Hasan Abi, Sen açık saçık giyinen kadınlara bakma çünkü bakıp bakıp yanlış şeyler yazıyorsun.
Ben söz dinlerim. Peki deyip çekiliyorum kenara ancak bu kez kadınların karınca yolu yaptığı kuaför tabelaları gözüme takılmaya başladı. Sebebi basit: Her kuaförün önünde genç bayanlar bacak bacak üzerine atmışlar, bir ellerinde kahve, bir ellerinde sigara ve dumanı... Lüle lüle aşağıdan yukarı üflüyorlar, keyifler gıcır. Bir düğün saçı bilmem kaç bin liraymış, kazançları bol olsun. Bir ara Caddebostan' ı gezmiştik, görürüm diye Türkçe tabela aradım ama nafile!
Ancak ana konumuz bu değil, kapı üstünde yabancı dille yazılmış tabelalarda... Onlar çok daha dikkattime gelmekte; Türkçe mi değil mi? Gariptir ki neredeyse tamamı İngilizce ya da Fransızca... Aha dedim: Hastalığı bulduk. Buna kültürel aşınma denir. Erozyon deseniz de olur.
İlk soru: Kuaföre giden bayanlar Türkçe olmayan o tabelalardan rahatsız oluyorlar mıdır? Hayır.
İkinci soru: çalışma ruhsatı verenler bu yabancılaşmayı görüyorlar mıdır? Ona da hayır.
Üçüncü soru: Arapça tabela istemiyoruz diyenlerden biri biri bu kentte yaşamıyor mu? Galiba yaşamıyor.
Es kaza Tekirdağ' da bir yerlerde bir tane Arapça tabela olsaydı resmen kıyamet kopardı, ki, bereket versin yok. O halde ana mesele şu: Biz, yabancı tabelalara mı tepki koyacağız yoksa sadece Arapça olanlara mı yuhlar çekeceğiz?
Hanımlar beyler! Sizleri samimiyete davet ediyorum; ya yabancı olan her şeye gönül koyun ya da hep birlikte susalım çünkü aşağı da tükürsen, yukarı da tükürsen hepsi berbat.
Uyanacaksak tam uyanalım, yarı uyanık, yarı uykuyla bu araba yürümüyor, yürümez de!