Aygun yaptığı yazılı açıklama:  Tarım ve Orman Bakanı başkanlığında acilen Türkiye´de ilgili tüm üniversite öğretim üyelerinin (gıda-ziraat mühendisleri, veteriner vb) sektör paydaşlarının, sendika, kooperatif ve birliklerin yer aldığı Gıda Güvenliği ve Stratejisi Kurulu oluşturulmalıdır. Dünyada pandemiye dönüşen koronavirüs (Kovid-19) salgını küresel düzeyde ekonomileri alt üst ederken gıda güvenliği açısından da yeni krizlere davetiye çıkarmaktadır. Bu salgından alınan ders çerçevesinde Türkiye gıda üretiminde bağımsızlığını sağlamak, kendi kendine yetebilen ülke özelliğine geri dönmek zorundadır. Bu amaçla yerli üretimin kayıtsız şartsız desteklenmesi ve tarım yapılabilecek tüm alanlarda hızlı kamulaştırmalara gitme zorunluluğu bulunmaktadır. Cumhuriyet´in ilk dönemindeki gibi tarımı ayağa kaldırma stratejisine geçilmelidir. Küresel salgınlarda ithalat yapılan ülkelerde yaşanacak gıda sınırlamalarına karşı ulusal gıda güvenliğinin önemi çok daha iyi anlaşılmıştır. ?Paramız var ki ithal ediyoruz? anlayışı, Kovid-19 virüsü ile geçersiz hale gelmiştir. 1-Kurul oluşturulmalı: Bu anlamda Tarım ve Orman Bakanı başkanlığında acilen Türkiye´de ilgili tüm üniversite öğretim üyelerinin (gıda-ziraat mühendisleri, veteriner vb) sektör paydaşlarının, sendika, kooperatif ve birliklerin yer aldığı Gıda Güvenliği ve Stratejisi Kurulu oluşturulmalıdır. 2- Üretici ve Tarım İşçileri İçin Kovid-19 Önlemleri Alınmalı: Kovid-19 salgınının uzun sürmesi halinde ekonomik krizin uluslararası ticarete etkisiyle karne ile gıda dağıtımına geri dönüşlerin yaşanabileceği tahminleri dahi yapılmaktadır. Yani en kötü senaryoya hazırlıklı olunmalıdır. Nisan-Mayıs itibarıyla başlayacak hasat da dikkate alınarak, gıda zincirinin ilk halkası olan tarlalarda üretim güvenceye alınmalıdır. Tarım sektöründe çalışan üreticilerin, gezici ve mevsimlik işçilerin Kovid-19 salgınından etkilenmemesi için sağlık koşullarına uygun çalışma düzeni oluşturulmalı, gerekli güvenlik şartları sağlanmalıdır. Geçici, gezici ve mevsimlik tarım işçilerinin bulundukları illerden tarlalara transferinin ve konaklamalarının sosyal mesafeye uygun olarak gerçekleşmesine dönük tedbirler acilen alınmalıdır. Fide dikim sürecinin başlamasıyla doku kültürü ve fide üreten üreticilerin en çok kullandıkları malzemeler; eldiven, maske ve dezenfektan ürünleridir. Bu ürünlerin sürekli değiştirilmesi gerekmektedir. Salgın nedeniyle tedariki zorlanan ve fiyatları ciddi oranda artan bu ürünler çiftçilerimize bakanlık eliyle verilmelidir. İtalya, İspanya, Hollanda, Mısır ve Fas´ta domates, biber, patlıcan, soğan, patates gibi birçok sebzenin ekiminde büyük sıkıntılar başlamıştır. Tarlada hijyenin, üretici ve işçinin sağlığının korunmasını sağlayacak tedbirler alınmazsa 2020 yaz aylarından itibaren büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Bu anlamda alınacak önlemler Türkiye´deki gıda zincirinin korunması açısından son derecede önemlidir. Salgının tarım sektörüne yansıması, hem üretimi durduracak, köylüyü ve çiftçiyi tarladan uzaklaştıracak hem de üretilen ürünlerin virüsün taşıyıcısı haline gelmesine dahi yol açacaktır. 3) Tarımsal Koruma Kalkanı: Bu süreçte gıda güvenliğinin sigortası olan çiftçilerimize özel bir önem verilerek üretimden kopmamaları için tüm Bağ Kur prim borçları dahil Ziraat Bankası ve Tarım Kredi borçları yeniden yapılandırılarak, borçları faizsiz ertelenmelidir. İdari takibe düşmüş çiftçi borç dosyaları faizsiz olarak en az 1 yıl ertelenmelidir. Bitkisel ve hayvansal ürünler destekleme şemsiyesi genişletilmelidir.   