Zamane  gençleri bizlerden çok daha akıllı ve çok daha duyarlılar her konuda.

Zaman zaman onlarla bir araya gelip sohbet etmeyi seviyorum.

Yine böyle bir günde.Söze girerken dedim ki "gençler sizler bilmezsiniz bizim zamanımızda,babalarımız bir maaşla üç beş çocuklu bir evi çok rahat geçindirebiliyorlardı ve üç beş kuruşta bir kenara ayırabiliyorlardı.

Daha sozümü bitirmeden biri hemen sözümü kesti ve dedi ki; "Birgül abla biz nereden bilelim,sizin çocukluğunuzda biz yoktuk ki."

Gülerek ve başımla onu onaylayarak devam ettim sözlerime.

O zamanlar ihtiyaçlarımız rahat rahat karşılanabiliyordu ve her sene yeni bir önlük alınabilirdi ve okula mis gibi giderdik.

Herkes tatilde,ya memleketine ya da mütevazı bir kamp ve pansiyonlara tatile gidebilirdi.
Hafta sonları 150 km öteye pikniğe giderken benzin parasını düşünmezdik. 
Kendimize yeterdi ve artanını muhtaç olanlara da destek olabiliyorduk.

Bir baba yahut anne emekli olduklarında emeklilik ikramiyesi ile birer ev alabiliyorlardı.
Yeni eşyalarla evlerini güzelleştirebiliyorlardı.

Misafir ağırlamak,o misafirlere ikramda bulunmak bir maaşlı için külfet değil,zevkti. 

Mahalle bakkalımızdan ay başına kadar veresiye alırdık ve ay sonunda toptan ödemesini yapardı annemiz babamız.

Kredi kartı batağına düşen de yoktu,çünkü kredi kartı diye bir şey yoktu,bizim bankamız mahalle bakkalımızdı ama bakkallımız faizsiz çalışırdı.Aşırı ve emeksiz para kazanmayı sevmiyordular, o zaman esnaflarımızın ve veresiye alanların sözleri senetti...

Topraklarımızda şimdiki gibi yabancı sermaye de,yabancı mülk sahipleri de yoktu.Mahallede herkes birbirini tanırdı,hatta caddelerde sokaklarda insanlar birbirlerine selam vermekten yorulurlardı.

Yani biz bu ülkenin gerçek efendisiydik.Zengini de bizdik ortahallisi de,fakiri de...

Ama hepimiz mutluyduk çünkü dayanışma yardımlaşma vardı.Bir elin verdiğini öteki el görmez di...

Çünkü o zamanlar biz Cumhuriyete inanan, Atatürk'ün ekonomik politikasına ve laik anlayışa uygun yaşayan bir toplumduk. 

Fakat gelin görün ki ehliyetsiz ve liyakatsız insanlar siyasete atıldıktan sonra,ne olduysa oldu ve zaman içinde yabancı sermaye ülkeyi sardı, özelleştirme adı altında Atatürk'ün yaptırdığı bütün fabrikalar yabancılara ve son dönemlerde Arap ülkelerine yok pahasına ya satıldı ya kiraya verildi.

Yani içten ve dıştan,Türkiye Cumhuriyetine ve kurucusuna nefret besleyenler ülkeler ve yöneticiler ektikleri kin ve nefret tohumlarının ürünlerini toplamaya başladilar.

Ve çok geçmedi son yirmi yılda ülke insanımız giderek fakirleşti.Mahalle bakkallarının yerlerini devasa marketler aldı,marketler veresiye vermedikleri için,bankalar türedi çığ gibi ve kredi kartı dağıtmaya başladılar su gibi...

Sonuç; insanlarımızın neyi var neyi yok hepsi ipotek altına alındı bankalar tarafından ve insanlarımız borçlandı,borçlandıkça battıkk gitti...

Ve ekonomik sıkıntıya düşen insanlar her türlü gayrı ahlaki işlere bulaştı ne doğruluk kaldı ne dürüstlük,herkes birbirini dolandırmaya başladı ve öyle bir gün geldi ki kimse kimseye zerre kadar güvenemez oldu.

Öyle bir hale geldiler ki Cumhuriyeti kuran ve ülkeyi kalkındıran Ata'sına,şehidine nankörlük eden insancıklarla doldu ülke...

Ve o huzur içerisinde yaşayan halkımız yokluğa, açlığa, karanlığa, eğitimsizliğe mahkum edildi...

O yüzden gençlere,birazda sesimi yükselterek dedim ki,siz yoktunuz sözlerime onun için böyle giriş yaptım.Bizim çocukluğumuzda az ama her şey vardı paramız değerliydi ve her şeyimiz yeterliydi.İşte siz yoktunuz dediğim zamanların her şeyini özlüyorum...

Ve başta bizde ki siyasetçiler olmak üzere,geleceksiz bir hayat bırakıyoruz sizlere.Bizleri ister affedin isterseniz etmeyin...

Biz ne Atatürk'ün ne silah arkadaşlarının ne kurdukları ülke medeniyetinin ne de fabrikalarının kıymetıni bilemedik.

Bizde ki menfaatperest siyasetçiler ve yöneticiler  Türk insanını özünden kopardılar,ülkeyi nereden geldiği belli olmayan milyonlarca mülteciyi doldurarak demografik yapımızı tahriş ettiler.

Yani başta onlar sonra bizler yazık ettik bu ülkeye...

Sözüm bitmemişti ama beni dinleyen gençlerin gözlerinin yaşarmasına daha fazla dayanamadım ve noktayı koydum.

Ama siz,sizler geride kalan tek ve son şansımız ve bu Cumhuriyete Atatürk'ilke inkilaplarına sahip çıkacak son çıkışımız ve son umudumuzsunuz...

Bizler bu ülkeyi dağıttık artık sizler toplayacaksınız.

Ve son cümle dedim ki;Atatürk'ün gençliğe hitabesini okuyun ve baş ucunuza koyun her gün,gün ayarken bir daha okuyun bir daha okuyun....

İşte öyle...
Birgülce