Pusulayı okur ve yüzündeki şaşkınlığın yerini büyük bir utanç alır. 

Herkes Yediğinden Gönderir Osmanlı saltanatının çok değerli sultanlarından bir olan Yavuz Sultan Selim, bilindiği üzere Kanuni Sultan Süleyman'ın babasıdır. Hükümdarlığı döneminde sergilediği yönetim anlayışını adeta zarafetle süsleyerek göstermesi ve bu konuda bir timsal olarak tarihi kayıtlarda yer almış olması çok kişinin hayranlığını kazandığının delili gibidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarını genişletmek amacıyla İran üzerinden çıktığı seferleri Arabistan Yarımadasına ve oradan Kuzey Afrika ya kadar uzatarak Mısır dahil olmak üzere bütün Kuzey Afrika'daki ülkeleri fethetmesi tarihi bir başarıdır.. Ayrıca İslam Halifeliği gibi çok önemli bir unvanla taçlanarak seferden geri dönmesi ve beraberinde getirdiği kutsal emanetlerle Topkapı Sarayını bu kutsal emanetlerle donatması, tarihi bir vaka olarak değerlendirilmektedir. Hayatı boyunca çıktığı seferlerle ünlenen ve gittiği her yerde karşısına çıkan fazla bir güç olmayan Yavuz Sultan Selim in en çok uğraştığı İran Safevilerinin başındaki Şah İsmail olmuştur. Osmanlı Tarihi Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında geçen çok ince hikayelerle doludur. Bununla ilgili bir hikaye ile Yavuz un hükümdarlık yaşantısında ön plana çıkmış ve yaşanmış başkaca bir hikaye paylaşmak istiyorum. İran Sultanı Şah İsmail, Yavuz Sultan Selim'e kıymetli mücevherler ile süslenmiş bir sandık gönderiyor. Sandık Yavuz Sultan Selim'in huzurunda açılıyor. İçinden kıymetli mücevherler, çeşit çeşit değerli taşlar, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat etrafa kötü bir koku yayılır. İlk başta kimse bir anlam veremez kıymetli mücevherler ile, çeşit çeşit değerli taşlarla dolu sandıktaki bu kötü kokuya. Mesele çok geçmeden anlaşılır, sandığın dibinde insan (bazı kaynaklara göre de hayvan) dışkısı vardır. Yani Şah İsmail aklı sıra Cihan Hükümdarı Yavuz Sultan Selim Han'a hakaret etmek istiyor. Yavuz Sultan Selim yanındaki devlet adamlarına hemen emir verir, "Herkes düşünsün. C Ve çok geçmeden cevabı kendisi bulur. Yavuz Sultan Selim hemen emir verir, Şah İsmail'in bize gönderdiği sandıktan daha ihtişamlı bir sandık hazırlatın. Değerli mücevherler ve çeşit çeşit değerli taşlarla süslenmiş, içerisinde elmaslar, yakutlar, kadife kumaşlar bulunan güzel bir sandık hazırlanır. Bir de sandığın içine o dönemin en nefis gül kokulu lokumlarından bir kutu yerleştirilir ve lokum kutusunun altına da kısa bir yazıdan oluşan bir pusula yerleştirilir. Hediye sandığı çok ihtişamlı bir şekilde hazırlandıktan sonra Osmanlı elçisi ile birlikte Şah İsmail'e gönderilir. Sandık nihayet varır Şah'ın huzuruna. Sandık Şah İsmail'in huzurunda açılır açılmaz etrafa mis gibi gül kokuları yayılır. Sandık içerisindeki hediyeler tek tek Şah İsmail'e verilir. Kıymetli hediyeler bittikten sonra Osmanlı Elçisi, Şah İsmail'in tedirgin olmaması lokumun tadına ilk kendisi bakar. Daha sonra büyük bir saygı ve nezaket ile Şah İsmail'e lokumdan ikram eder. Bizim elçi Şah İsmail ile sınırlı kalmaz, Elindeki kutuyu görevlilerden birine verir ve etraftaki devlet adamlarına da ikram edilmesini ister ve lokumlar etraftaki devlet adamlarına da ikram edilir. Başta Şah İsmail olmak üzere tüm devlet adamları olan bitene anlam veremezler. Osmanlı elçisi bu şaşkınlığı gidermek için, lokum kutusunun altındaki pusulayı Şah İsmail'e verir. Pusulayı okur ve yüzündeki şaşkınlığın yerini büyük bir utanç alır. Ve pusulada yazılan not şöyledir: "İsmail, herkes yediğinden gönderir."