26 Mart 2023 – RAMAZAN DUYGULARI…

Bu yılın, Hicrî 1444’ün Ramazan’ı kederlerle geldi. Deprem’in açtığı yaralar bütün memleketi sardı.  Bir savaşın içinde gibiyiz.50 binin üzerinde evladımızı kaybettik 100 binin üzerinde yaralımız var. Belimizi doğrultmamız yıllar alacağa benziyor. Bebekten ak sakallı dedeye, gelinlik-damatlık gençlerden, her seviyedeki okullardaki öğrencilerimize kadar yaslı yaralı bir ülke olduk. Koca koca şehirler, kasabalar, köyler tarümar oldu. Evler yeniden yapılacak ama biz milletçe bu acıları nasıl kaldırırız ? Meşhur söz bütün  dillere pelesenk olmuş: ”Hayat devam ediyor.”muş. Geçmiş zamanlarda da öyleydi. Ramazanlar, kendimize gelme ve nefislerimize gem vurup  manen ve maddeten uyanma zamanlarıdır. Hatıralara dalıyorum. Bizim çocukluğumuzun Ramazanları şimdiki büyük şehirlerdekinden çok farklıydı. Herhalde. her nesil Ramazanı kendine göre yaşıyor. 1961’in güz ayları olmalı, ilkokul 3.sınıftayım. Şehzadeler şehri Amasya’dayız. Her Ramazanda kalede Belediye  bandosu İftar vaktine kadar konser veriyor, sesler bütün şehre yayılıyor. İftar topu da bütün haşmetiyle  oradan gürleyip dağdan dağa çarparak evlere ulaşıyor. İlk oruçlarımı bu 9 yaşlarımda tutmuş olmalıyım.  Amasya’da Sofular yokuşunun çarşıya yakın bir camisinde bir akraba çocuğuyla birlikte teravihe yetişme telaşındayız. Resim değişiyor. Bir iftar sonrası rahmetli annem, o zamanlar kendisine çok yakışan beyaz yazması başında, elinde tesbihle dualar mırıldanırken, mütebessim bakışlarla beni süzüyor, adeta gözleriyle seviyor, ben de dirseğim onun dizinde küçük bir kedi misali yarı uykulu nazarlarla dalıp gitmişim. İki yıl sonra kaderin bizi getirdiği Taşova’daki evimizdeyiz. Yine bir Ramazan akşamı. Herizdağı yokuşlarında arkadaşlarla çiğdem toplayıp dönmüşüz. Kulağımız tepede  atılacak top sesinde.. Çorbanın buğusu odayı dolduruyor. Kuru fasulye tenceresi sırasını bekliyor. Gözüm  sürahide. Fakir fakat huzurlu evimizde yine annemin çalışkanlığı ile biz sarıp sarmalamasını hatırlıyorum. Fırsat buldukça, saçlarımı okşayarak  beni teşvik ediyor :“ Benim kuzum okuyacak, adam olacak..” tarzında hoşuma giden sözler söylüyor. İlkokulu bitirmek üzereyim. Gelecek yıl kravatım ve şapkam da olacak. Haydi hayırlısı..”Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.” diyenler haksız değillermiş, ara ki bulasın.. Allah hiç birimize bu günlerimizi  aratmasın inşallah..

  · YIL 1970, 51 YIL ÖNCEYE AİT HATIRLAMALAR ve öncesi...

Mehmet Mehdi, Çapa Yüksek Öğretmen Okulundadır.

