Ocak 2025 / Bayrak şairimiz Arif Nihat ASYA’nın vefatının 50. yılındayız.

“Dualar ve Âminler”, “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor”, “Kıbrıs Rubaileri de onundu. Rahmetli Arif Nihat bey, sadece millî romantizmin zirvesinde kanatlanan şiirlerin değil, “sanatlı nesir” diyebileceğimiz ince manalı, fikir zenginlikleriyle yüklü yazıların da usta kalemiydi. Edebiyat öğretmeni olarak memleket evlatlarını yetiştirirken siyaset ve tefekkür adamı olarak da hem bir müddet görev yaptığı Millet Meclisinde hem de gazetelerde, dergilerde yazmaya, millî şuuru uyanık tutmaya çalıştı. “Ey  mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü / Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü !” mısralarıyla başlayan “Bayrak” şiiri, çocuklarımızın ve gençlerimizin dilinde ve gönlünde, yazıldığı zamandan beri, on yıllardır, okunuyor, millî heyecanları diri  tutuyor. İstiklal Marşından sonra en güzel bayrak şiiri budur. Ayrıca “Fetih Marşı” dillerde destandır.  “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!” hitabı, her devrin genç nesillerini ürperterek kendilerini idrak etmelerine vesile olmaktadır. Bana göre yirminci asrın çok  sevilerek okunmuş yazar ve şairleri; Yahya Kemal ve Akif’le birlikte Necip Fazıl ve Arif Nihat Asya’dır. Her biri “nevi şahsına münhasır” denilecek ölçüde yeni, millî ve  üstat şahsiyetlerdir. Ârif Nihat beyin şiir ve nesirlerinde kolay gibi görünen, eskilerin “sehl-i mümteni” dediği bir ustalık vardır. Mısralarında ve cümlelerinde inceden inceye dokundurur, üzer, düşündürür, uykunuzu kaçırır, huzursuz eder, ümit verir, gururlandırır, merhametinize hitap eder, satırlarındaki nükteleriyle yüzünüzde tebessüm ışıkları hem yanar hem gölgelenir. Bazen Bingöl’ün Hepsor Köyünde kurtlara kaptırılan küçük “Cahide’nin Eli” ile acı çeker, bazen Cezayir’in istiklal mücadelesindeki Cemilelere yanar, bazen de törende taşıdığı bayrağı öpen liseli Türk kızının “Bayrakla nişanlanmasına” manalı manalı gülümser, bu vatan sevdalısı adamın Türkçesine hayran olur ve bir “Arif Nihat Asya Türkçesi” olduğuna kanaat  getirirsiniz. Peygamberimiz için yazılan en güzel Naatlardan biri ona aittir. 1969 Ramazan’ında  Bizim Anadolu gazetesinde Çekirdek isimli köşesinde yayınladığı dörtlüklerin üçünü ezberlediğim günlerde yeni bir üniversite öğrencisiydim. Bakın Anadolu’da bir iftar vakti nasıl anlatılıyor. : “Ey karlı köyüm, beyaz köyüm, hür yayla / Bir gün ki oruçluydu, yamaç, dam, tarla / Yoldaydım uzaktan okunurken ezanın, / Bir dağ tepesinde iftar ettim karla”

Ya şu Süleymaniye manzarası ne güzel anlatılmıştır : “ Dağ parçası kubbeler, ufaktan, iriden /  Gel haşmeti gör, yandan, ileriden, geriden / Bir mucize devrinde Sinan, Erciyas’ı / İstanbul’a dikmiş, getirip Kayseri’den…”

Hele şu dörtlükteki ince mizaha bakınız : “ Benim gönlüm alçak dallara konmaz / Üçler, beşler, yediler benim için az / Dağım, Binboğa’dır, kasabam Bingöl / Ve bindallısıyla yavuklum Binnaz…”

Arif Nihat Asya’sı olan bir millet, Türkçesiyle gururlanır elbet. Ruhu şad, mekânı cennet olsun, eserleri yediden yetmiş yediye hepimiz tarafından okunsun ve tadına varılsın…

