23 Ağustos – 13 Eylül 1921 tarihleri arasında 22 gün 22 gece süren Sakarya Muharebesi Milli Mücadelenin kaderini belirledi.

Muharebe öncesi, Yunanlıların elindeki makineli tüfek sayısı Türklerinkinin 3 katı, top sayısı %59 fazladır. Onlarda 840 kamyon oluşu, bizde hiç olmayışı, Yunandaki er sayısının 120.000 kişi olmasına karşın, Türklerin er sayısının 96.326 olması çok düşündürücüdür. (Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, XVII. Basım, Haziran 2014, İstanbul) Mustafa Kemal'in büyük marifetlerinden biri çizdiği hedefe giderken o hedefe giden yol üzerindeki bazı aksaklıkların olabileceğini öngörmesidir. İnönü, harbi (Eskişehir - Kütahya) kaybetmesinin ardından çadırında Atatürk'ü görünce "Her şey bitti" demiştir. Atatürk ise gülümseyerek "Dêja" kazandın" yani, "Şimdiden kazandın" der. İnönü anlatıyor: "Şu kadar adam kaçtı, şu kadar mühimmat var" V.s. derken, Mustafa Kemal araya girerek, "İsmet, orduyu Sakarya'nın gerisine çek" der. İnönü itiraz edecek olur, Mustafa Kemal, "İsmet! Orduyu çekmediğimizi farz edelim, ne yapacağız? Yapabileceğimiz bir şey yok. Bak İsmet, sen oraya çekilirken Papulas (Yunan Komutan) ne yapacak, seni takip edecek. Yani bizim vatanımızın içine girecek. Yani, ikmal hatları uzayacak. "Mustafa Kemal Anadolu'da yol olmadığını biliyor. "Halbuki ben" der Mustafa Kemal, "Memleketimin içine çekiliyorum. Bırak gelsinler. Onları vatanın harim-i ismetinde boğacağım. "Yani onları girilmesine asla izin verilmeyecek özel namus alanımızda boğacağım... Nihayetinde ordu Sakarya'nın gerisine çekilmiştir. Atatürk Papulas'a Mareşal Kutuzov'un Napolyon'a oynadığı oyunu oynamıştır. Meclis, Mustafa Kemal'e başkumandanlık yetkisi verir. Atatürk, Sakarya'ya geldiğinde muharebe başlar ve Türk birlikleri geri çekilir. Ufak ufak kaybetmekteyiz harbi. Bunun üzerine Mustafa Kemal olan bitenin şu olduğunu gördü: Bir birlik şiddetli baskı altında geri çekilirken, onun yanındakiyse daha çok çekiliyor, onun yanındakiyse daha çok çekiliyor. Dolayısıyla düzensiz bir geri çekilme var. Hattı müdafaa ediyorsun, hattı kaybettiysen, yeni bir hat kurman lazım. Mustafa Kemal böyle bir şeyin şart olmadığını görmüştür ve bunu "Biz hattı değil (yani bir çizgiyi değil), vatanı müdafaa ediyoruz. Dolayısıyla her birlik müdafaasını kurabildiği yere kadar çekilsin, daha fazla gitmesin. Sathı (yani yüzeyi) müdafaa edelim. Bırakalım Yunanlılar aramızda dolaşsın: Papulas'ın asabı bozulmaya başlar, değişik bir oyun oynandığını fark eder, fakat bunun ne olduğunu anlayamaz. Hücumlar neticeyi elde edemez. Başarısız olduğunu düşünmeye başlar. Sonunda "Sakarya'nın gerisine çekilelim" emrini verir. Birlik kaydırmaya başlar. Mustafa Kemal, "Yunanlıları durdurduk, yarın taarruza kalkacağız" der. İsmet Paşa ise oturduğu yerden hiddetle kalkarak "sen delirdin, ne ile taarruz edeceğiz, subayların üçte ikisi şehit, ordunun yüzde kırk altısı firar etmiş, ne ile taarruz edeceğiz?" Mustafa Kemal şöyle cevap verir: "İsmet, hiç mühim değil" işaret parmağını başına koyarak "Papulas, savaşı burada kaybetti, şimdi üstünlük bizde" Ertesi gün Türk taarruzu başlar Papulas bunu görünce, birliklerine Kütahya - Eskişehir hattına çekilme emrini verir. Nihayetinde Yunan Ordusu, Büyük Taarruzun başlayacağı hatta kadar geri çekilir. Sonra, Atatürk trenle Ankara'ya döndüğünde, O'nu karşılamaya gelenler arasında olan Ruşen Eşref Ünaydın Atatürk'e sarılır: "Paşam 400 senedir ilk defa meydan muharebesi kazanıyoruz, var olun!" der. Mustafa Kemal, Ruşen Eşref'in sözünü keser, "Ruşen boş ver bunları. Bu muharebe bana üç şey öğretti, üç yeni keşif yaptım, bunları da bu defter yazdım" diyerek kırmızı deri kaplı bir defteri gösterir. "Yaptığım keşif benden sonra askeri okullarda öğretilecek" der. Bu keşiflerden ikisi şu şekildedir: 1Meydan muharebelerinde hattı müdafaa etmek doğru değildir. Sathı müdafaa edeceksin, her birliğe daha fazla hürriyet vereceksin, ne kadar çekileceklerine birlik komutanları kendileri karar verecekler. 2. Başarımızı eğer ekonomik bir zafer takip etmezse bu yapılan savaş, yıkımdan başka bir şey değildir. Ne yapacağız bundan sonra, ona bakmalıyız. Ruşen Eşref Mustafa Kemal'in söylediği üçüncü keşfi hatırlayamaz. Vefatının ardından da sözü edilen kırmızı defter bulunamamıştır. (A.M. Celal Şengör, Dahi Diktatör, Ka Kitap, 1.Baskı, Kasım 2014,) Yıllar sonra bir ressam, Mustafa Kemal'e Sakarya Savaşı'nı resmeden bir tablo hediye etti. Kendisi, ön planda, yağız bir savaş atına binmiş olarak görünüyordu. Ressam, tebrik beklerken, birdenbire Mustafa Kemal'in, "Bu tabloyu kimseye göstermeyin, savaşa katılmış olan herkes bilir ki, hayvanlarımız bir deri bir kemikten ibaretti, bizim de onlardan geri kalır yerimiz yoktu. Hepimiz iskelet halindeydik. Atları da, savaşçıları da böyle güçlü kuvvetli göstermekle Sakarya'nın değerini küçültülmüş oluyorsunuz dostum." (Lord Kınross, Atatürk, Altın Kitapları Yayınevi, 30. Basım, Mart 2017, İstanbul