Kaymaz QARAQAN

Bu yazıda, Güney Azerbaycan güney bölgesinde yerleşen Karakan adlı sıradağ etrafındaki kentlerin ve köylerin ?özellikle Kerövüs adlı kentin- ölüme bağlı gelenek ve görenekleri yazılacaktır. Kaçınılmaz olan ölüm gerçeği karşısında Karakan Türkleri de ölüm olayının nasıl gerçekleştiğine dair, kendilerince bir takım inanca eye olmuşlardır. Değişik din ve kültür çevresinde girmiş olan Türkler, değişik zaman ve coğrafiyada değişik ölüm anlayışlarına eye olmuşlardır. Ancak bunların temelini Tengricilik (Tanyu,1986: 9-12) veya Tengrizm ya da geleneksel Türk Dini (Ünver-Harun Güngör,1998: 33-44) şekillendirmiştir. Tengricilik inancından ayrılıp zorla veya isteyerek inançlara giren Türkler, bu kadim inançlarını da yeni dinlerinin içine taşımışlar, bilerek veya bilmeyerek sürdürmektedirler. Bu bağlamda ise Karakan Türklerinin bugün Müslüman olduklarına bakmayarak halk arasında yaşayan ölümle ilgili törenler ve deyimler İslâmla hiçbir ilgisi olmadan Türk Dininden günümüze ulaşan kalıntılardır. Cumartesi günü ölen kişi hırıflayabilir (bunalabilir). Bu inanca göre Cumartesi günü ölen kişi, kendi soy sopunu yanına çekebilir (öldürebilir). Buna göre Cumartesi günü ölen kişi hırıflamasın diye ağzına bir tane mavi boncuk koyup sonra yıkarlar. Ölünün kendi avlusunda, kendi yakın akrabaları yedi tane büyük sini tepsisini düzerek üzerinde ölünün cesedini yıkarlar. Çille dökmek: kadına veya geline çeşitli yollardan çille düşebilir ve çilleni gidermek için çeşitli işler yapılabilir (bu yazıda ölüm ile ilgili olduğu için çille dökmenin bir türünü açıklıyorum). kadın kaç yıldır evlenmiş ama gumanlı (iki canlı) olabilmiyormuşsa, ölü yıkadılmış avluya götürülüp ve orada kendisi dizilmiş sini tepsisinin üstünden üç kez atılır, atılırken çillesinin dokülmesi için ?Atıl Batıl, Baktım Açıl? tümcesini mırıldar. Ölü evlenmeden önce ölürse önünde (kendi avlunda tabıtının önünde) düğün sahnesi gibi üzerlik yakıp ölünün el ayağına kına yakıp kurbanlık yapıp, sonunda mezarlığa götürülür. Ölünü mezar ağzında, mezara koymadan önce 3 kez yere koyup kaldırarlar. Ölü mezardayken üzerine toprak dökmeden önce koltuğuna yaş bir cubuk ve başı altına da yassı bir küçük taş koyulur. Okşamak: Kadınlar ölünü anımsayarken bazi sözleri homur homur ağlıya ağlıya bağırarlar. Bu davranıştaki anlatılan sözler ?okşama? denilir. Genel olarak okşamak kadınlara mensuptur? kadınlar okşar, erkekler ise okşamaları dinliye dinliye göz yaşı döker. Okşamalarda en abartılan ve odaklanan söz ?gün görmedi? deyimidir. Ayrılık Şerbeti: ölü gömüldüğü günün gecesi, ölünün yakın akrabaları, suyla dolu bir cama veya bir saksıya bir tane küp şeker salıp karıştırıp şerbet yaparlar. Mezar yanında yapılan bu şerbete, Ayrılık Şerbeti denilir. Ayrılık Şerbetin´i mezarın başı üstüne dökerler. Dökdükten sonra camı mezarın başı üstünde sındırıp sınıkları da bırakarlar? bu kırıntılar ölünü korkudan koruyabilir diye bırakılır, bunun için bu bölgenin mezarlıklarında sıkca cam kırıntısı bulunmaktadır. Ayrılık Şerbetine göre ölen kişi acıyla bu acunu terketmesin, ölen kişiyle kalanları arasında acılık kalmasın ve bu ayrılık acıyla bitmesin diye bu geleneği yapmak zorundayız. Ölünün üçü, yedisi, yılı, bayramı (kışın son perşenbesi) ve şah bayramı (13 günlük bir bayram? 