Tokat İlöğretmen Okulunda son sınıfa geçtiği yılın yaz sonlarına doğru adına bir sarı zarf gelir : "İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Sınıfına -yatılı olarak-seçildiniz. Aşağıdaki evrakı düzenleyerek 14 Eylül 1968 Pazartesi günü sabahı mülakat / görüşme için okulda hazır bulununuz." O yaz Samsun'da yaptırdığı göz muayenesinden sonra 0.25'lik gözlükleri de olmuştur. Gözlüklerini çıkarır, yazıyı bir daha okur, heyecanlanır, hemen annesine haber vermek için eve koşar. Dualarını aldıktan sonra ailenin reisiyle görüşmek üzere Mehtap Lokantası'na döner. Hazırlıklar yapılır, kefalet senedine imza atmayı kabul eden Taşova esnaf-tüccarından rahmetliler Uncu Yaşar YILDIZ ile Şaban GÜNGÖR'ü daima şükranla ve rahmetle yad etmektedir.. Tokat'ta iki yıl kullandığı mukavva-vinileks açık kahverengi bavulun yerini aynı yapıda biraz daha büyükçe mavimsi bavul almıştır....Bir gün önce Pazar öğle sonrası Taşova'ya da uğrayan Yeşilırmak firmasının yeni otobüsünden 35 liraya alınan biletle, dualarla yola revan olunur. Sabaha karşı İstanbul'un ışıkları ufukta görünür, git git bitmez, nihayet araba vapuruyla Sirkeci olduğu henüz öğrenilen otobüslerin son durağında inilir, asma altında çaylar içilir, gün ışıdıktan sonra Cağaloğlu yokuşundaki trafikten başı dönen genç yolcu, valiziyle Çapa'ya giden arabaya biner ve mavi çinili muhteşem binanın yıllarca hayran olacağı kapısına doğru merdivenleri tırmanır..68 Eylülünden 69 Eylülüne kadar geçen aylar çok çetindir. Gece gündüz ders çalışmaktan başını kaldırıp hiçbir şeye bakamamış, Üniversite kazanamamak korkusu benliğini sarmıştır. Allah'ın yardımıyla yüksek puanla İstanbul Üniversitesinin Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün Yüksek Öğretmen Okullu muteber gençlerinden biri olunur ama siyasi çalkantılar alıp başını gitmiştir. Kavgalar, bombalar , bildiriler, mitingler birbirini kovalamaktadır. O zamanlara ait bir resim henüz 18'indeki Mehmet Mehdi'nin Fakülte 1. sınıfta iken Ankara'da katıldığı "9 IŞIK YÜRÜYÜŞÜ" öncesinde Site Öğrenci Yurdu önünde Tarsuslu iki arkadaşıyla bir hatıradır ki yürüyüşteki genç arkadaşlarıyla haykırdıkları "Çankaya yolundayız balam Asya'nın bozkurtları / Gönüllerde aynı ülkü Tanrı korusun Türk'ü" mısralarının marş heyecanı hâlâ Ankara ufuklarında yankılanır durur gibidir. Aradan 51 yıl geçmiş ama hatıralar diridir, bunda da bir hayır vardır.  O zamanın duvarlarındaki yazılar o neslin haklı çıktığının yarım asırlık belgesidir. "Benim henüz 18'imde iken anladıklarımı keşke zamanın koca gafilleri de anlayabilseymiş." diye düşünmektedir...

25 Mart 2015  · 

Kur'an ve hadislerden sonra; Yunus Emre, Mevlana, Fuzulî, Yahya Kemal, Mehmet Âkif, Tanpınar, Arif Nihat, Necip Fazıl, Peyami Safa, Samiha Ayverdi, Osman Turan, Nurettin Topçu, Erol Güngör, S.Ahmet Arvasi, Cemil Meriç, Kemal Tahir, Tarık Buğra , Mehmet Kaplan, Ahmet Kabaklı, M.Niyazi Özdemir , Sadettin Öktem ve Taha Akyol'un... eserlerini okumamış, düşünmemiş ve anlamamış aydın ve devlet adamından korkunuz..Sadece bir ikisi değil hepsini,tam ve külliyat olarak...Çok ciddiyim...Kısmen okunabileceklerle bu liste 100 isme ve örnek okumalarla 1001 isme ve esere uzar ve adam olunur...Adam azlığının sebebini anlayın artık...

25 Mart 2020 –SALGIN GÜNLERİ DE UNUTULMAMALI· 

Bakan açıklaması son bilgi :Ne yazık ki hasta sayısı 2433 ve kaybımız 59 kişi..Rahmetler olsun. Allah büyüktür. İnşallah hızı kesilir. Herkesin kendi OHAL'ini ilan etmesi bekleniyor.

Ev içinde ve ev dışında sosyal mesafe ve temizliğe daha çok dikkat edeceğiz. Ya sabır...Allah beterinden esirgesin...

