Prof.Dr. M. Mehdi ERGÜZEL

Vatanın dağlarında milletin huzuru ve istiklali için ölmek, şehadet şerbetini içmek, "savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün" albayrağın kızıllığında ısınamadan gitmek, "dağlardan çöllere düşürdüğü gün" Yemen şehitleri misali albayrağın gölgesine sığınamamak ve Arif Nihat Asya'nın, Orhan Şaik Gökyay'ın mısralarında teselli bulmak; "Bir gül bahçesine girercesine şu kara toprağa girenlerin" sayesinde hür olduğumuzu bilmek, vefalı olmak, Mehmet Kaplan'ın ifadesiyle "gündelik siyasetin çamuruna asla bulaşmamak". İşte bütün meselele budur... Beka meselesi budur. "Vatanın bağrına düşman hançerini dayadığında" destan yazanlar işte bu has Anadolu yiğitleridir. Unutulmayalar, ruhlarından Fatihalar eksik edilmeye, aileleri ve evlatları ilgisiz kalmaya... Muhallebi çocukları da şımartılmaya, utanmayı ve hadlerini bilmeyi, şükretmeyi öğreneler... Allah yardımcımız ola.. *** Bir zamanlar, üç dört yıl kadar önce karlı dağların tepelerinde donarak şehid olmuş asker resimleri ile verilen can yakıcı bir haber okumuştum. Bu haber çok ağırıma gitmişti. Belki bu acıyı yaşamaya ihtiyacımız vardı. Bu çocuklar unutulursa biz adam değiliz. Tunceli dağları, Aralık 1915'in Sarıkamış'ı mıydı ki yiğitlerimiz donarak şehit oluyordu ? Biz bunu anlayamayız. Açıklama beklemek tabii hakkımızdı. 2017-18 Türkiye'sinde donarak ölmek ne demekmiş anlayamıyorduk. Allah hepimize sabır versin. Bundan sonra donma haberleri duyulmamalıdır. Alınacak tedbirler elbette vardı. O arslan parçalarının ruhları şad mekanları cennet olsun. Asla unutulmasınlar. Hatıraları ebedi olsun inşallah.. *** EBEDÎ CUMHURİYET 98 yıl nedir ki ? İnşallah nice 980, 9 300, 93 000'lere doğru... "Üze tengri basmasar, asra yir telinmeser../ Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe..(Bilge Kağan ). " Takı taluy takı müren kün tug bolgıl kök kurıkan."/ Daha denizler daha ırmaklar...Güneş bayrak olsun, gök çadır...(Oğuz Kağan ) "Devlet-i ebed-müddet."/ Ebedi devlet.. inşallah ve Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın ifadesiyle, "Türkiye Cumhuriyeti, ilelebed payidar kalacaktır..." ALLAH' IN MİLLETİMİZE NASİB ETTİĞİ ANADOLU'DA BİN YILA YAKLAŞAN HÜKÜMRANLIĞIMIZDA, BİRBİRLERİNİN TABİÎ DEVAMI HALİNDE GELİŞEN SELÇUKLU-OSMANLI-CUMHURİYET DÖNEMLERİNİN EBEDÎ DEVLET ANLAYIŞIMIZIN BİR NİŞANESİ OLMAK ÜZERE İSTİKBALE DOĞRU DAİMA PAYİDAR KALMAK AZMİYLE KURULAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN NİCE 98 YILLARA YÜKSELEREK ERİŞMESİ VE DÜNYADA HUZURUN TİMSALİ OLMAK İDEALİ YOLUNDA AZİMKARANE YÜRÜMEYE DEVAM ETMESİ DİLEĞİYLE... *** EVLİYA ÇELEBİ'DEN İLHAMLA, BEŞ YIL ÖNCEDEN BİR KÜÇÜK HATIRA.. 28 Ekim 2016 Dün ; horoz ötüşleri duymasak da zamane telefonunun sun'i ikazıyla sabahın seherinde uyanup, vezaif-i diniyyemizi icra eyleyüp, tan ağaran vakıtta, "Türk Hava Yolları'nun Anadolu Jet" namıyla maruf tayyarelerinden birinün, vatan semasıyla ipeklenmiş çelik kanatlarına süvar olup, ak bulutlar üzre, hayret-engiz manzaraları kuşbakışı seyr ü temaşa eyleye eyleye, Devlet-i Cumhuriyyemizin payitahtına, göz açup yumuncaya degin kırk dakikada vasıl olup, Nezaret-i İrfan'da, memleketün güzide edip ve edibeleriyle vazife-i resmiyyemizi ikmal iderken , müdirinden