HATIRALARIN ÖĞRETTİKLERİ…

1970’lerin Yozgat’ının üç bin nüfuslu, kaderin beni getirdiği küçük ve fakir ilçesinde gencecik bir edebiyat öğretmeniyken, orta okul ve lisede okuyabilmek için her günün sabahında karda, tipide  kışta kıyamette, defalarca şahit olduğum keskin ayazda, çamurlu yolları aşarak köylerinden gelmeye çalışan ince naylon gömlekli, lastik ayakkabılı çocuklar tanıdım. O çocukların bazıları okuyup yıllar içinde önemli görevlere geldiler. Onların bir kısmı bir göz   odacıkta, isli lamba ışığında istikbal arayan vatan evlatlarıydı. 50 yıl sonra hüsnü tesadüfle “sosyal medyada haberleştiğimiz “onlardan biri, o zamanlar kendilerine verdiğim 12 numaralı gaz lambasını saklamış, Millî Eğitim Müdürlüğü yaptığı büyük şehirdeki evinin duvarına “aziz bir hatıra” olarak asmış. Lambanın resmini bana  gönderdiğinde ne kadar duygulandığımı tahmin edersiniz. O mahrumiyetler Türkiye’sinden  bu günün müsrif ve insafsız günlerine gelmiş olmak, beni ürkütmüyor dersem yalan olur. O çocuklar, öğretmenlerinden, teşvik, destek ve sahiplenme görmeselerdi, yaşadıkları ve  yaşayacakları zorlukları göze alabilirler miydi ? “Yeyiniz, içiniz fakat israf etmeyiz.” ikazını yapan  “Muhterem Mürebbi”yi keşke layıkıyla anlayabilseydik. Şüphesiz, Rabbimizin elçisi de güler yüzlü bir muallimdi.

Reşat Nuri’nin Çalıkuşu’ndaki idealist hanım öğretmen Feride’den, Acımak romanındaki öğretmen Zehra hanıma, Halide Edib’in adını bile yazmak istemediğim romanındaki diğer saygıdeğer  muallime Aliye hocahanıma, at sırtında dağ köylerine bilgi ışıkları taşıyan Avar Hanıma, M. Niyazi Özdemir’in okurken beni göz yaşlarıyla hüzünlendiren “Var Olmak Kavgası” romanının çilekeş kahraman delikanlısına kadar Anadolu coğrafyasında vazife yapan on binlerce öğretmen, “Alnımızda bilgilerden bir çelenk, nura doğru can atan Türk oğluyuz.” derken, candan samimi idiler. Onlar sadece nağmelerin romantizmine kapılmıyor, ”Yurdum, seni yüceltmeye andlar olsun”  diyerek yemin de ediyorlardı. Sonra ne olduysa oldu, muhalif rüzgârlar esti, büyü bozulur gibi oldu.

7 Nisan 2015  · Toprak cömerttir, aldığından fazlasını verir.. İnsana benzemez. İnsan verilenden fazlasını ister. "Yüz verirsin...” “Hangi dağ daha büyük bizim dağımızdan...” diyordu rahmetli Kayahan. İçimizdeki kibir ve cehalet dağlarını nasıl aşmalı ?... İçimizdeki dağlara hapsolmaktansa dışımızdaki dağlara seslenmek evladır. Yabanilikten, dağlılıktan kurtulmanın yolu şehre inmektir.. O yüzden "Çocuklarımız okusun da adam olsun.." seyahati bir türlü bitmiyor . Okuyan çocuklar sık sık, şehirde yaşasa bile içindeki dağa dönüyor.. Her manada...Aralarında kalemlisi de çok...Dağlılıktan kurtulmak, medeni yiğitler hâline gelmektir... Bulutların üstündeki kuşla arkadaş olabilsek de şu süfli dünyadan ara sıra da olsa kaçabilsek... Her rüzgârda eğilmemeli... Herkeste bu cevher olsaydı, sırtımızdan hırka eksik olmazdı.. Heyhat... Namık Kemal gözüyle okumakta fayda var. 150 yıl öncenin şartlarıyla 500 sene önceye nasıl bakılmış ? Biz nasıl bakıyoruz ? Bizi temsilen Cihangir Tuğlar'da Turgut Güler nasıl bakıyor ? Okunmalı... 