Tarımsal girdilere ait her türlü KDV sıfırlanmalı; tohum, gübre, tarımsal ilaçta yerli üretim için her türlü ARGE desteği sağlanmalıdır. Çiftçilere salgına karşı bir defaya mahsus faizsiz kredi verilmelidir. Çiftçilere destekler avans olarak peşin ödenmelidir. Tarlayı da üreticiyi de Kovid-19´dan koruyacak her türlü hijyen desteklemesi yapılmalıdır. Kovid-19 salgınının ardından sınır kapılarının kapatılması ve transit ticaretin durdurulması nedeniyle azotlu kimyevi gübre ithalatının Rusya, Ukrayna ve İran ülkelerinden yapılamaması sonucu üreticide tedarik sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu durum gübre fiyatlarını yüzde 40 oranında arttırmıştır. Gübre sıkıntısı dolayısıyla tarlada verim kaybı yaşanacaktır. Sorun büyüktür ve acil önlem alınmalıdır. Destekleme yapılan ürünlerde alım garantisi verilmeli ve fiyatı bir önceki yıla göre TÜFE oranında arttırılmalıdır. Türk tarımında sulama, problem olmaktan çıkarılmalı, sulama yatırımlarına öncelik verilmeli, sulamada kullanılan elektrik desteklenmelidir. 4) Buğday tohumu, buğday, un ve makarna ithalatı durdurulmalı. Kıtlık ve salgın dönemlerinde en stratejik ürünlerden biri buğdaydır. Maalesef anavatanı Anadolu olan buğday üretimi, nüfustaki artışa rağmen Türkiye´de 2001 yılından bu yana aynı seviyede kalmıştır. 2001´de nüfusu 66 milyon 401 bin 851 olan ülkemizin buğday üretimi 19 milyon ton iken, 2019´da nüfusun 83 milyon 154 bin 997 kişiye ulaşmasına rağmen üretimde 19 milyon tonda kalmıştır. 4 milyon sığınmacıyı da eklediğimizde buğday üretiminin tüketimi karşılamayacağı görülmektedir. Bu nedenle artan buğday ihtiyacımız ithalatla karşılanmaktadır. 2019 yılında buğday ithalatımız 9,8 milyon tona çıkarak Cumhuriyet tarihinin ithalat rekorunu kırmıştır. 2003-2019 döneminde 62 milyon ton buğday ithalatına 16,4 milyar dolar ödeme yapılmıştır. 2019yılında buğday ithalatının yüzde 69´unu karşılayan Rusya Federasyonu, Kovid-19 salgını sonrasında kendi ülkesinin gıda talebine öncelik vermek için tüm tahıl çeşitlerinin ihracatına geçici sınırlama getirdiğini açıklamıştır. Rusya´nın iç piyasası için ihracatını sınırlaması, Türkiye´de Kovid-19 salgınının yayılması halinde yaşanabilecek buğday sıkıntısı açısından alarm vermektedir. Türkiye, buğday, tohum, un ve makarna ihracatını acilen durdurulmalıdır. Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Ticaret Merkezi (ITC) verilerine göre Türkiye 2019 yılı dünya buğday ithalatında 2,3 milyar dolarla ilk sırada yer almaktadır. TÜİK/Yıllara göre ekili alanlar ve buğday üretimi Yıllar Ekili Alan (dekar) Üretim (ton) 2001 93.500.000 19.000.000 2002 93.000.000 19.500.000 2003 91.000.000 19.000.000 2004 93.000.000 21.000.000 2005 92.500.000 21.500.000 2006 84.900.000 20.010.000 2007 80.977.000 17.234.000 2008 80.900.000 17.782.000 2009 81.000.000 20.600.000 2010 81.034.000 19.674.000 2011 80.960.000 21.800.000 2012 75.296.394 20.100.000 2013 77.726.000 22.050.000 2014 79.192.084 19.000.000 2015 78.668.874 22.600.000 2016 76.719.448 20.600.000 2017 76.688.785 21.500.000 2018 72.992.701 20.000.000 2019 68.463.271 19.000.000 2019 yılında 9.8 milyon ton buğday ithalatı yapılmıştır. Bu rakam, 19 milyon ton olan iç üretim miktarının yüzde 52´sidir. Türkiye´nin ekmek sıkıntısı çekmemesi için buğday ekim alanlarının genişletilmesi, çiftçiye doğrudan destek ödemeleri miktarının arttırılarak peşin ödenmesi, mazot, gübre ve ilaç desteği verilmesi çok önemlidir. Salgın dönemlerinde buğday dışında tüm hububat ürünlerinin üretimi büyük önem kazanmaktadır.  Ülkemiz yüzölçümü 78 milyon hektar olup, bunun 23,1 milyon hektarında tarla tarımı yapılmaktadır. Bu alanın 10.7 milyon hektar alanında yani yaklaşık yüzde 47´sinde hububat tarımı yapılmaktadır. Hububat ekim alanında yüzde 63´lük payla ilk sırada buğday yer almaktadır. Yüzde 27´lik payla ikinci sırada arpa ve yüzde 6´lik payla üçüncü sırada mısır yer almaktadır. Bu ürünleri sırasıyla; çeltik, çavdar, yulaf izlemektedir. 2002 yılında 138 milyon dekar alanda hububat tarımı yapılırken, bu rakam 2019 yılında 108 milyon dekara gerilemiştir. 