestafanos Barış Antlaşmasının üzerinden tam 147 yıl geçmiş...Ne kara günler Yarabbi...Ondan sonra 1912'de Balkan Harbi felaketi,1914-18 arası 1.Cihan Harbi yılları ve Sevr belasından sonra 19 Mayıs 1919'la başlayan 9 Eylül 1922'de Gazi'nin liderliğinde "İzmir'in dağlarında çiçekler açtıran" İstiklal Harbi yılları.. Neler neler kaybetmişiz ve sonunda Allah bize, şehitlerimizin kanı pahasına Anadolu'da yeni bir devlet kurmayı nasip etmiş...Cumhuriyetimiz 102 yaşında.. Asırlar içinde genç sayılır. İnşallah ebediyyen payidar olacak ve maziden ders alarak güç kazanacaktır. Tarih şuuru şarttır . Prof.Dr.Akdes Nimet KURAT'ın büyük boy 750 sayfalık "TÜRKİYE VE RUSYA" kitabını ibretle ve üzülerek okurken bunları düşündüm. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ve silah arkadaşlarının, İttihatçıların mahvedip bıraktığı memleketin Mondros-Sevr sonrası zor zamanlarında başardığı Millî Mücadele'yı şükranla yad ettim. Bize Türkiye Cumhuriyetini emanet edenlerin hepsine minnettarız. Allah istiklalimizi korusun ve bizi vatansız, devletsiz, ezansız, bayraksız, Türkçesiz, bilgisiz, duygusuz, tarihsiz, ülküsüz.. bırakmasın.Allah Türk Milletini kıyamete dek var eylesin inşallah.. Allah vatanımızın kıymetini bilenlerden eylesin ve bizi daima uyanık, bilgili ve şuurlu tutsun...Şehitlerimizin ruhu şad mekânları cennet olsun.
Mart 2018 / Mehmet Âkif'in1920'lerdeki genç arkadaşı rahmetli Mahir İz'i 1972 yılı sonunda bir Mehmet Âkif programı için Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'na davet etmiştik. Lutfetti geldi. Rahmetli Kabaklı Hoca da vardı. Hayatımın en güzel ve heyecan verici İstiklâl Marşı'nı o akşam orada Mahir İZ Bey'den dinlemiştim..."Tasavvuf "kitabını geçen hafta yine okudum. Ruhu şad olsun.
Mart 2020 / Bir televizyon kanalında vahim bir akşam haberi :
Almanya reşit olmayan, kimsesiz ve küçük mülteci çocukları almaya karar vermiş ve Yunanlılar da bu kararı olumlu karşılamışlar..Eyy yıllardır 4 milyon kişiye baktığımızı iftiharla ve şikayetle anlatanlar. Ne anlamalıyız bu haberden ?.Niye yetişkinleri, yaşlıları almıyorlar da çocukları almak istiyor Hitler'in akrabaları ? Bizdeki vicdanlar rahat edecek mi ? Yoksa derin ve zavallı sükutlar mı yükselecek yarın yabancılaşıp kaybedilen bu çocuklardan ? Mehmet Âkif diyor ki; "Mahşer'de mi biçarelerin yoksa felahı?" Bu vebale katlanacakları Allah affetmez. O çocuklara bu millet bakar. İzin verilmemelidir. K. Karabekir Paşa rahmetli yetimler için o şartlarda bile yurtlar açıp Ermeni çocuklara sahip çıkmadı mı ? Bunlar üstelik Müslüman, masum ve Allah'ın emaneti.
Mart 2025 / Adam, Petrol zengini malum ülkeden 1 trilyon (1 000 000 000 000 ) dolar para alacakmış ! Nasıl ? Geçen dönem de dünyanın gözü önünde aynı ülkeye 500 milyar dolarlık silah sattıklarını okumuştuk .. biraz evvel seyrettim, bir Afrika ülkesi olan Çad'da aç çocukların, ellerinde ev ev dolaşarak yardım dilendikleri gösteriliyor. O güzel Müslüman çocuklar bir deri bir kemik...Bu nasıl bir dünya ? Şu mübarek ramazan günlerinde nasıl Yavuz Sultan Selim' deki adalet ve gücü yarınlar için hayal etmeyelim ki ? Allah büyüktür...