21 mart ? 2 nisan) olur. Öldükten sonra ölü sahibinin evine akrabaları 7 güne dek avuntu vermek için konuk olurlar (bu konuklukta ağırlamak, yemek yok. Temel ölünü anmaktır). Erkeklerin ve kadınların toplaştığı yer ayrı olur? kadınların toplaştığı yere?Hüzür Yeri? derler. Sofra pulu: ölünün üçünde (üç gün öldüğünden sonra) ölü sahibi tarafından büyük bir öğle yemeği (5 bin ? 10 bin kişilik) servis edilir. Sonra bütün konuklar ölünün sahiplerine hem ölünüze tanrı rahmet eylesin derler, hem de öğle yemeğine yardım için para vererler. Bu para sofra pulu denilir. Ayrıca ölen kişi birinden borç almış ama ödememişse, aynı gün ödenilir? ölü sahibi ölenin borcundan haberi olmazsa, ödemek için mescit hoparlöründe halkı duydurur. Ölünün 40´ında (kırk gün öldüğünden sonra) ölü sahibi yasa son vermek nedeniyle, yakın akrabalara 40 gün kara gömlek giydikleri için, toprak üstünden (mezarlıktan) geldikten sonra birer birer sakkallarını kesip yeni gömlek giydirir. Yeni gömlekler kara boyalı olmazlar. Karakan bölgesinde eskiden kalmış ceviz ağacı çok az bulunur. Çünkü ?koz (ceviz) eken kozunu görmez? diye bir terim var, bu terime inanıp ceviz ekmekten vazgeçermişler. Öte yandan da ?ölen koz ağacı ekmişse o ağaç bir yıla kadar koz getirmez? diye inanılır? demek o ağaç sahibinin yasını saklar. Ölenin yılına dek, ölü ailesindeki kadınlar süslemez, saç boyamaz, eline kına yakmaz, toylarda dans etmez, halay gitmez ve adaklı olmaz (nişanlı olmaz), adaklı olsa da toy etmez, ölüsünün yılından sora toy etmeye hakkı var. Ölünün giyimi saklanılır. Ölünün giyimine bakıp ağlamak yaygındır. Birçek (Pürçek) Saklamak: Evlenme çağı, damat evine gitmeden önce gelinin birçeğini kesip armağan olarak çıkın içine koyarlar ve yıllar boyu bu çıkın saklanılır ta gelinin evde kalan annesi, ablası veya singili (küçük kız kardeşi) ölürken, canı kolay çıksın diye bu çıkın onun yüreği üstüne basılır. Düşte ölü elinin serçe parmağını tutarsak ölüm gizemlerini açığa vurur ve olup biteni tek tek bize açıklar diye bir inanç var. Kimsenin evine, avluna Göksinek (yeşil renkli sinek), bülbül ve muhebbet kuşuna benzeyişi olan bir kuş girerse ?