Eski çamlar bardak oldu, o köprünün altından çok sular aktı.

Hele öyle bir deyim var ki söylemesi bile garip, söylemesi bile kemirir durur aklımın iplerini.

Körün gözü açılınca kırdığı ilk şey sopası olurmuş. Kırdığı, vazgeçtiği ilk şey onca yıllık kader ortağı, yoldaşı, sırdaşı, göremediğin içini yakan, ağlatan, güldüren hatıralarının haldeşi.

Şimdi diyeceksiniz ki bu deyimler, bu laflar, aralar, taraflar neye, kime, durduk yere nereden çıktı bu sözler? Başımıza icat çıkarma dediğinizi duyar gibi çok yakınımda, kulağımın perdesinde hissetmiyorsam ben de bir şey bilmiyorum

Nerede kaldık, söze  deyimlerle başlamıştık değil mi?

Öküz öldü ortaklık bozuldu; yola çıkılır, işe kalkışılır, emekler, zamanlar, yeri gelir yardımlar ikram edilir bir birine. Sonuçta başarmak da var, hüsran da. Zaten ya nasip deyip de çıkılmaz mı yola? E o zaman, baktın alacağın bir şey kalmadı haydi herkes yoluna mı denmeli? Yoksa...

O köprünün altından çok sular aktı; eskileri sorarız uzun bir zaman sonra yakın zamanda uğramadığımız anılarımızı depreştiren bir meskûn mahal. Sorarsın kim kaldı, kimler göçtü?

Körün gözü açılınca kırdığı ilk şey sopası olurmuş. Artık kırdığı mı, gözüne batar ondan mı? Vazgeçtiği, görmek istemediği ilk şey! asası, sopası, bastonudur; aetık siz ne derseniz deyin.

Sevgili dostlar, dostlar diyorum çünkü dostluklar o kadar kolay mı, dostum demek, karşılık beklemeden yardımına koşmak, iyi günde bizzat kötü gününde yanında olmak; emek ister değil mi? Sevgi ister, anlayış, hoş görü, yürekten samimiyet ister, vesaire vesaire daha onca eş değerini ekleyebiliriz.

Peki, yeri gelir kendinizden ödün verdiğiniz, zamanlarınızı gözünüzü kırpmadan hovardaca harcadığınız, sırt verdiğiniz, sırtınızı yasladığınız nasıl olurda bir anda hiç sebepsiz izahatta bulunmadan yüz üstü bırakır ve çıkar gider hayatınızdan. Yeni dağlar, yeni limanlar bulmak için mi, yoksa işi gereği mi?

Yani meşrebi mi böyleymiş diye kafanızı yorar durursunuz

Peki, insan insan dedikleri sadece etten kemikten mi, yoksa göğüs kafesinde taşıdığı et parçası burnunun direğini sızlatan da çıkar mı aralarından?

Devam edersek bu mevzu böyle uzar gider.

Size vefayı anlatmak istedim kısaca. Lokmamızı, bir yudum suyumuzu, anılarımızı, gözyaşlarımızı, tebessümlerimizi, sırlarımızı üleştiklerimizden beklediğimiz, bizim de göstermek konusunda ulvi ödevimiz, borcumuz olduğu VEFA...

Hani başta bahsettiğim deyimler var ya,

Öküz öldü ortaklık bozuldu, eski çamlar bardak oldu, o köprünün altından çok sular aktı ve en son olarak da körün gözü açılınca ilk sopasını kırarmış. Bunlar kardeş olmalı, iyi gezinirler mi yoksa küs müdürler, öz mü yoksa üvey mi bilmem doğrusu.

Bildiğim şudur ki, çekip gittiğiniz kapıya hatırınız olsun, olsun ki gün olur çıkar gelirseniz vefanızın yüzü suyu hürmetine belki yüzünüze açılır. Ama yine de siz bilirsiniz.

Ne demişler?

İyilik yap at denize, balık bilmezse halik bilir!

Aşk ola ki aştan, sevgiden, dosttan, dostluktan yana aşk olsun.

Vesselam...