Mart 2015 / Halep ve Şam'da kılamadık ama bu cuma namazını, hüsn-i tesadüfle, Halep Türkmeni 15 yaşlarında bir delikanlı olan Musa ile yan yana kıldık... Sağımda mahcup ve vakur bir eda ile bana hâlinden, âilesinden, şimdi durumun -neden bilmem- pek iyi olmadığını söylediği Antep günlerinden, İstanbul'a gelmek zorunda kaldıklarından, tekerlekli arabadaki bir deri bir kemik kalmış ablasından, ŞİRİNEVLER'de bir mütevazı evde yaşamaya çalıştıklarından, kendisini yaşı küçük diye işe almakla almamak arasında oyalayan oturdukları semtteki fotoğrafçıdan, Halep'te kalan abisi 25 yaşlarındaki Kerem'den, beş yeğeni arasında ismini sayıverdiği Muhammed, Ali ve Zeyno'dan 3-5 dakika arasında bahsetti. Eline gizlice verdiğim harçlığı mahcubane alırken kara kalemle çizilmiş gibi gergin kaşlarına, yeni terlemiş "Genç Osman" misali bıyıklarına göz ucuyla baktım.. Düzgün ve genç irisi elleri soy güzelliğinin aynası gibiydi. Allah bütün mazlum Müslümanlar gibi onu ve ailesini de korusun. Belli ki İstanbul'un bütün semtlerinde bu çocuk ve gençler, bir müddet, belki de devamlı kalacaklar... Belediyelerin, millî-İslamî-insanî kuruluşların, ocakların, vakıfların ve derneklerin...de yapacakları olmalıdır. İstismar canavarlarından, bu, memleketimizin acemisi insanlar korunamazsa hesap günü çetin olur... Allah yardımcıları olsun ama Türkocakları ve diğerleri, daha önce yapıp başardıklarını, inşallah daimi olarak sürdürüyordur. Gözlerim dolu dolu, kaşlarım çatık bu Cuma'nın intibalarını bilgilerinize arz ediyorum.. İstanbul'un cami avluları, Türkmen veya Arap.. Musalarla, Alilerle, Zeynolarla, Keremlerle dolu...Girne'de kıldığımız gibi, bir gün inşallah Cumaları, Halep, Şam, Musul ve Kerkük'te de kılarız ..Allah büyüktür...
Ben edebiyatçıyım. Gönderme yaptığımı apaçık söylemem. Sitemdir, idealdir, hevestir, temennidir, duadır, bedduadır... Herkes kendi ufkuyla bakar. Kimseyi de yadırgamam, kimseyi incitmemeye çalışırım. Fikirlerime ve hayallerime sahip çıkacak iradem de var... Hayallerin sınır aşması, realiteden uzaklaşmamı gerektirmez. Dolar yuro paritesinin de 1.05 olduğunun, bugün itibariyle piyasaya 650 milyon dolar verildiği haberinin de dilbilimi makaleleri arasında en son okuduğum bahsin de farkındayım. Sizce de bir mahzuru yok değil mi ?
Mart 2024 / Rahmetli Murat Çobanoğlu ile Rahmetli Şeref Taşlıova'yı 1984'ten itibaren Türk Edebiyatı Vakfı'nın faaliyetlerinde tanımıştım. Seslerini ise 15-20 yıldır radyolardan duyuyorduk. Kabaklı Hoca'nın öncülük yaptığı Konya ve İstanbul'daki Âşıklar Bayramı / Şöleni vesileleriyle onları Vakıf'ta ve Gülhane Parkında defalarca dinledik, coştuk. "Kolca kopuz"un nağmelerine hayran olduk.. En son Üsküdar Belediyesi' nin 1994 yazında tertiplediği kültür haftasında ben Vakıf adına, gündüz şiir programını, akşam da Üsküdar Meydanında ay aydınlığında 20 kadar âşığın sazlı-sözlü Boğaziçi'ni dolduran muhteşem ses bayramını takdim etme görevini yerine getirmiştim. Tam bir şehrayindi. Gökyüzü ve deniz seslerle donanmıştı. Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer..