güvenlik görevlisine dek her biri mülayim ü mütebessim Nazırlık erkanından hüsn-i kabul görüp, muhtelif ikramlar tadup, bi-hisab imzalar atup, müteakıben Harputlu refikimizin arabasıyla pür-sürur u hayran bir ahval içinde Esenboga didükleri yire gelüp, Kainat'un en gözel şehri, Cennet civarında oldugı, Devr-i Lale şairi Nedim tarafından rivayet olınan Asitane'deki fakirhanemize dönmek, evlad u ıyalumuza ve torunlarumuza kavuşmak duasıyla yine demür kuşaklu ve pulat kanatlu kuşa sarılarak, malum asumanda akşam alacasından yatsıya doğru la'l ü ebkem yukarulara revan olduk, gah ulduzlara baka baka, gah gicenün kararttığı şehri aydın eyleyen rengarenk ışık oynamalarına şaşa şaşa, nihayetinde, biiznillah-i Taala, zemine kadem basduk. "Gök ehli yir ehline nazar itdükde manzara nicedür ?" diyü sual olındukda, "engüşt-ber dehan" sükut eyler, hayret makamından ayrılmazuz. Cümle yaranun nesiller boyu nice ebedi Cumhuriyyet Bayramları idrak etmesi dilek ve duasıyla şehitlerümüzün ruhu şad, mekanları cennet, kabirleri pür-nur ola. Din ü devletümüz mülk ü milletümüz kıyamete dek payidar ola, amin diyenler didar göre...Hanum hey... *** BÜTÜN ZAMANLARIN SEÇİMLERİNE DAİR. Milletimiz olgundur, şuurludur, ders verir, alabilene...Tafsilatlı yorumlar, zamanla yapılacaktır.Kendini yenileyemeyen, kibirli üslup kullanan, diyalog kuramayan, davasını anlatamayan, çocuksu sembollerle yetinen, muhtevayı ihmal eden, istişare etmeyen, fikri zeminini unutan, asık suratlı "sadece ben bilirim"ciler, ilm-i siyasetin güçlüğünü anlamalıdırlar.Zorla güzellik olmaz. Millet, ikna olmak ister. Projeler bekler... Millete hem saygı duyacaksınız hem de onun temayüllerini anlamayacaksınız...Derdine deva olmayacak ve sesine kulak vermeyeceksiniz..Ümitlerini kıracak,emeklerini heba edeceksiniz...Bu olmaz, olamaz...Sabrın sınırını millet tayin eder..Millete saygı, demokrasinin vazgeçilemez kuralıdır..Hayırlısı, uğurlusu ola..Allah; devlete, millete zeval vermeye... Devletimiz ebedi, milletimiz müreffeh, vatanımız mamur ola.. *** ALFABE MESELESİ. 1 KASIM 1928'DEKİ HARF İNKİLABININ 93.YILINDAYIZ. KÖKTÜRK ALFABESİNDEN GÜNÜMÜZE TARİH BOYUNCA DEĞİŞİK ALFABELER KULLANDIK. KUTSİYET ALFABEDE DEĞİL MANA VE RUHTADIR. BAZI EKSİKLERİNE RAĞMEN BU ALFABE BİN YIL KULLANDIĞIMIZ ARAP KAYNAKLI VE KURAN'IN DA YAZISI OLAN ALFABEDEN DAHA PRATİK VE TÜRKÇENİN SES YAPISINA DAHA UYGUNDUR...İŞARET SİSTEMİNE KUTSİYET ATFETMEK DOĞRU DEĞİLDİR...ANCAK BİN YIL BOYUNCA YAZILAN BÜTÜN METİNLER YENİ ALFABEYE AKTARILMIŞ VE BİN YILIN KELİMELERİ, KAVRAMLARI, BÜTÜN RUHUYLA, MAHİYETİYLE YENİ NESİLLERE ÖĞRETİLMEYE, YAŞATILMAYA DEVAM EDİLMİŞ OLMALIDIR.. AKSİ HALDE KÖKLERLE DALLARIN BAĞLANTISI KOPAR... "SONSUZ İRİ GÜLLER." 20. asır Türk Edebiyatının tanınmış şair ve yazarlarından Ahmet Haşim'in çok beğendiğini söylediği "Bir Günün Sonunda Arzu" başlıklı şiirinde geçen bir mısra : "Sonsuz iri güller." Haşim, acı çeken bir adam. Her sanatçı veya her insan gibi. O bakımdan Haşim'i anlamak zor değildir. Yeter ki okunsun, düşünülsün, hissedilmeye çalışılsın.Gençlik yıllarımda, üniversitedeyken, bildiğimi, tanıdığımı, anladığımı, çözdüğümü sandığım Haşim, meğerse daha enginlerde bir yerdeymiş. Alabildiğine girift, okudukça açılıp kapanan, ender