ölümüz bizi görmeye gelmiş? terimini ifade ederek sevineriz. Pay: un, yağ ve üzüm şurubuyla yapılan ve kokusu güzel olan bir yemektir. Bu yemek, ölüler payın kokusunu duyup sevinerler diye pişirilir. Payı pişiren kadın yağı dökerken, ölmüşlerini, kurdu ve kuşu teker teker anımsayarak? kaynanam uğruna, kaynatam uğruna ve diğer ölmüş kişilerin, bu evde gözü olanların uğruna, kurdların uğruna ve kuşların uğruna deyip pişirmeye devam eder. Pişirdiği payı mis siniye döküp toprak üstünde (mezarlıkta) paylaşmaya gider yoksa her ekmek üzerine üç kaşık pay yakıp sonra toprak üstüne gidip yaptıklarını toprak üstüne gelmiş yoksullara paylaşır. Şimdi bu aşamadan sonra Karakan bölgesinde günümüzdeki ölü ve ölüm ile ilgili deyimleri açıklayabiliriz: Ölü Ölmek: Ölü sözcüğü diri kişiler için de söylenilir ve kimse ölse ?ölü öldü? derler. Karakanlılar bile diri kişini de ölü farz ederek günlük deyimlerinde birbirlerini alkışlamak için ?ölün ölmesin lan? söylüyüp veya kimseye nefretle gıybet yaparken ?ölüleri ölsün!? derler. Ölüsü (kişisi) ölen kimse bir yıla dek ?ağzımız kanlıdır (= ölümüz var)? der. Buna bağlanarak yeni ölüsü ölmüş olan düşünüp kimseyi sövmez, kimseyle kavgaya kalkmaz. İnsan ölürse öldü, hayvan ölürse topladı denilir. Demek her birine ayrı ayrı fiil var. Yeni ölene yengi (yeni) ölü, iki-üç yıldan fazla ölmüş olana köhne (eski) ölü derler. Kadın doğururken ölürse, kadını al (= bir tür cin) apardı (götürdü) derler. Ölünün sahibine ?ölünüze Tanrı rahmet eylesin? derlerse, ölünün sahibi ise ?toprağıcaq (toprağı dek) yaşayasınız? yanıtıyla karşılık verir. Bir ölüye benzer yüzü veya benzer davranışı olan kimseye ?toprağı dek yaşasın? derler. ?Gömmek? fiili kullanılmaz. ?Ölünü toprağa tapşırdık? veya ?ölünü kolladık? derler. Ölüden söz giderken ?irak işitenden? veya ?burda toy olsun? terimleri ile karşılık verilir. Sokaklarda her bir nedenden dolayı kimse bulunmazsa yahut sokakların kalabalık olmamasını anlatmak istiyorsak ?sanki ölü külü serpmişler? terimini kullanırız. Ölünü anmaya, eylemlerini, terimlerini söylemeye hakkımız var, amma eylemlerini, terimlerini söylerken ardıca ?şimdi demesin, şimdi yapmasın vb.? demek zorundayız. Örnek olarak ölen kişi vatanını severdi ifade olursa, ?şimdi sevmesin? yanıtı hemen söylenilir, veya ölen kişi dağa daşa çok giderdi ifade olursa, ?şimdi gitmesin? yanıtı söylenilir ve başka ifadelerde ise aynen. Önemli anlaşmalarda ölü ruhuna veya ölü adına söz vermek çok yaygındır (örnek: babamın ruhuna yolmudan dönmemeyi and içiyorum). ?Ölüye küfür edenin işi rastgelmez? diye inanılır. Genç erkeklere? igid öley (= ölesin), toy görmüyey (görmüyesin), igid arxay (= arkan) yere değsin ve genç kızlara? gelin öley (= ölesin) ve evlilere? balan (= çocuğun) ölsün, ocağın kör olsun deyip ölümle ilgili karkışlar var. Kaymaz QARAQAN (M.R.A.M) Tahran 6 Mayıs 2020 Bu yazıda emek verip birçok soruyu yanıtladığı ve birçok ayrıntıyı açıkladığı Annem´e teşekkürmü borç bilirim. Münge Tengri Anneleri Esenliklerle Yaşatsın! Kaynaklar Tanyu, Hikmet (1986: 9-12), İslamiyyetten Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı, İst. Günay, Ünver-Harun Güngör (1998: 33-44), Türk Din Tarihi, Kayseri, Laçin Yay.