6 Nisan 2023 / BAZI DİZİLERE DAİR...STAR TV’deki YÜZ YILLIK MUCİZE dizisini seyrediyor musunuz ? 3. bölüm gösteriliyor. Bizimkiler dizi filmlerde iyiden iyiye ustalaştılar. Daha ileri gidileceğini, tarihî, orijinal, edebî, fantastik, yarı belgesel nice yapımlarla dünyadaki örneklerini de aşarak başa güreşileceğini düşünüyor ve hatta konulu-mesajlı-sanatlı dizilerin idealist yaklaşımlarla insanlığa hizmet etmesini de temenni ediyorum... Niçin olmasın ? Mesela TRT1'de aylardır seyrettiğimiz GÖNÜL DAĞI dizisi 100. bölüme doğru gidiyor. Yaz aylarında bu dizi hakkında bir değerlendirme yazısı kaleme almak isterim. Tam bir Anadolu klasiği olma yolunda ilerliyor. Bir kasaba etrafında komedi-trajedi-dram karması romantik ve canlı bir dizi. Tasavvufun modern yorumu ile günümüz insanlarının sadelikle karmaşıklığının  bir arada verildiği incelikle hazırlanmış bir yapım. "Ciritçi Abdullah" ile "Muhterem" sembolü etrafında "Amcaoğulları"nın dostlukları ve hayata tutunma mücadeleleri bir diziyi de seyredilir hâle getiriyor.. TRT1'de devam etmekte olan TEŞKİLAT ve AL SANCAK dizileri ise gücüyle başa çıkılmaz olduğu sanılan Rambo tiplerinin ve istihbarat  kahramanlarının sadece yabancılara mahsus olmadığını, bizimkilerin de bu işin âlâsını yapabileciğinin başarılı örneklerini veriyorlar. 5-6 yıldır devam eden tarihî diziler ise ayrı birer yazının konusudur.

5 Nisan 2022  · /  54-55 yıllık bir hatıra...Konuşan rahmetli Dündar TAŞER'dir...Doğumunun 105. yılında bulunduğumuz A. Türkeş'e Fatihalar gönderiyoruz. Bir neslin yetişmesinde büyük rolü olan ve o devrin Prof.Dr. Erol Güngör, Prof. N.Hacıeminoğlu, Prof.R.Doksat, Prof.M.Eröz, Prof.M.Kafalı, Prof.E.Öksüz, Prof.T.Yazgan,..gibi çok sayıda akademisyeni; N.F.Kısakürek, C.Meriç, A.Kabaklı, A.N.Asya, T.Akyol, S.A.Arvasi, N.Y.Gençosmanoğlu, A.O.Güner, Y.B.Bakiler, F.Kızıltuğ, D. Cebeci...gibi çok sayıda fikir ve sanat adamını bir arada idealleri etrafında toplayan ender şahsiyetlerden biri olan Rahmetli Alpaslan TÜRKEŞ'i, doğumunun 105. ve vefatının 26. yılında anmak ve sayısı 20'yi bulan kitaplarını okuyup yeniden düşünmek bir vefa borcu olduğu kadar yarının nesilleri için de uyandırıcı olacaktır. Unutulmamalı ki Rahmetli Erbakan ve Demirel ile Türkeş, küçük ihtilaflara rağmen bir araya gelebilen, ittifak eden, hükümetler kurarak ülkeye hizmet etmiş insanlardı. Hepsinin ruhları şad olsun.. Kitapları okunsun...

5 Nisan 2015  · "Haber Ay.com" da 850.000 defa görüntülenen ,fakat 18 000 defa paylaşılan görüntüyü ne yazık ki ben de nezaketen paylaşmayı göze alamadım. "Bir fil yavrusunun doğumu ve ana fil tarafından neredeyse ölecekken hayata döndürülmesi ve birkaç dakika içinde tehlikelerden korunmak üzere yürümeye hazırlanması"nı hayretle seyrettim...İnsanlar için büyük ders..Hayatta kalma mücadelesi..Bilmediğimiz ve bilimin arayıp keşfetmesi gereken kim bilir daha neler var... 

10 Nisan 2023 / BİZİM METE DE TÜRK EDEBİYATI OKUYOR...

Küçük torunum Kerim Mete Bey, dün onlara iftara gittiğimizde beni güler yüzlü bir sürprizle karşıladı. Kitapçıyı gezerlerken Türk Edebiyatı Dergisini görmüş. Anne babasına ısrarla "Dedemin dergisi ben onu dedeme hediye alacağım." demiş, almışlar. Dün akşamın hatırası olarak dergiyi bana imzaladı ve tarihe not düştü. Hemen elime tutuşturdu. Önce telaş ve sevincini anlayamadım. Sonra düşündüm, bizim evde dergiyi göre göre gözü alışmış ve sevmiş. Dedim ki "Oğlum bu Mart 2023 sayısı, 593. sayıdır. Bu dergi 51 yaşında ve ben ilk sayı çıktığında 20 yaşında bir üniversite öğrencisiydim. O zamanki kompozisyon öğretmenim, derginin kurucu başkanı rahmetli Ahmet Kabaklı hocam sayesinde 4. sayısından itibaren burada 100'den fazla yazım çıkmıştır". Torunumun "Peki diğer 490 sayıda niye yazın çıkmadı?" sorusuna cevap veremedim. "Bilgim ve gücüm yetmedi, başkalarına da sayfalar açılmalıydı." demek aklıma gelmedi. Muhtemelen o da Fakülte öğrencisi olduğunda bu dergiyi kendisine verdiğimde hatıralara gülümsemeye devam edeceğiz inşallah. Yukarıdaki resimler, dede-torunun Türk Edebiyatı Dergisindeki ittifaklarının ifadesidir. Allah bütün torunlara, dedelere ve ninelere sağlık ve afiyetler ihsan etsin inşallah...

