Savaşın ahlaklısı da olur mu diye soracağınızı biliyorum. Keşke barış hiç bozulmasa, insanlar ve milletler hep kardeşçe yaşasa. Peygamber çocukları olmasına rağmen Habil ile Kabil bile birbirinin boğazına sarılmış, Kabil kardeş katili olmuşsa, demek ki evrensel barış sadece bir ütopyadan ibaret. İnsan, yaratılışında barındırdığı nefsi prangaya vuramadığı müddetçe haddi aşmaya çok müsait bir varlık. Nefs şeytanın sırdaşı. Şeytanın en iğrenç resti ise Yaratıcı’yadır ve Tanrı’lık iddiasıyladır. Yani gücün sahibi olmak ve her şeye hükmetmek. Nefs doyumsuzdur. Bu nedenle bütün dinler nefs terbiyesine çok önem verirler. Ruhun sükuna ulaşması ve huzura kavuşması ancak öyle mümkün.

 Ne gariptir ki, insanlık tarihinde bir çok savaşın sebebi de yine dinler olmuştur. Bugün yaşanan İsrail ve Filistin arasındaki  vahşetin sebebi de aynıdır. Bu ABD ile Rusya arasında küresel bir hesaplaşmayla beraber, aynı zamanda bir dinler savaşıdır. Siyonistler tahrif edilmiş Tevrat’a göre Kudüs’ün kendilerine Tanrı tarafından” vaad edilmiş toprak” olduğuna inanmakta, üç din için de manevi değeri olan Kudüs’ün tek sahibi olabilmek idealiyle yaşamaktadırlar . Bugün Batı Kudüs İsrail’in, Doğu Kudüs Filistinlilerindir.

Ben bir Müslüman olarak elbette ilk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın bana verdiği ilhamlardan vazgeçemem. Ama bir Hristiyan’ın, bir Musevi’nin kutsal değerlerine de saygı gösteririm. Nitekim Türk’lerin hakimiyetinde yüz yıllarca herkesin inancına hoşgörüyle bakılmış, bir sıkıntı yaşanmamıştır. Oysa 1948’den beri planlı göçlerle bölgede varlığını sürekli geliştiren Yahudiler, başkentlerini bile Kudüs’e taşıyarak şiddetin fitilini ateşlemişlerdir. Diğer taraftan Filistinliler de Kudüs’ün kendi başkentleri olduğunda ısrarlıdırlar.

Ben olaya daha çok insanlık dramı açısından bakıyorum.  Hamas ve Kassam Tugayları’na mensup Filistinli silahlı militanlar sivil halkın üzerine ölümler yağdırırken ne kadar vahşi ve zalim ise, Gazze’yi bombalarla perişan eden, içindeki sivillerle birlikte evleri yerle bir eden İsrail de bir o kadar vahşidir, barbardır, insanlık düşmanıdır. Ölen kadın ve çocukların, ihtiyarların, diğer canlıların, masumların katlini hangi vicdan kabul edebilir?! Savaşın bile bir ahlakı olmalıdır.

İsrail yıllarca Filistinlilere hayatı dar etmiştir. Filistin halkını parya haline getirmiş, insanlık dışı zulümlerle bunaltmış, kendi topraklarında mülteci durumuna düşürmüştür. Gazze Araplar için bugün  açık hapishanedir. 1967 Arap İsrail savaşından sonra İsrail adeta bir terör devleti gibi davranmıştır. Ama savaştan önce topraklarını Yahudilere büyük paralar karşılığında satan Arapların günahı ve sorumluluğunu da hiç kimse unutmamalıdır.

1918 tarihinde Emir I.faysal ve Chaim Weizmann arasındaki gayr-ı resmi anlaşma önemlidir.Buna göre; “ Faysal Filistin’de toplu Yahudi yerleşimine destek verecek, Siyonist hareket de Faysal’ın kurmayı umduğu devasa Arap Devletinin oluşturulmasına yardımcı olacaktır.” Aslında Sami ırkının iki ana koludur bunlar.Filistin’deki Yahudi zulmüne rağmen bugün ABD güdümündeki Arap’ların İsrail’le kucaklaşması tesadüf müdür sizce? Bu şuursuz ihanet, günümüzde vatan topraklarını ve taşınmazlarını para karşılığında başka milletlerin mensuplarına satanların da nasıl tehlikeli bir ateşle oynadıklarına ibretli bir örnek olmalıdır.

Yahudiyi, çıkardıkları fitne ve fesatlar nedeniyle oldum olası pek sevmemişimdir. Ama bu tavrım Filistinli teröristleri de birer vatan kahramanı olarak görmemi gerektirmiyor. Bazı Arap sevicilerin “Sen nasıl Müslümansın?” diyerek öfke ve kin kustuklarını da biliyorum. Ama bu soruyu benden önce Filistinlilere ve Araplara sormaları gerekir. Medine kahramanı Fahrettin Paşa bakın neler söylüyor : “Biz devlet ve millet olarak, asırlar boyu Araplara, İslamiyet’e duyduğumuz saygıdan dolayı kardeş gibi davrandık, vergi almadık, aç olanların karnını doyurduk. Şimdi ise(1916) İngilizlerle kardeş olup askerlerimizi öldürüyorlar.”

 Büyük tarihçi Halil İnalcık’ın tesbiti yanlış mıdır? Diyor ki; “Din ve kültür bağlarıyla bağlı olduğumuz Araplar da, Türkiye’ye Batı Haçlı dünyası kadar yabancı, hatta düşmandır. Arap memleketlerinde mektep kitaplarında Türk dönemi, genç dimağlara bir baskı ve sömürü dönemi olarak anlatılmaktadır.”

Yahu günümüze gelelim. Soykırım konusunda Filistin Ermenilerin yanında, Kıbrıs’ta Türkler katledilirken Rum’ların  yanında, Doğu Akdeniz ve Mavi Vatan’da Yunanlıların yanında olurken Müslümanlıkları sorgulanmayacak, İran Karabağ’da Ermenilerin tarafında olmaktan utanmayacak ,hepsi beraber Mehmet’lerimi şehit eden kansız ve kalleş PKK’ya destek olacaklar, sonra da kaçak  göçmenlerin de desteğini alan siyasal İslamcılar ümmetçilik afyonuyla “ Mehmetçik Gazze’ye!” diyerek halkı galeyana getirecekler. Hadi ordan, hadi ordan! Ben Atsız Ata gibi düşünüyorum: “Türklere karşı yapılan ihanet ve vahşet yönünden, Hristiyan Ermeniler ile Müslüman Araplar arasında hiçbir fark yoktur.” Önce vatan, önce milletim. Türk’üm ben.

Cumhurbaşkanımız sayın R.Tayyip Erdoğan  Kadim Süryani Kilisesinin açılışında iki tarafa itidal tavsiye etmiştir ki, en doğru devlet stratejisi de budur. Elbette önceliğimiz kendi devletimizin güvenliğidir, parolamız bellidir; “YURTTA SULH,CİHANDA SULH!” Gerisini dünyanın barışını