yetişen bir zeka o.. Yıllar önce, 1983'te, vefatının 50. Yılında "Altın Kulelerden Yine Kuşlar" başlığıyla, bir sayfalık, çok özendiğim ve kaleme alırken epeyce zorlandığım bir yazı yayınlamıştım Türk Edebiyatı Dergisinde . Hala severek hatırladığım ve ara sıra baktığım bu yazıda Tanpınar'ın Haşim için kullandığı bir cümle dikkatimi çekmiştir: " Bizim nesil edebiyat alemine onun yıldızı altında girdi." Ve bir başka yerde de "..onu mutlaka anlamaya karar verdiğini.." ihtirasla ifade ediyordu. Tanpınar gibi bir üslupçunun, yola çıkarken kendi gençliğinin en önemli kalemleri arasında Haşim'e verdiği değer boşuna değildi. Tanpınar üstelik, Yahya Kemal'in en yakın iki öğrencisinden biridir. Haşim'in şairliğiyle tanındığını biliriz ama nesirleri -ki 450 kadar müstakil yazıdır- bin sayfaya yakındır. Yazılarının her biri, dil ve üslubundaki aşılabilir zorluklar bir yana, kafa yorucu ve zihin açıcı mahiyette, cesurane, çilelerden ve tecrübelerden süzülmüş, ironi şaheseri kalem ustalıklarıdır. Haşim bu yazılarda, düşünen, huzuru kaçmış, mütebessim görünmeye çalışan gergin bir fikir adamıdır. Yazılarında açıklar, bilgisini ortaya koyar, örneklendirir, yorum yapar, incinmeyi ve incitmeyi göze alarak, kibar kalmaya çalışarak sorar, cevap bekler ve düşündürür. Her yazısı okuyanda saygı uyandırdığı kadar bilgi artırıcı ve ufuk açıcıdır da.. Üslubu; kürsüdeki ciddi, nüktedan, iğneleyici, uyarıcı, sadede gelmeye davet eden bir üniversite hocası tarzındadır. Bu haliyle beğenilmiş, sevilerek okunmuştur..Zamanımızdan yüz yıl kadar evvel, 1903-1933 arasındaki 30 yıl içinde, en yaralayıcı, acı çektiren yazılarını kaleme alan Haşim, meğerse sadece bir şair değil sözü asla ayağa düşürmeyen bir tefekkür adamıymış da biz külliyatını okuyup yeteri kadar tanımamışız. Ne yazık !.. Okuyup anlamadan anlatmanın vebalini, hiçbir ilim ve fikir erbabı kaldıramaz. Haşim'i yeniden keşfetmek için tekrar okumaktan ve fikretmekten başka çare yoktur. Durum diğer klasiklerimiz için de aynıdır : Döne döne okumak, eserler etrafında semazen misali coşmak, yenilenmek, zenginleşmek durumundayızdır. Haşim'e ve edebiyatımızın en az bin yılına tekrar tekrar yeni bakışlarla eğilmek, her nesil için milli bir görev mesabesindedir. Bu düşünce ve hayıflanmaların zararını azaltmak niyetiyle, önceki yayınları da gözden geçirip inceleyerek hazırladığımız Haşim'in, şiir ve nesirlerini, anlama zorluğu çekebilecekler için, gerektiği yerlerde günümüz Türkçesine uygun dipnotları veya parantezli karşılıklarıyla vererek sunuyoruz. Ayrıca Haşim'in kelime ve kavramlar dünyası üzerinde yaptığımız bir çalışmayı, özel bir dizin halinde, kısmi olarak son bölüme ekliyoruz. Çalışmalarımızda, üniversite yıllarımdan Hocalarım olan Prof. Dr. İ.ENGİNÜN ile Prof.Dr. Z. KERMAN'ın ortaklaşa hazırladıkları, 4 ciltten oluşan (Ahmet Haşim- Bütün Eserleri) hareket noktası olmuştur. Kendilerine şükranlarımı arz ediyorum. Faydalı olması dileğiyle, vefatının 88. yılında Ahmet Haşim'i rahmetle anıyor, e-kitap olarak hazırladığımız bu mütevazı çalışmamızı, yarının neslinden, inşallah iki hayırlı renk olmasını dilediğim torunlarım Ayşe Nil ile Kerim Mete'ye armağan ediyorum. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır. ***