O yıllarda âşıklara sahip çıkan hepsi Rahmet-i Rahman'a kavuşmuş olan Mehmet Kaplan, Ahmet Kabaklı, Feyzi Halıcı, Gültekin Samancı ve âşıklarımızı şükranla ve dualarla yad ediyoruz...Makamları cennet olsun..
“ Çin bizi işgal ederken camide Allah’ın 99 sıfatını 33’lük teşbihle mi yoksa 99’luk teşbihle mi çekelim diye tartışıyorduk…” Ne ibretlik söz...Sözün sahibi, Doğu Türkistan Hareketinin lideri İsa Yusuf ALPTEKİN Bey'i ilk defa 1969'da Çapa Yüksek Öğretmen Okulu kantininde tanımış ve dinlemiştim. Mücadele Birliği mensubu ağabeyler kendisini sohbete davet etmişlerdi. Sonraki yıllarda vefatına kadar Türk Edebiyatı Vakfında defalarca dinledik. Kabaklı Hoca, kendisine büyük alaka ve saygı gösterir, "Gün Işığında", davaya dair yazılar neşreder, İsa Bey de Hoca'ya minnettarlığını asaletle ifade ederdi Gönlü yaralı, sakin ve üzgün bir adamdi. İki sözünden biri daima " Doğu Türkistan'dı..Artık niye böyle insanların kadri kıymeti bilinmiyor ve hatırlanmıyor.? Vefa nerelerdedir ?
Mart 2018 / Güzel bir hatırlama: / KYK Sakarya Öğrenci Yurdunda Perşembe akşamları"SAFAHAT OKUMALARI" seminerimiz ve onu takiben yine KYK Rahime Sultan Yurdu seminer salonunda "MEDENİYETİMİZİN KURUCU METİNLERİ" seminerlerimiz
gayet istifadeli bir istikamette devam etmektedir.. Katılanlara teşekkürlerimizle...
Mart 2015 / “İstanbul’da 4 bine yakın cami varmış..” Bereketli olsun ama Türkiye'deki her caminin yanına en az 10 bin kitaplı birer kütüphane ve onların yanındaki bilgisayarlarda hemen ulaşılabilecek 100 bin PDF kitap olmalı ..İyimser olalım.. Gün doğmadan neler doğar.. Zifiri karanlık, "gecenin bitmeye yüz tuttuğu", "sabaha en yakın zamandır." diyor, millî şairlerimiz...Camilerimizin aydınlığı ebedi olsun. Gönüllerimiz ve kafalarımız da öyle olsun inşallah…
Mart 2015 / Okullarımızda âdâb-ı muaşeret veya görgü dersleri olmalı..Bazı maddeler kaldırılabilir bazıları ilave edilebilir. Kutadgu Bilig'den, Ahlâk-ı Alâî' den günümüze doğru yüzlerce eser taranarak, görgü ve muaşeretin, millî irfanımıza göre bin iki bin yıllık süzülmüş, incelmiş," haddeden geçmiş nezaket" ölçüleri, öğrenilip tespitleri yapıldıktan sonra asrın idrakine elbette sunulmalıdır...Geç kalınmadan...
Mart 2014 / Ayasofya meselesi partiler üstüdür. İstanbul'un fethinin sembolüdür. Gerçek adı da FETHİYE CAMİİ'dir. Tarih kültürü sınırlı ise bir insanın, ciddi konularda bileni dinlemeli veya tarih okumalıdır. Aksi halde yer varsa Orta Asya'ya dönelim. Türkiye'deki iddialarımız ve varlık sebebimiz kalmasın. Olsun bitsin... Bin düşünelim bir konuşalım. Gidin bakalım Vatikan'daki Sen Piyer üzerinde iki laf ettirirler mi size ? Yahya Kemal olmak lazım. Üşenmeyin "İstanbul'u Fetheden Yeniçeriye Gazel" i okuyun. Anlamak için lugat karıştırın. Sonra bir daha düşünün. Ben geçen yıl felsefeyle ilgili 15 kadar kitap okudum. Siz de biraz edebiyat ve tarihle ilgilenin veya sadece düşünün ..Zahmet olmazsa bilene değil iyi bilene sorun...Yazdıklarımdan da alınmayın . Ben Hocayım. Bildiğimi söylemez susarsam uyuyamam. Tavizin sonu gelmez..Taviz vermeye devam edersek elimizde bir şey bırakmazlar...