***

1 Nisan 2015 / Çuvaş balası Türkiye'de büyüseydi, Müslüman kültürü alırdı fakat Çuvaşlığı kalır mıydı ? Ortası nedir ? Çuvaş kalarak Müslüman olmak..Zorlamadan...Bizim Anadolu Türkleri gibi bin yıldır...Zorladınız mı İngiliz oyunları, Lavranslar v.s. devreye giriyor, ne yazık ki ? Bütün mesele, Yesevi geleneğinden gelen çerağların aydınlığında ; gül gül açılan dergâhlarda ilim irfan ehli Hacı Bektaş, Hacı Bayram, Somuncu Baba, Saltuk Baba, Gül Baba, Emir Sultan,Eşrefoğlu Rumi, Kaygusuz Abdal, Dertli, Erzurumlu Emrah, E. İbrahim Hakkı,..Ahi Evran ve Mevlanalar yetiştirebilmek meselesi..Şu son yüz yılda duydunuz mu bu gelenekten gelen birkaç isim..?..

6 Nisan 2017  ·/   Rahmetli Hocam Ahmet Kabaklı, Elazığ Ortaokulundan Türkçe öğretmeni Cemile Hanımı 1985'teki bir "Öğretmenler Günü"nde bizimle birlikte Beykoz'daki Öğretmen Evinde yemeğe davet etmişti. O gün Cemile Hanım, Kabaklı Hocanın isteği üzerine 50 yıl önce (1935'te) derste okuduğu gibi ezberinden A. Hikmet Müftüoğlu'nun Çağlayanlar kitabında geçen "Üzümcü" parçasının son paragraflarını okumuş ve bizi duygulandırmıştı. Hepsine rahmetler olsun. Gençler bu güzel metnin tamamını okumalıdırlar : “Bir ulu çınarsın ki kırılır, eğilmezsin; ölür, inlemezsin... Kanınla çorak kumlukları sularken ekmeğini alnı­nın terine batırır yer, yine düşman karşısına yaralarınla beraber her yerde bir istihkâm gibi çıkarsın... Sen zâlim heybetinle bir mazlumsun; ninenin, atanın bucağında bir garib; ananın, babanın kucağında bir yetimsin!...Dul analarla dolu olan şu Anadolu bir üvey nine ka­dar sana cefakârdır... Sen Şarkın kınına giremeyen bir kı­lıcısın; dövüle dövüle tavlanır, vurula vurula kırılırsın. Yine her parçandan bir kıvılcım, her kıvılcımından bir şimşek çıkar. İlâhî bir kuvvetin, ebedî bir feyzin var, ey Türk!...”

6 Nisan 2015  · / Çalışkan, has, hasbi, kibar, dümdüz, ikili-üçlü davranmayan, rüzgâra göre tavır değiştirmeyen, demokrat ama dürüst, hem millî hem evrensel dengeleri gözeten, milletinin değerlerinden taviz vermeyen,..."Elalem, ecanib ne der" telaşına düşmeyen, öğrendikçe tevazu gösteren, hatasını kabul edebilen, kendini yenileyebilen, köklerini unutmayan, başkalarına hayranlıkta ölçüyü kaçırmayan, yaşına uygun tavır alabilen, makama-mevkiye-unvana mağlup olmayan, yaşını ve yerini bilen, "dün mektebe gitmişken, bugün üstad olduğunu zannetmeyen", nezaketten, vakardan, mukaddeslerinden taviz vermeyen Necip Fazıl'ın tabiriyle "Kendini hep murakabeye, muhasebeye ve musahabeye tabi tutan ve alıştıran.." genç insanlar, ilim ve fikir adamları, ana ve babalar, evlatlar ve gençler yetiştirmek zorunda değil miyiz değerli arkadaşlar ?... Anadolu'yu ayakta tutan bu ruhtur ve hepimizde bu ruhtan izler, derinlikler vardır...Onun için bizi yıkamadılar yıkamazlar..."Ting teng" kuruluşları boşuna uğraşmayın...Sıra bizde, torunlarımız büyüyor..20 seneye kalmaz geliyoruz.. Her bakımdan.İçimizden ve dışımızdan yeniden donanarak.. Allah bizimledir...