Şubat 2025 / TÜRK DİLİ ARAŞTIRMA ve İNCELEMELERİNİN SEMBOL İSMİ PROF.DR. ZEYNEP KORKMAZ’A RAHMETLER OLSUN…Ruhu şad, mekânı cennet olsun.. Prof. Dr. ZEYNEP KORKMAZ olmak kolay değildir. Bir asır ister, sabır ister, ruh asaleti ve nezaket ister...Prof.Dr.Zeynep Korkmaz'ın adını ilk defa 1971 'in başlarında rahmetli hocalarımızdan Necmettin Hacıeminoğlu'nun dersinde duymuştum. Kendisinin nasıl çalışkan bir bilim insanı olduğunu belirtiyor, Türk hanımlarının yüz akı olarak onun eserlerini okumamız gerektiğini hatırlatıyordu. 2000 yılının Ekim'inde İzmir-Alaçatı'daki TDK'nın dört yılda bir düzenlediği kalabalık Kurultay'daki bildirimi sunmak üzere heyecanla kürsüye yaklaştığımda rahmetlinin de ön sırada yer aldığını, gözlüğünü düzelterek elinde kalemle beni dinlemeye hazırlandığını gördüm. Heyecanım arttı, hem gururlandım hem telaşlandım. "Zeynep hanım beni dinleyecekti..." Dinledi, söz aldı, tebrik etti, tavsiyelerde bulundu...Sonraki yıllarda da kendisini dinledik. Enerji dolu, Türk diline ömrünü adamış bir Cumhuriyet çocuğu idi. 2013 yılında da İstanbul'daki bir toplantıda, ön sıralarda yine Türkçeye dair bir bildirimi sunarken genç asistanlardan birine " Mehdi Beyin bildiri metnini alabilir miyiz ?" tarzındaki isteğini duydum ve hemen kendisine metni uzattım : "Buyrun hocam..." Zeynep hanım bana yine gurur yaşatıyordu. Bu asırlık Türk dili âşığı, yetişmekte olan bütün Türk kızları için istisnai bir örnektir. Kendisine daima öz kızı gibi yakınlık gösteren ve son zamanlarına kadar ilgilendiğini bildiğimiz okul arkadaşım Prof.Dr. Leyla Karahan Hanımefendiyi de şükranla teşekkürle başsağlığı dileyerek burada hatırlamayı vazife addediyorum. Ruhu şad mekânı cennet olsun...

Şubat 2021 / KUR'ÂN, HADİS, SÜNNET, İSLAMÎ İLİMLER VE TASAVVUF VARKEN....

Bu "Meditasyon" kılığı içindeki güya şifa dağıttığı ileri sürülen ve "astroloji" havalarında burçların birbiriyle "yükselen ve inen binbir versiyonu olduğu" iddiasıyla, diplomasız, doktorasız birtakım kimselerin bazan "muhafazakâr" iddialı TV kanallarında dahi arz-ı endam etmesi ve onlara özel programlar yaptırılmasına çok şaşırdım. "Hayatınızı şekillendirme seansları"na gelin..Hatta "online daha makbuldür" ne demekmiş ? Bir soran yok mu ? Ben soruyorum.

Burası 1000 yıldır Müslüman bir ülkedir. Çok zengin ve bütün insanlığa manevî şifa olacak bir Tasavvufî ve İslamî birikimimiz vardır. Konuşan kişi veya kişiler,"Bilinçaltındaki inancı değiştirmek"ten, çiftlerin ne zaman ana baba olmaları gerektiğinin astrolojik takviminden, zaman ve para kaybetme sıkıntılarını önleyici şifalardan, geçmiş dünyalardan getirdiğimiz kötü tecrübelerden kurtulmalardan-tenasüh göndermesi de yaparak- kendilerine gidebilmemiz için "bedenlenmiş ruh olmamızın yeteceğinden", sınav gerginliğini derin nefes alarak giderebileceğinizden, burçların güya astrolojik sembolik ilişkiler ağından, Hint Budizminin acemice sinsi telkinleriyle, "bizi kendi duvarımızdan çıkmaya davet" ediyorlar, enerjisel gücünü anlattıklarını sanıyorlar, pişkin çehrelerle cehalete hitap eden bir üslupsuzlukla ekran karşısındakileri ikna ettiklerini sanıyorlar. Kötü ihtimal şu :

Ya aldanan safdiller varsa, onları kim koruyacak ? Atatürk haklıdır :

" Hayatta en hakiki mürşit ilimdir,fendir.." Programların ve kanalların adlarını vermiyorum. Bunlar kaç yıldır renk değiştirerek sürüyor. Aman dikkat ! Bunları ciddiye alamayız. Hayatımız çok daha ciddidir.

Gerginliğimi yatıştırmak için iki rekat namaz kıldım ve okumakta olduğum 15. asrın erenlerinden Eşrefoğlu Rûmî'nin (Nefisleri Temizleyici) MÜZEKKİNNÜFÛS'unu kaldığım yerden okumaya devam ettim. Tavsiye ederim. Her konuyu erbabından okumadan olmaz.

