Belediyelerin, rutin hizmetlerinin yanında, önem vermesi gereken işleri de vardır. Bunlar kültür sanat etkinlikleridir. Çevre belediyelerin düzenlediği farklı isimlerdeki festivalleri ve fuarları bu bağlamda düşünebiliriz. İzmir Fuarı ile Kocaeli Sanayi Fuarı bunların en eskileri ve en çok bilinenleridir. Benim yaşımda olanlar her ikisine de, hem de birkaç kere gitmişler,standları yorulana kadar dolaşmışlar, ünlü ses sanatçılarını ilk defa orada görmüş,konserlerinde mest olmuşlardır. Bu fuarlar ticari amaçlı olsa bile kültür ve sanat organizasyonları açısından da oldukça zengindir. “Uluslararası” sıfatı, yüzlerce ülkenin katılımı ve ürünlerinin tanıtımı açısından en çok onlara yakışır.
Bir çok il-ilçe belediyesinin, düzenledikleri festivalleri “ uluslararası” diye nitelendirmesine bakmayın siz. Komşu ülkeden on kişilik bir folklor ekibinin katılımıyla olmaz o iş. Bunun için devasa bir bütçe ve hem ulusal,hem de uluslararası tanıtım gereklidir. Bizimkiler daha çok, eğlence amaçlıdır ve panayır görüntüsündedir. Eh yani, bu da yabana atılmamalıdır elbette.Çünkü müzik ve eğlence, ekonomik kaygılarla bunalmış insanımızın bir anlık da olsa efkar dağıtma seansı , karamsar gönüller için bir sağlık terapisidir. Bir ve beraber olmayı, birlikte eğlenmeyi, mutlu olmayı sağlayan her şey güzeldir aslında.
Çevremizde bunların en meşhuru “ Pavli” diye anılan,113 yıllık Pehlivanköy panayırıdır. Kendi ilinin ilçesinin etkinliklerinde göremediğiniz bir çok siyaset adamı ve hatta vekiller orada karşınıza çıkabilir. O panayırın cazibesi bir mıknatıs gibi çeker sizi oraya. Panayırların vazgeçilmezi “kuzu çevirme” dir ki; oradaki lezzeti en lüks lokantalarda bile bulmak mümkün değildir desek abartı olmaz.
Bu yıl 11.sini düzenlediği” Çorlu Kitap Günleri” nedeniyle Çorlu Belediyesini de anmak ve tebrik etmek istiyorum. Tekirdağ’lı yazarlar Yahya Kaptan, Mehmet Ali Işıkgör, Hamdiye Özer Okudan ,Yavuz Yalçın, Namigar Durak Başbuğoğlu ve diğer yazarları emeklerinden dolayı kutluyorum. Bölgesel yazarların kitaplarını basarak onları okurlarıyla buluşturan Ceren yayınevi ve Şeref Kurtiş ise her türlü takdiri fazlasıyla hak etmektedir.
Bu arada Uzunköprü Belediyesi’nin düzenlediği festival de oldukça ilgi gördü diyebiliriz. Belediye Başkanı Özlem Becan’ın gayretinin ve heyecanının şahidiyim. Kutluyorum kendisini. Haluk Levent’in Ergene doğaçlaması harika oldu. Binlerce gencin sözlerini tekrarladığı Ergene ağıtı çok anlamlı bir eylem oldu bence.
Festivalin ilk gece programında, meslekte 40 yılı devirmiş ustalara, Belediye Başkanı Özlem becan tarafından onur ödülü olarak birer plaket takdim edildi. Bu arada Erdoğan Demir’in başkanlığını yaptığı Edirne Yerel Basın Birliği Derneği de yerel basın çalışanlarına birer onur plaketi verdi. Bazı gazete sahiplerinin gelmemesi, iyi niyetinden şüphe etmediğim dernek başkanını bir hayli üzmüştü besbelli.
“İnsanı en çok yıpratan şey, iyi niyetidir.” der Oscar Wilde. Kim bilir, belki yerel seçimler yaklaşmışken Belediye Başkanına destek gibi algılanırız çekingenliği yaşamış olabilir bazıları. Belki “hep destek” diyenlere inat, “hep köstek” tavrıdır bu tercihi belirleyen. O zaman iyi niyet sorgulaması yapmak, en başta dernek başkanına düşerdi. Bunu Erdoğan Demir’e de söyledim o akşam.” Diğer ilçelerde de yaptık bunu,hiç böyle bir durum yaşanmadı abi.”dedi bana.” Ama burası Uzunköprü. Hangi konuda el ele verdik, birlik olabildik ki? dedim üzülerek.
Ama bence de konsept yanlıştı. Basın mensupları için kapalı bir salonda, özel bir programla yapılsaydı, yerel basının sorunlarının tartışıldığı bir de panel olsaydı daha anlamlı olurdu diye düşünüyorum.
Davet edildim, katıldım. Ben ne gazete sahibi, ne de gazete çalışanıyım. Ben bağımsız bir yazarım sadece. O nedenle sahnede sanki konu mankeni gibi görünmüş olabiliriz akademik yazılara imza atan sevgili Serdar manga ile birlikte.Yani tören formatını ben de yanlış bulduğumu söylemek istiyorum
.Üniversite öğrenciliğimde başlamıştım yazmaya. Neredeyse 50 yıldır yazıyorum değişik gazetelerde. Kitabım yok ama 1000’den fazla makalem var, aldığım ödüller var. Ama yaşadığım kentte, halkımın, okurlarımın önünde onurlandırılmak, inanın başka bir mutluluk. Duayen gazeteci yazar rahmetli Hasan Tahsin Arıkan’ın plaketini alırken basınımızın yaşadığı geçmişte ve bugün yaşadığı zorlukları bir kez daha hatırladım.
Yazdıkları için de,yazmadıkları, yazamadıkları için de hep eleştirilir gazeteciler. Ne İsa’ya , ne Musa’ya yaranabilirler. En doğrusu, Atatürk’ün dediği gibi “milletin müşterek sesi olabilmek, duyduğunu , gördüğünü dürüstçe ve doğru olarak yazabilmektir.” Yerel basının, biz köşe yazarlarının görevi ; bahtı karartılmış Ergene’nin iniltisini, kanatları kırılmış tarihi köprümüzün feryadını, can çekişen ekonomide esnafımızın çığlıklarını dile getirmektir.
Yazımı halka hitabımda kullandığım son cümle ile bitirmek istiyorum: “ Bazı nedenlerden dolayı belki her inandığımızı açıkça yazamıyoruz, ama her yazdığımız inandığımızdır.”