7 Nisan 2023 / YANLIŞ ANLAMAYI GİDERMEK İÇİN AÇIKLAMA İHTİYACI ...

Günümüzde 5-6 parçaya ayrılmış gibi görülen ama aslında muhtemel gelişmelerle her an birleşme, bir araya gelme istidadını millî cevherinde taşıyan yarım asırlık "Ülkücü Hareket"in mensubu farklı nesillerden milyonlarca vatan evladının her biri ülkemizin güzide fertleridir. "Rahmetli Kurucu Lider"inden sonraki gelişmelerle ortaya çıkan menfi ve müspet renkler ve gruplaşmaların sebepleri zamanla mutlaka çözülerek anlaşılacaktır. Ülke olarak ve Turan istikametlerinde dar geçitlerden geçmekte, ümit ile güven-güvensizlik kavşaklarında kaşlarımız çatık olup biteni takip etmekte, millî hafızamıza kaydetmekteyiz. Millî dâvâlar, şahıslarla kaim değildir. Hepimiz faniyiz. Hepinizce malumdur ki "Her millet layığını bulur. Nasılsanız öyle idare olunursunuz." Asla ümidimizi kaybetmeden "Millî-İslamî-İnsanî-Turanî" değerlerimizi muhafaza ederek bize de "emanet olan davayı kucaklamak" ve gölgelemeden sonraki nesillere devretmek yakışır.

ÜLKÜ OCAKLARI EĞİTİM ve KÜLTÜR VAKFI'nın Ocak Başkanları ve Üniversite Başkanları için düzenlediği "Geleneksel İftar Yemeği"nde gençlere hitaben yapılan konuşmayı -metni kim hazırlamış olursa olsun- önem vererek dinledik. Muhtevalı, seviyeli, ciddi, edebî ve millî hassasiyetlerimize dikkat çeken bu ifade tarzını beğendik. Politikacıların hepsinde bulunması gereken, tarihî değerleri ve "kökü mazide atileri" selamlayan bu üslup devam etmelidir. "Hilal Bıyıklı" gözü kara, Türklük- İslamlık davasının sahibi efendi gençlerin disiplinli, mütevazı, vakur duruşları önemlidir. Allah milletimize hayırlı yarınlar nasip eylesin...Rahmetli Alpaslan TÜRKEŞin ruhu şad olsun. Ben, zamanında -sudan sepep ve gerekçelerle- çok canımız yandığı için hukukî problem doğuracak hususlara ve şahsî konulara girmemeye çalışırım. Konuşmanın muhtevasını ve oradaki Ocak Başkanlarının duruşunu değerlendirdim. Onları kimse yok sayamaz. Partizan değiliz, ideallerimiz var. Hem de 55 yıldır çizgimizde kırıklık olmadan.

Ben nesiri tercih ederim. Şiir yanıltabilir. Bu sayfalarda benim aleniyetle parti öven veya yeren hiçbir yorumumu bulamazsınız. Benim gibi binlerce sayfa meal, tefsir, ilmihal, tasavvufi eser ve tarih okumuş ve okumakta olan ve düşünen mütevazı bir eğitimciye din dersi verilmesini yadırgadığımı ifade edeyim. Sosyal medya ortamında ve kendi yerlerinde sert ifadeler kullanmak ve yazmak varken , başkalarının alanlarında nalına mıhına  veryansın edilmesini de doğru bulmuyorum. Başka alanlarda misafir sayılmaz mıyız ? Misafirlikte kavga olur mu ? Bizim şahıslarla bir derdimiz yok. Herkes hesabını Allaha verir. Yaptığımız yorumlarda parti ve şahıs adı vermemeye çalışıyorum veya yazdığımı tekrar gözden geçirerek düzeltiyorum. Bazı arkadaşların sert ifadeler kullanmasını, itham etmesini veya vaaz vermesini doğru bulmuyorum. Benim alanımda misafirsiniz. Ev sahibi olarak size cevap yetiştirmek yerine havayı yumuşatacak tedbirleri almayı tercih ediyorum. Bu tedbirlerden biri de yaşça benden küçük arkadaşların, sert ve cevap hakkı gerektiren, hukukî problem doğuracak açıklamalarını –nadiren de olsa- silmek zorunda kalmamdır. Kendi alanınızda üslubunuzda hürsünüz. Benim alanımda sizi sükûnete davet ediyorum. Unutmayın ben "Tam yarım asırlık bir hoca"yım. Hepinize selam ve muhabbetlerimi arz ederim. Allah aziz milletimizi korusun.."Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin." inşallah...