ıllardır Kanada’da yaşayan bir arkadaşım var. Geçen telefonla konuşurken laf döndü dolaştı ülkelerimizin yaşadığı hallere geldi.
Arkadaşım dedi ki" Bizim burada bahar geç gelir,ağaçlar Mayıs ayının sonunda çiçek açarlar.Yalnız burada bir ağaç var ki aynı bizdeki bizim oralardaki kardelen gibi.Hep Nisanın sonunda çiçek açar.Hava soğukluğu eksi derecede bile olsa zamanı gelince çiçeğini açar bu ağaç.
Ve başladı anlatmaya telefonda ,dedim "ya çok tutar"ama beni dinlemedi sağlık olsun diyerek...
Bundan yıllar önce bir Cumartesi günü öğle yemeği için bir restorana gittim.Hava güzel artı 14-15 derece civarında hem de Mayıs ayının ilk haftası
O bahsettiğim ağaç şehir içinde çoktur,kısa boylu geniş saçaklı bir ağaç.Çiçekleri o kadar güzel açmış ki anlatamam.Dayanamadım ve biraz da alışkanlıktan olsa gerek,ağaçtan bir dal kırdım,elimde restorana götürdüm.Burası sıkça sık gittiğim bir restorandı.
Cumartesi günleri özel yemek günleri olur,bizim oralardaki ev yemekleri yapan lokantalar gibi yani.Ben de iki haftada bir bu restorana uğrarım ve o yemeklerden yerim.Oradaki garson kızlar beni tanırlar,her gidişimde tebessümle karşılarlardı beni.
Genelde bu kızlar yarım gün çalışan eğitimlerine katkıda bulunan Üniversite öğrencisi kızlardı.Elimdeki çiçeği görünce beni tebessümle karşılamadılar.
Dışarda balkonda oturdum.Her zaman yediğim yemekleri sipariş ettim.Yan masada oturanlar elimdeki çiçeğe doğru tuhaf tuhaf baktılar,bir anlam verememiştim.Daha sonra durumu anladım ama çok geç kalmıştım artık.Garsonlardan biri ya da müşterilerden biri telefon etmiş olacak ki 20 dakika sonra,Belediyeye ait çevre koruma arabası geldi,park etti.İçinden 35 yaşlarında bir adam çıktı,gülümseyerek bana doğru geldi,Masadaki çiçeğe baktı.Nezaketli bir şekilde “O çiçeği alıp arabama gelir misiniz?” dedi.
İşte o zaman işin ciddiyetini anladım.Bu çiçeği dalıyla kırmak yasakmış meğerse ve para yahut hapis cezası varmış.O belediye görevlisi bana “Mahkemeye mi gitmek istersin,yoksa para cezası mı vereyim” dedi. “Ne kadar para cezası” var diye sordum.Cebinden bir metre çıkardı ve dalın boyunu ölçtü.Yaklaşık 40 cm. “40 dolar yazacağım” dedi ve yazdı.
Ve ben ilk iş gününde 40 doları belediyeye ödedim.
Arkadaşımın bu hikayesini dinleyince bir anda KAZ DAĞLARINI alt-üst eden ve binlerce dönüm orman arazisinin ağaçlarını kesen,ve SİYANÜRLE altın çıkaran Kanadalı şirketler ve çalışan kanadalılar geldi gözlerimin önüne ve o anda arkadaşım görmedi ama gözlerinden yaşlar akıp gitti...
Ve dedim ki kendi kendime;Kendi ağacının dalına dokundurmayan ve her santimine hapis ve para cezası kesen bu Kanadalılar,bizim Kaz Dağlarını dümdüz ediyorlar.Yani Hem doğayı hem havayı hem orada yaşayan tüm canlıları katlediyorlar.Ve bizim ülke yöneticilerimiz bırakın onlara para yahut hapis cezası kesmeyi,üstüne üstlük onları teşvik ediyorlar ve destekliyorlar.
Bu siyanür denen kimyasal madde çok çok öldürücü bir zehir ve etki ettiği alan yıllar geçse de verimli hale gelemiyor ve çürüyor o toprak.
Tıpkı Amerika'nın Japonyaya attığı atom bombasının etki ettiği gibi,hatta bu siyanür o atom bombasından on kat daha zararlı.Bunu ziraatçı arkadaşlarımdan duymuştum.Adamlar bizim topraklarımız da bir gram altının çıktığı toprağı ELLİ YILLIĞINA öldürüyorlar ama kendi ağacının dalını kesene neler yapıyorlar neler....
Bu kanadalılar 40 cm ağaç dalı için binlerce ceza kesiyorlar ise,peki o zaman bizim Kazdağlarındaki kestikleri bırakın dalları o yüz binlerce ağaçların kendisinin ve dallarının kerşılığındaki para hesabını yapın ve sonuca bakın...
Ama kim yapacak bunun hesabını değilmi...
Kimin umurunda...
Bunu hesap edebilmek için insanın önce vatanını ve o vatanın doğasını suyunu havasını börtü böceğini sevmesi lazım diyorum ben...
"Yerlilik ve millilik" anca böyle olur.
Şimdi kalkmış ben de kime ne anlatıyorum değilmi?
Tabii bu düşüncelerimi telefondaki arkadaşıma o anda anlatamadım elbette,anlatsam gelecek telefon faturasını düşünün artık.
Para pul altın döviz mal mülk kazanılır ya da kaybedilir ama Vatan ve o Vatanın içindeki doğa yok edilirse ne Vatan kalır nede geri gelir.
Ve tabi ki buna sebep olanların ebedi billah iki yakası bir araya gelmez...
İşte öyle... Birgülce