25 Mart 2021  · 

MAYIS 1961..-60 yıl önce…AMASYA HÜRRİYET İLKOKULU STADYUMDA BAYRAM RESM-İ GEÇİDİNDE...Önde, Mehmet, Sevgi ..arkaya doğru, Yüksel, Necla ve en arkada koyu renk elbisesiyle annemin büyük amcasının kızı Ferdâne..Hepimizin göğsünün üzerinde "HÜRRİYET" yazısı var..

24 Mart 2015  · 

Orta Asya'da ve bizde Peygamberimizin sünneti üzre ve hadisi gereği, çocuk bereket ve istikbal demektir. Dolayısıyla istiklalin yarınki bekçileri..İlimde sanatta, ekonomide, askeri sanayide ve ordu-millet gücünde...

24 Mart 2021  · 

Amasya'nın Pirler Parkı'nın içindeki Hürriyet İlkokulu'nda 1961-1962 yıllarında ikokul 3. ve 4. sınıfı okudum. Bir emekli Albay kızı olan Tunçay ŞENSES öğretmenimin güler yüzünü, şefkatini ve ilgisini unutamam. Bayramlarda Yeşilırmak kıyısına yakın evlerine elini öpmeye giderdim. Aradan 60 seneye yakın zaman geçmiş hafızamda dipdiri duruyor. Yaşıyorsa 80-85 yaşları arasında olmalı. Allah sağlık ve selamet versin  "Öldüyse..." demeye dilim varmıyor Bir bilen haber verse de arasam. İlkokul öğretmeni ne kadar önemli...

23 Mart 2015  · 

Kafkaslar bana anneannemi hatırlatan efsaneler diyarıdır. Balkanlar da her iki taraftan dedelerimin at sürdüğü, Kur'an okuduğu, secdeye vardığı şehid olduğu gözyaşlarımın coştuğu Tuna, Vardar, Meriç, Arda sularıdır...

22 Mart 2018  · 

48 yıl geçmiş. Fakülte 1. sınıfın sonlarına doğruydu.

Şehadetini müteakip Ankara'dan İstanbul'a getirildi. TMTF'de bir gece nöbetini tutttuk Definden önce anasının Sultanahmet'teki mütevazı evinin önünde veda duruşundan sonra ebedî istirahatgâhına tevdi etmiştik. Makamı cennet olsun.Rahmetli Gençosmanoğlu'nun şiiri onun soyadını ebedileştirmişti :"Onlar kabuk öz menem...Sen yelde savrulan kül,yüreklerde köz menem...Ülkü uğrunda şehit,men Süleyman Özmen'em..."

22 Mart 2018  · 

Rahmetli Dilaver Cebeci tam bir gönül adamı ve sanatkâr ruhlu idi. Bilim ve kültür adamlığı seviyesi de yüksekti.  O zamanlar önemli ve müşterek  derdimiz "gâvurca"ydı .Gecenin bir vakti arar; "Mehdi nediyon ? Gâvurcaycı nedecez ?." diye dertlenir. Ben de onu, "az galdı 70 alacaz", diye şevklendirmeye çalışırdım. Makamı cennet olsun.?

22 Mart 2021  ·BALKANLAR’DA BİRKAÇ GÜN.. 

2007 Yaz sonlarında, Ergin Bey'in evinde, seher vaktinin kendine has sesleri ve makamıyla ezanla uyandım, gözlerim dolarak dinledim, abdest alıp Balkanlarda ilk namazımı kıldım. Öğle üzeri şu karşıki tepeden şehri saatlerce seyrettik, 33 minare saydım...Sinan Paşa Camiinin minarelerinde başlayıp şehre yayılan ikindi ezanını hüzünle dinledim, bir taraftan da gururlandım...Karşıdaki yeşil tepeleri bir de bu taraftan ve tepeden göremezdik..Meğerse şehrin ortasından akan suların köprülerle gerdanlıklı ırmağın sırrı, bu dağların ve yeşil tepelerin eriyen karlarındaymış .Ne kadar güzelmiş. Ahh ecdadımız..Asırlardan sonra buraları bırakmak kim bilir ne kadar zor oldu...

22 Mart 2018  · 

Nevruz'un seslerine kulak verelim...

Bahar; çiçek rengi ve kokusu, su şırıltısı, ılık gün ışığı, kuş ve çocuk sesidir...

