102 yıl önce bugün, 30.8.1922’de Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı kazanmıştık. (S.M. Tak. 30.8.2024) 26.8.1071 Türklerin Anadolu’ya giriş tarihidir; 30.8.1922 ise Anadolu’dan asla çıkmayacağımızın belgesidir. Esasında, 30 Ağustos, Birinci Dünya Savaşı’nın bitişi demektir. Ağustos ayı bizim tarihimizde zafer günleryile doludur. Malazgirt var en başta, sonra Mohaç var, Avrupa’daki en ileri noktaya gidiştir. Başkumandan Meydan Muharebesi çok önemlidir, biz bunu kutluyoruz. (İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kronik Kitap, Ocak 2018).

               Büyük Taarruz, 26.8.1922 günü sabah 5’te başladı, karşılıklı top atışları birkaç saat sürdü, Yunan topçusu sustu. Gece Yunan ordusu çekildi. Yunan ordusu Afyon’u boşalttı, Sincanlı Ovasına yayıldı. Kuvvetlerimiz ikinci günde Afyon’u kurtardılar. İsmet (İnönü), Ordulara emrinde, amacın düşmanı Anadolu içinde imha etmek olduğunu bildirdi. İlk hamlede sonuca ulaşmak zorundaydık. Büyük Taarruz’u mutlaka Büyük Bozgun izlemeliydi. Muharebe gece-gündüz devam ederken Yunanlılar Dumlupınar bölgesinde kuşatmaya alınıyordu. Her taraftan sıkışan Yunanlılar 29.8.1922’de Çalköy’de toplandı. Türk komutanları düşman kuvvetlerinin kuşatmaya elverişli konumda bulunduklarını gördüler. 30 Ağustos sabahı saat 6.30’da saldırı buyruğu verildi. Saat 10’dan itibaren Mustafa Kemal komutayı bizzat ele aldı. Akşama kadar süren vuruşmalar, akşam süngü hücumlarıyla noktalandı. Yunan birlikleri, ordunun ana gövdesi yok edilmiş bulunuyordu. Kumanda bizzat M.Kemal’de olduğu için bu meydan muharebesine “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” adı verilmiştir. 31.8.1922’de İnönü ve bir köy evinin avlusunda kırık kağnının başında zaferi saptayan M.Kemal, çekilen Yunan birliklerinin toparlanmasına olanak vermemek için durmadan ve hızla İzmir’e girmek gerektiğine karar verdi. Başkumandan M.Kemal, 1.9.1922’de yayınladığı Orduya beyannamesinde, “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir! İleri!” buyruğunu vermiştir. Aynı gün M.Kemal, yayınladığı Millet’e Beyannamesinde, “Taarruz Afyon – Altıntaş – Dumlupınar üçgeninde beş gün beş gece süren bir meydan muharebesi biçiminde cereyan etmiş ve sonucunda, “zalim ve mağrur” düşmanın asli unsurları “akıllara dehşet verecek katiyetle “imha edilmiştir.” Diyordu.

               İzmir’den Ankara’ya dönen M.Kemal, 4.10.1922’de zaferi şöyle anlatıyordu: “Taarruz planını Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa tarafından hazırlanmıştır. Plan düşman ordusunu “tutup boğma”ya dayanıyordu: Yani Yunan ordusu imha edilecekti. Büyük Taarruz’da er sayısı bizimkilerden biraz fazlaydı. Subaylarımızın verdikleri olağanüstü eğitim sayesinde ortaya “zehir gibi” bir ordu çıkmıştı. Topçularımız çok başarılıydı. Bizim süvari sayımız daha çoktu. Süvarilerimizin burada gösterdiği kahramanlık tasavvurun üstünde ve gayri kabili tasvirdir. Harekât, bütün teferruatına kadar tamamen düşünülmüş, tespit olunmuş, hazırlanmış, idare edilmiş ve sonuçlandırılmıştır. (Sina Akşin, Büyük Zafer 1921 – 1922, Türkiye İş Bankası, Kültür Yayınları, Haziran 2022).

               Mustafa Kemal Paşa, 1922 yılında tuttuğu not defterine şunları yazmıştır:

               “15 Mayıs 1919, İzmir’i işgal. Ben aynı günde İstanbul’u terk. O kara günde Karadeniz’de… Üç sene dört ay…. Bugün Akdeniz’deyim… Medeniyet dünyasına sorarım, bu mudur medeniyet!” (İlker Başbuğ, Mustafa Kemal, Savaş ve Barış, Kırmızı Kedi Yayınevi, Mayıs 2022).

               Falih Rıfkı Atay, 30 Ağustos zaferi için şöyle yazacaktı:

               “Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi “30 AĞUSTOS ZAFERİ” ne borçluyuz. (Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, Bilgi Yayınevi 424. Basım, Ocak 2017).

               30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun!

               Not: Büyük Taarruz için ordunun 2.100.000 liraya ihtiyacı için Maliye’de para yok. Bunun 600.000 lirası Hindistan Müslümanlarının M.Kemal’e yolladığı paradan, 1.500.000 lirası Osmanlı Bankası Ankara Şubesinden alınan borçla karşılanmıştır. (Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, Bilgi Yayınevi, 424. Basım, 2017)