Şubat 2020 / Mübalağa edenlere inanmayın...Biz ne zaman TURAN'ı kurabildik ki yarın kurabilelim. O sadece uzak bir hayal ve hasret konusudur. Keşke hakikat olabilseydi de dünyaya huzur ve adalet gelseydi. Bize yarın için, ilim ve sanatta yükselmek, ekonomide zenginleşmek, parlamenter demokrasiyi işletmek, orduyu daima zinde ve güçlü tutmak, eğitimde dünya standartlarını yakalayıp aşmak, aileyi ve yetişen nesilleri korumak.. gibi mütevazı hedefler yakışır. Sonrası Allah kerim. Allah bütün mazlum ve masumları korusun. Bizi de gaflette ve dalalette komasın...

Şubat 2020 / Bence hem yeniler hem de bin yıl boyunca kazandıklarımız kullanılmaya, yaşamaya devam etmelidir. Dili fakirleştirmenin, asırların kazandırdıklarını feda etmenin mantığı yoktur. İngilizler 750 000 kelimelik lügatlarıyla kasılıyorlar, halbuki öz İngilizce denilebilecek Keltçe 7-8 bin kelimeliktir. Dünya Dili İngilizce olabilmek için bin yılda söz varlıklarını bin misli artırmışlar. Bizim bin yıllık gücümüz ve hedefimiz bir milyon kelime ve kavramdır. Çalışmalar bu yöndedir. Dünya Dili Türkçe, aşiret mantığıyla yetinemez ve aza kanaat edemez."Güzelim Türkçe"asırlar boyu sınırlar aşmış, gönüller fethederken, yeni kelimeler de kazanmış, onları kendi ses ve şekil kurallarıyla Türkleştirmiş,"Sangaryos'u Sakarya, Holafira'yı Nilüfer yapmış" bir "İmparatorluk Dili"dir.İnsaflı ve şuurlu olalım. Terk ederek, vererek değil, alarak, kazanarak büyünür.

Şubat 2025 / Bekleyiş...

Nerdesiniz ey havaya, suya, toprağa düşmesi beklenen cemreler, karlar arasından ümit renkleri sunan kardelenler, buz gönülleri eritecek merhamet ışıltıları, taş kalpleri yumuşatacak nevruz gülleri...

Ve ey Hızır gibi yetişip Hz. İlyas ile sonsuz yeşillikler boyunca binbir renkli çiçekler arasında vuslatın huzurunu davet etmesini hasretlerle beklediğimiz demler, Hıdırellezler, neredesiniz ? Yollarda mısınız ? Hangi meçhul diyarlardasınız ?

Ocak 2020 / Geçen akşam, Yeni Dünya Vakfı'nda Turgut GÜLER' i dinledik.

M. Nuri YARDIM beyin planlayıp yönettiği toplantının takdimini Boğaziçi Yayınevi müdürü Gazi ALTUN yaptı. Biz, 52 yıl öncesinden 68 nesline mensup dört sınıf arkadaşı bir aradaydık. Emekli Deniz Albayı İhsan DOĞRU ile birlikte kare tamamlanmıştı. Turgut Bey'in güzel Türkçesi, zarif ve ciddi hitabet üslubu; tarihî salondaki hepimizi bu manalı sükût içinde "ecdad-ı kiramımızın alemdarlarından Barbaros Hayreddin Paşa' nın" "Akdeniz'i , Adalar Denizi' ni Türk yapan zamanlara" götürdü. Turgut Bey, sevgili Türkiye'mizin daima ihtiyacı olan mütefekkir, sanatkâr ilim irfan ehli arasında mümtaz bir yere sahiptir. Kendisinden, sağlık ve afiyet içinde imza atacağı Türkçenin zaferleri arasına katılacak nice eserler beklemeye devam edeceğiz inşallah...

Ocak 2020 / Beş yıl önce seyrettiğim bir yabancı film hakkındaki görüşlerimi hatırlarken

sinema, TV, sosyal medya yoluyla yapılan telkinlerin önemini tekrar düşündüm.