21 Mart 2015  · 

Kültürüne sahip çıkamayanlar başkalarına özenirler...Yeni gün kutlu ola. Kışın beli kırılmış, gündüzler geceye galip gelmiştir...Karanlıklara geçmiş olsun...Uyku zamanı değil..Âkif haklıdır :

"Bir baksana, gökler uyanık yer uyanıktır;

Dünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır..."

21 Mart 2015  · 

" ..Türkiye Cumhuriyeti ile PKK arasında 40 yıldır süren mücadele.." sözü hukuken ne demek ? Ben anlamadım. İtiraf mı meydan okuma mı ? Herkes her konuyu hemen anlayamaz veya bazıları benim gibi ihtiyatlı,bçatık kaşlı olabiliyor, bazı sorular sormadan edemiyor : Şu ; Ziya Gökalp'in, Süleyman Nazif'in, Ali Emirî Efendi'nin, C.Sıtkı Tarancı'nın ve nice şerefli insanın yetiştiği Diyarbakır meydanındaki "zafer işaretleri" neyin nesidir ? Bu mitinglerin parası, fakir milletimizin vergileriyle oluşan Devlet hazinesinden mi çıkıyor? "...Yıkıcı tarihi sonlandırıp tarihi restore ve revize etmek,...." ne demek ? 92 yaşındaki Cumhuriyetimiz bu güne kadar "demokratik" değil miydi? Biz de mi aldatıldık ? "Silahlı Mücadele..." kime karşı yapılıyormuş da vaz geçilmiş? Aslında tarihi belgelerde Osmanlı-Türk renkleri olan o üç renkle hangi barış mesajı veriliyor ? Anlayamadım...Hayırlısı olsun..Milletimiz asırlar boyu olduğu gibi tahminlerin ötesinde âriftir, Peygamberimizi çok iyi anlamıştır... ve çok iyi anlar, mutlaka tedbir alır....

21 Mart 2015  · 

Ebediyete kadar payidar olacağına inandığımız, "devlet-i ebed-müddet ideali" nin -şimdilik-son altın halkası olan Türkiye Cumhuriyeti'ni, aziz milletimizin başında, istiklal harbinin lideri olarak kuran kadronun Gazi Mustafa Kemal Paşa' sı der ki : “Türk milletinin millî dili ve millî benliği, bütün hayatında hakim ve esas olacaktır. Türk milletinin dili Türkçedir... Türk dili Türk milletinin beynidir, kalbidir...Türkçe; dünyanın en zengin en güzel dillerinden biridir.. Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir...Dilin millî ve zengin olması, millî hissin inkişafında başlıca müessirdir.. Yeter ki bu dil şuurla işlensin...."

21 Mart 2015  · 

Ulusal Kanal'da Hulki Cevizoğlu 21'de başlayan proğramına güzel bir giriş yaptı. Dinlemenizi isterdim. Cesur,vakur ve düz...Ve "Türkçe Bilim Dili Olur mu?" sorusuna cevap aramak üzere kıymetli bir elektronik mühendisi olan Prof.Dr. Aydın KÖKSAL'ı misafir ediyor. İlgimi çektiği ve alanım olduğu için dinliyorum.. Türkçe hepimizin... Kendisinin "bilgisayar,bilişim,*yazılım, donanım...." gibi kelime ve terimleri teklif ettiği ve buna benzer 2500 kadar yeni ve doğru kelimeleri dilimize kazandırdığı konuşuluyor...1971'de "Bilişim Derneği"ni de kendisi kurmuş...

