Ünlü matematikçi gider padişahla görüşür durumu anlatır ve adaletli olmasını tavsiye eder.

Eski zamanlarda bir ülkede diktatör, zalim, milletin malına çöken, hergün zam üstüne zam yapan, ağır vergilerle milletin iflahını söken, adaleti iki dudağının arasına saklamış, dindar görünümlü bir padişah varmış. Zulüm o kadar artmış ki halk matematikçi bir alime gitmiş, senin kafan çalışır, git şu zalim padişahla konuş zulmetmesin bize der.

Ünlü matematikçi gider padişahla görüşür durumu anlatır ve adaletli olmasını tavsiye eder.

Padişah: Madem sen matematikçisin sana bir soru soracağım, bu sorunun cevabı her şeyi açıklayacaktır" der.

Ve X=100 ne demektir? Bunun ne anlama geldiğini çöz yarın gel bana anlat der.

Matematikçi alır soruyu gider evine sabaha kadar düşünür. Az buçuk anlamıştır ama net bir cavap bulamamıştır.

Sabah olunca sarayın yolunu tutar, padişahın karşısına gelir. Padişah "çözdün mü soruyu" der. Kem küm eder padişah durumu anlar ve başlar anlatmaya.

Bak der"X=100 de eşitliğin sol tarafı sağ tarafını var etmek için özgürce seçimler yapar. Sınırsız özgürlüğü vardır "sol" un.. Sağ taraf özgür değildir ne artar ne eksilir. Sol taraf 25x4 der, 50x2 der, 10x10 der ve böyle milyonlarca seçeneğe ve özgürlüğe sahiptir der. Ama sağ taraf tutsaktır değeri değişmez.

Şimdi eşitliğin sol yanı HALK 'tır, sağ tarafı BEN... Beni var eden sol taraf..şimdi söyle bakalım bu ülkede kim özgür, kim tutsak...

HER ZAMAN SOL SAĞI VAR ETMEK İÇİN VAR OLMUŞTUR.

Bu kıssa içinde düşünsek eşitliğin sağ tarafına kızma hakkımız var mı? Biz ona o değeri kendimiz vermiyor muyuz?