SİYASİ AHLAK

Geçen hafta yapılan Dokunulmazlığı kaldırılmasına yönelik oylama görüntülerini televizyonda seyrederken aklıma bir kavram takıldı, bugün yozlaşmaya yüz tutmuş bir kavram;  Ahlak.  Bir yanda daha birkaç ay öncesine kadar türlü serzenişlerde bulunarak partisinden istifa eden Tuğrul Türkeş ile Devlet Bahçeli´nin yaptıkları hasbihal, diğer yanda oylamada hayır oyu kullanan Cumhuriyet Halk Partisi vekilleri. Öteki yanda ise hükümet partisi mensuplarının hatta Adalet Bakanının, oylama gizli olmasına rağmen, arkadaşlarının ne oy verdiklerini tespit etmek amacıyla sandık başında kurdukları kampı görünce yine bilgisayar başına geçip bir şeyler yazmak geldi içimden. Belki içinizde yukarıda yazdıklarımın ahlak ile ne alakası var diyenleriniz olabilir, hepsi siyasetin gerekliliği olarak yapılmıştır diye düşünenlerde vardır aranızda. Vallahi ve billahi o silahlar Türkmenlere gitmiyordu, 17-25 Aralık dinlemeleri gerçekti, yargılanmaları lazım dedikten sonra gömlek değiştirip, koltuk kapan Sayın Tuğrul Türkeş´i, her seçim kampanyasında dokunulmazlığın kaldırılmasına yönelik propaganda yapan CHP yönetiminin, PKK sempatizanı vekilleri kurtarmak için hayır oyu kullanmasını, hukuk tarihinde görülmemiş işlere imza atan, başka partilerin genel başkanlarını kurtarmak için yeni içtihatlar uyduran bir bakanımızı gördükçe benim aklıma siyasi ahlakın çürümüşlüğünden başka bir şey gelmiyor da ondan yazıyorum bu yazıyı. Öncelikle nedir bu ahlak; TDK sözlüğünde şu şekilde açıklanıyor; Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları.  Birçok insan bu tanımdan nasıl oturulup, kalkılacağını, giyim kuşam usullerini, sofra adabını falan anlayabilir ama sadece bu değildir ahlakın konusu. İnsan ilişkilerinde girer işin içine. Neyi nerede nasıl yapacağımız, ne şekilde konuşacağımız ve nasıl davranacağımız da ahlakın konusudur. Peygamberimiz Hz Muhammed (S.A.V) bir hadisinde şöyle buyurmuştur. ?Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.? (Muvatta, Hüsnü´l-Hulk, 8; Ahmed b. Hanbel, 2/381). Bu ahlak neden önemlidir? Toplumların sosyolojisinde ne gibi bir yer tutar?  İşte burada sözü İbn-i Haldun´a bırakmak icap ediyor. Belki ismini Televizyonlarda ki tartışma programlarında duymuşsunuzdur birkaç defa. Tarih felsefesinin, siyaset biliminin ve sosyoloji ilminin kurucusu kabul edilir birçok düşünür tarafından. İslam tarihinin hatta insanlık tarihinin yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biridir. Cemil Meriç´e göre ?´İbn-i Haldun "kendi semasında tek yıldız"dır. Ne diyor İbn-i Haldun Mukaddime adlı eserinde;  Devleti kurabilmek için asabiyet, yani kavmin bu düşünce etrafında toplanması kudret sahibi olması ve bu hasletleri koruması şarttır. Güzel ahlak ise, devlet kurma siyasetinin dalı olup devletin yapısını tamamlar. Devlet kurmak, asabiyetin gayesi ise, onun dalları ve onun tamamlayıcı olan özellikleri de devlet kurmak için bir vasıta ve hedef teşkil eder. Yani bu özellikler bir milleti devlet kurmaya götürür. Çünkü tamamlayıcı olan güzel ahlak gibi özellikler hesaba katılmazsa, devletin vücut yapış, organları kesilmiş olan bir beden veya insanlar arasında çırılçıplak gezen bir kimseye benzer. İbn-i Haldun güzel ahlaka sahip olan yöneticilerin özelliklerini anlatarak yazısına devam eder. Yazısının son kısmında ise güzel ahlaka sahip olunmadığı takdirde milletin başına gelecekleri aşağıda ki paragrafta ki gibi anlatır. Bir milletin sahip olduğu mülkün harap olacağı yolunda Allah´tan izin çıktığı vakit, Allah o mülk(devlet) sahiplerini kötü şeyler yapmaya, rezil işleri benimsemeye ve bunun yollarını tutmaya sevk eder. Böylece kendilerine var olan siyasetin faziletleri tamamen kaybolur. Mülk ellerinden çıkıp başkalarına geçinceye kadar faziletler eksilmeye, rezaletler ise artmaya devam eder durur. Bu durum, Allah´ın onlara vermiş olduğu mülkün ve ellerine teslim ettiği hayırların, kendilerinden soyup geri alması hususunda kara bir haberdir.´´ Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman oranın devletlilerine (ileri gelenlerine) emrederiz; onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur! Artık onu yerle bir ederiz´´ (İsra,17/16).Anlattıklarımızı göz önünde tutarak eski milletler üzerinde bir inceleme yapınız. Tarif ettiğimiz cinsten pek çok örnekler bulacaksınız. Tarihin tozlu sayfalarından, 1375 yılından İbn-i Haldun bize insanlık tarihinin değişmeyen kurallarını haykırıyor. İnanan Müslümanlar dini referanslardan, inanmayanlar ise tarihte ki tekerrür eden olaylardan ders alırsa ahlaken çökmüş yöneticilerin ve toplumların nasıl yok olduğunu daha iyi anlayacaklardır. Umarım bizim için iş işten geçmiş değildir.