Ayrı düşenler ağlarlar. Gidenler hüzün bırakırlar vedalarında...

Gürültülü köpükler bırakarak rıhtımdan ayrılan geminin dalgaları da, giderken garda sizi öksüz koyan tren düdükleri de meçhul yarınların endişesini taşır yıldızlı gecelere. Dudaklarımızda söylenmemiş ağıtların buruk acısıdır bize kalan. Hintli şair Tagore; " Sokakların başladığı yerde ben yolumu şaşırıyorum. Ve ben kalbime, meçhul yolun hikmetini kanının içinde taşıyıp taşımadığını soruyorum." diye yadediyor erişilmez sevgiliyi. Tagore Ganj nehrinin sularına bakarak söyledi en güzel şiirlerini, ruha üflenen şarkılarını. Mevlana;" Dinle neyden,ol hikayet etmede/ Ayrılıklardan şikayet etmede." derken derin bir hasreti ifade etmekteydi mısralarında. Ey 2020..Sen de gidiyorsun her fani gibi. Bir yıl önce ne büyük umutlar, ne müstesna hayallerle karşılamıştık seni. Senin arkandan da bir şarkı kadar sade sevdaları, serenatları dillendirseydik keşke. Veda buseleri yollasaydık salladığımız beyaz mendillerle. Güzel anılar bırakarak yapsaydın finali. Ama sen müşteki aşıklara döndürdün sevenlerini, umutlarımızı kabuslara çevirdin zalimce. Kal demek ne mümkün , bilakis git artık! Gerçekten git artık. Alt üst ettin hayatımızı. Ne yazımız yaza benziyor artık, ne de kışımız kışa. Ne yağmur yağıyor, ne de mevsiminde kar. Beti bereketi kalmadı toprağın. Alın teri para etmiyor işçinin emekçinin. Borcu borçla bile kapatamıyor esnaflarımız, çiftçilerimiz. Yetmiyormuş gibi bir de virüslerle karabasan gibi çöktün üstümüze. Bir milyon cana kast ettin barbarca. İnleyen milyonlarca hasta, tecritli evler, yasaklı odalar. Git Allah aşkına, git artık! Eğitim düzenimizi de bozdun, kaosa mahkum ettin gencecik evlatları. Özgürlüklerimize halel getirdin, vuslatlara ceza. Eşimizin dostumuzun mutlu gününde yanında olamadığımız gibi, sevip değer verdiklerimizin cenazelerine bile katılamıyor, tabutlarına omuz verip son görevimizi yapamamanın kahrını yaşıyoruz. Çok yordun bizi. Yalvarıyoruz git artık! Depremlerle sarstın kentlerimizi, dertlerle bunalttın çaresizleri. Kadın cinayetleri var senin ajandanda. Askıda ekmek geride kaldı, kuru ekmek bile tavsiye edilir oldu sayende. Gençler işsiz, işçiler kimsesiz. İstatistikler yalan, diplomalar sahte. Türk lirası pul oldu, döviz uçuşta. "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur" diyordu Reis. Berat'ı kurban verdik ama yine yükseldi faiz. 128 milyar doların hesabını vermeden gidiyorsun ama yine de kal diyemiyorum sana. Git artık, yeter ki git! Seni özlemle ananlar da olacaktır şüphesiz. Herkesin hesabı aynı değil elbette. Çok uluslu şirketler, kapitalizmin derebeyleri ,silah tüccarları, çevreyi, doğamızı katleden maden kartelleri, devlet garantili ihalelerin değişmez müteahhitleri gitmene üzüleceklerdir bile. Ama git artık ey 2020. Biz de sevindik bazen. Allah bizim de yüzümüze baktı. Mesela mavi vatanda kazandığımız mevzi, Kıbrıs'ta Rumperest şuursuzların, Annan'cıların ,kendi milletine yabancılaşmış beyinsizlerin hezimetine, milliyetçilerin kazanmasına sevinmedim dersem yalan olur. PKK ile amansız mücadelenin başarıyla sürdürülmesine, HDP'den nefretin artık Meclis boyutunda dillendirilmesine, iktidarın açılım saçılım kepazeliklerine artık pirim vermemesine sevinilmez mi? Hele hele Azerbaycan'ın dağlık Karabağ'da kazandığı muhteşem zaferi de unutamayız. Ama Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerine Çin'in zulmü devam ediyorsa, hatta Çin ile suçluların iadesi anlaşmasına imza atılmışsa senden memnun olmam mümkün değil ey 2020. Zamana yemin olsun ama sen git artık! Artık son takvim yaprağını da koparıp yeni bir yıla hoş geldin diyoruz.2020'yi de güzel dileklerle karşılamıştık. Ama olmadı. Hani bazen gelen gideni aratır derler ya. Öyle oldu maalesef. 2021 de bütün dileklerimiz gerçekleşsin diye dua edelim Tanrı'ya. Çünkü O'nun her şeye gücü yeter. Değerli okurlarım hepinize güzel bir yıl, sağlık, huzur, mutluluk ve başarılar diliyorum. Ahmet Acaroğlu