Üç saate yakın süren, Oscar adayı "Yıldızlar Arasında" adlı bir yabancı film seyrettim DVD üzerinden.. Birilerinin anlamamalarına rağmen elin oğlu hayallerinin kanatlarında felsefî zenginlikte yarı hikmetli sözler eşliğinde, bilim-kurgu filmleriyle çocuklarını yarına uçuruyor. Üzüldüm,şaşırdım fakat ümitlendim. Çünkü İbni Sina, Mevlana ve Ali Kuşçu'ya kucak olan bizim medeniyetimizin bugünkü ve yarınki varisleri , objektif bilime, ideal ve hasbî felsefeye, hikmetlerin ışığında mutlaka ulaşacaktır. Batı'nın veya adı her ne ise dışımızdaki dünyanın birçok zaferine rağmen eksiği; merhamet, insanî derinlik ve hikmettir. O da İslam'dadır.Dengeli ve dürüst bir sosyal demokrasi, seviyeli bir millîlik içinde evrensel değerlere ve bilime bağlı bir hukuk devletiyle ulaşamayacağımız hedef yoktur .Daima ümitliyim. Dün hakikat olan yarın niye olmasın..Önderi de inşallah milletimiz olacaktır...

’Ocak 2017 / Aylardır sayfalarında kaybolduğum , Rahmetli Yılmaz Öztuna'nın 14 büyük ciltten oluşan, takriben 7000 sahifelik abidevi eseri Büyük Türkiye Tarihi'ni okumayı, dün gece itibariyle tamamlamış durumdayım. Hüsn-i tesadüfle fark ettim ki, Ridaniye Zaferi'nin 500.yılıdır. Yavuz Sultan Selim Han'ın komuta ettiği Türk Orduları birer yıl arayla Çaldıran (1514) ve Mercidabık'tan (1516) sonra , 1517 Ocak başlarında Ridaniye Zaferiyle Kahlre'yi de alır ve "Mukaddes Beldeler ile Mukaddes Emanetler"in "Hadimi ve hakimi" Türk Sultanı olur, Osmanlı'nın Cihan Devleti olduğu asırlar başlar.."Kökler ve Dallar" meselesi önemlidir. Torunlar ve yeni nesiller, tarih şuuruyla yetişmelidir... Ridaniye'nin 500.yılında atalarımızı, Şanlı Yavuz Sultan Selim Han'ı ve aziz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz...Bu vesile ile Yılmaz Öztuna'ya da Fatihalar gönderiyoruz.Bir ömür verdiği eserini, ta 1977'de 40 yıl önce yayınlamaya başlayıp 1979'da tamamlayan ve o zamanlar, biz okuyucularına cilt cilt gönderen Ötüken Neşriyat'ı tebrik etmek de bir nezaket borcudur.Son üç yıl içinde yine Ötüken Neşriyat'la tarih severlere sunulan Turgut GÜLER Bey'in tarihimizin şevket zamanlarını anlatan üçlemesi; Cihangir Tuğlar (Selimname) - Şehsüvar-ı Cihangir (Fatihname), Demir Kuşaklı Cihangir (Süleymanname) kitaplarını okuyucu sıfatımla hatırlatmalıyım...

Ocak 2018 / ARİF .NİHAT ASYA'NIN DEDİĞİ GİBİ :"ŞEHİTLER TEPESİ BOŞ DEĞİL,

TOPRAĞINI KAHRAMANLAR BEKLİYOR..."Dağlara bayrağımız dikildi fakat memleketin içinde haberler çok gergin !Bu millet, zor zamanlarda âhenk bozanları ve arkadan vuranları asla affetmez, ortalık durulduktan sonra  üslup hatalarının hesabını mahkemelerden önce millet, sonra da tarih soracaktır.. Ağızdan çıkan sözlere dikkat edilmelidir, ordunun ve devletin yanında olunmalıdır. Mehmetçik dağlarda gece gündüz millî şerefimizi temsil ederken gerginlik değil destek ve teyakkuz esastır.  Millî hafıza asla unutmaz. Allah milletimizin yardımcısıdır.

Acaba garip ve kimsesiz çocuk ve akranı çocukların büyüyeceği zamanlar hesap ediliyor ve tedbirler alınıyor mu? Bu zavallılar emanet ise emanete hıyanet edilmez, onlara sahip çıkılır. Almanlar, Fransızlar ve benzeri Haçlı güruhu sahipsiz kalan dağılmış ailelerin Türk çocuklarını sokağa mı bırakıyor , yoksa kendi sistemi içinde kol kanat mı geriyor ? Ey ilgili ve bilgililer,bu günler de geçer...Açıklama yapın da millet rahatlasın.Köşe bucak sahipsiz çocuk , kadın , yaşlı ve işsiz savaş mağdurlarla dolu..Lütfen rakamlarla bilgi verin de demokratik bir ülkede yaşadığımızı bilelim,rahat uyuyalım,vicdanımız kanamasın...MME