21 Mart 2020  ·  ÜÇÜNCÜ DENEMEDİR, YİNE YAZACAĞIM...

TRT 1'de " Ya İstiklal Ya Ölüm !" diye dikkat çekici bir dizi yayına girdi..İstanbul'un işgal günlerini gösteriyor. Kaşlarımı çatarak, adeta yaşar gibi gerginlikle seyrediyorum. İstanbul sokaklarında İngiliz askerleri dolaşıyorlar, kimlik soruyorlar eşinizin, kızınızın peçesine el uzatıyorlar. Azınlık nankörler de yardakçılık yapıyorlar..Neler neler...Romanlarda okuduk ama seyredince insanın tüyleri diken diken oluyor.. Bunlar yaşandı ve asla unutulmamalıdır, mayalar değişmemiştir. Millî Mücadele'yi başlatan ve başaran lider kadrosuna o devrin adsız kahramanlarına daima şükran borcumuz vardır. Onlar hakkında ileri geri konuşan ve yazan yabancı beslemelilere kulak asmayalım ve değer atfetmeyelim. Uzmanlar konuşur, araştırır, yazar; dedikoducular ise el pençe divan durur, yalanla idare eder. "Filinta Mustafalar, Topkapılı Mehmetler, Halide Hanımlar..." ve onları yetiştiren hocalar olmak kolay değildir..Ben o günleri yaşayan Rahmetli Ziyad Ebuzziya'dan da dinlemiştim. Hepsinin ruhları şad olsun. Bu "Korona Belası" inşallah bir gün geçecektir ama "Millî İstiklal"imiz olmasaydı istikbalimiz de olmayacaktı..Vefalı olalım, yakın tarihi karartmak isteyen gafillere ve cahillere de aldırış etmeyelim...

20 Mart 2020 – ÜÇ YIL ÖNCEDEN ÇETİN BİR GÜN…

Türkiye tarihinde ilk defa yani neredeyse 1000 yıldır ilk defa Cuma namazı kılınmadığını öğreniyoruz. Gidemedik ne yazık ki. Muhteşem Süleymaniye'den uzak köylerimizdeki fakir mescidlere kadar secdegâhlar bomboş kaldı. Belki karlı dağlarda vatanı bekleyen Mehmetler, tepelerde Cumayı eda ettiler. Belki de bir çoban, imam olurken, yardımcısı müezzin, ötekisi de cemaat oldular kim bilir. "Göklerimizi nura gark eden nice yüz bin minareden" ezanlar okundu ama icabet eden olmadı. Evlerimizde eda eyledik öğle vaktini.. Sağlığımız ve milletimizin geleceği Cumadan önemliydi. Bu da bir derstir. Millî ve İslamî bir ders. Hasta bir insan nasıl Cumaya gidemiyorsa milleti tehdit eden bir hastalıkta da Cuma söz konusu olamaz. Tıpkı Millî Mücadelenin Maraş'ında olduğu gibi. Bu da millî varlığı tehdit eden bir felaket. Gel de "Umre Kahramanları"na anlat anlatabilirsen. Amerikalılarla sarmaş dolaş Suudi Krallarının koruyuculuğunu yaptığı Kâbe'de de ibadetler yasaklanmış. Keşke ibadet hassasiyetini "Âlimin mürekkebi şehidin kanından evladır" yahut "Âlimin uykusu cahilin uyanıklığından yeğdir." fehvasınca anlayabileydik. Şekil kadar ruha da nüfuz edebileydik. Türkmen Kocası Yunus Emre'yi rahmetle anarak ibretli mısralarını hatırlıyorum:"Yunus Emre der; Hoca ! Gerekse var bin Hacca / Hepisinden eyice bir gönüle girmektir. / Bin Kâbe'den yigrekdür, bir gönül ziyareti." Heyhat ! Allah sonumuzu hayreylesin ve doğru yoldan ayırmasın.

20 Mart 2021  ·- YILLAR ÖNCEDEN BİR HATIRA KIRINTISI...

Hayalimde dolaşıp duran şu bahçeli ahşap ev, benim Zile'de doğduğum eve ne kadar da benziyor ama tam arka tarafta geniş bir bahçe olacak, iki tarafta da yol.. Ön tarafta ise üç yol. Demek ki beş yol ağzında ; biri Turabî Sokak, biri çarşıya ve ULU CAMİ'YE ÇIKAR, biri benim okulum Altınyurt İlkokuluna, öteki de diğer mahalleye çıkar. Bizim mahalle ; Minare-i Sagîr Mahallesi. Sonuncu sokak da yazın kuruyan derenin bulunduğu yere çıkar. Hey gidi çocukluğum.1952 sonrası, bilhassa 1957-58-59 sonrası darmadağın. "Bu kaçıncı bahçe gördüm târümâr..." Şu evin önündeki zat, komşumuzun büyük oğlu Habiblerin İsmail'e ne kadar benziyor. Bu bina onarılmayı bekliyormuş.. Benim gönlümde yıkılan hatıraları ve harabeleri kim onaracak ?