38 milyon dekarlık bu kaybın giderilmesi için acilen gerekli adımlar atılmalıdır. Türkiye´de Tarımsal Desteklemeye Dair Bütçe Verileri (Milyon TL) Yıllar GSYH (HARCAMA YÖNTEMİYLE) Tarımsal Desteklemeler GSYH İçindeki Payı (%) Ödenmesi Gereken Eksik Ödeme 2003 468.015 2.805 0,60     2004 577.023 3.084 0,53     2005 673.703 3.707 0,55     2006 789.228 4.747 0,60     2007 880.461 5.555 0,63 8.805 3.250 2008 994.783 5.809 0,58 9.948 4.139 2009 999.192 4.495 0,45 9.992 5.497 2010 1.160.014 5.817 0,50 11.600 5.783 2011 1.394.477 6.333 0,45 13.945 7.612 2012 1.569.672 7.553 0,48 15.697 8.144 2013 1.809.713 8.684 0,48 18.097 9.413 2014 2.044.466 9.148 0,45 20.445 11.297 2015 2.338.647 9.971 0,43 23.386 13.415 2016 2.608.526 11.489 0,44 26.085 14.596 2017 3.110.650 12.722 0,41 31.107 18.385 2018 3.724.388 14.552 0,39 37.244 22.692 2019 4.280.381 16.900 0,38 42.280 25.380 Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı ve TÜİK Türkiye´nin Buğday (Durum Buğday Dâhil) İthalat ve İhracat Miktarları Yıl İhracat Miktar (kg) İhracat Dolar Ort. Fiyat ($/Ton) İthalat Miktar (kg) İthalat Dolar Ort. Fiyat ($/Ton) 2003 938.273 401.129 428 1.846.283.915 277.542.696 150 2004 863.553 359.194 416 1.065.388.963 221.867.597 208 2005 327.931.096 52.155.237 159 135.595.855 25.031.443 185 2006 685.673.275 100.853.259 147 239.873.570 52.624.103 219 2007 18.280.586 9.131.611 500 2.147.107.291 570.390.492 266 2008 8.004.850 5.569.498 696 3.708.003.201 1.483.190.308 400 2009 301.457.142 60.691.742 201 3.392.692.116 901.857.877 266 2010 1.171.002.323 200.848.025 172 2.554.188.665 655.043.921 256 2011 5.232.567 2.579.528 493 4.754.681.741 1.623.088.805 341 2012 116.078.680 34.247.624 295 3.719.174.116 1.125.977.044 303 2013 275.131.812 79.317.367 288 4.053.001.005 1.289.234.570 318 2014 68.572.392 35.356.195 516 5.285.242.819 1.545.853.067 292 2015 68.797.948 32.394.484 471 4.349.819.970 1.103.420.441 254 2016 26.502.913 11.438.594 432 4.225.784.341 892.408.638 211 2017 42.013.658 14.828.207 353 4.990.863.723 1.043.327.133 209 2018 69.642.567 23.906.363 343 5.781.059.190 1.289.234.228 223 2019 66.579.342 27.520.926 413 9.805.163.924 2.266.301.339 231   3.252.702.977 691.598.983   62.053.924.405 16.366.393.702   Kaynak: TÜİK, 08.02.2020 5) Şeker Fabrikaları kamulaştırılmalıdır. Almanya, koronavirüs salgını nedeniyle yürürlüğe sokacağı 756 milyar Euro değerindeki Acil Yardım Paketi´nde Alman fabrikaları ve üretim yapan dev şirketlerin, başka ülkeler tarafından yutulmasını önlemek üzere geçici süreyle ortaklık yapmayı öngören bir model getirmiştir. Türkiye´de stratejik önemdeki Şeker Fabrikaları da salgından alınan dersle kamulaştırılmalıdır.  Kolonya, alkol ve dezenfektan üretimi için kullanılan etanol ihtiyacının karşılanmasında kilit rol oynayan Şeker Fabrikaları, devlet yönetimine geçirilmelidir. ABD; şekeri stratejik ve katma değeri yüksek ürün kabul etmektedir. ABD, Rusya, Almanya, Fransa gibi büyük ülkeler, şeker pancarı üreten ülkeler arasında yer almaktadır. Almanya ve Fransa, AB´nin etil alkol ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynamaktadır. Yapısında karbonhidrat bulunduran şeker pancarının fermantasyonu sonucu elde edilen etanol alkol, Kovid-19 salgınında halk sağlığı açısından çok önemli bir üründür. Kolonya, dezenfektan, alkol üretimi için önemlidir. Şu anda Pankobirlik´in elindeki Konya Şeker, Türkiye´nin yüzde 56´lık etil alkol ihtiyacını karşılamaktadır. Benzine katılan etanolün 3 ay ertelenmesi, arz sıkıntısını kısa vadede ortadan kaldırmıştır. Ancak salgının uzun sürmesi ve enfekte insan sayısının artması halinde etil alkol ihtiyacı da artacaktır. 25 şeker fabrikasından 10´u (Afyon, Turhal, Çorum, Bor, Kırşehir, Elbistan, Erzurum, Erzincan, Muş ve Alpullu) satışa çıkarılmış ve devri tamamlanmıştır. Bu fabrikaların üretim taahhüdüne uymadığı bilinmektedir. Üretim taahhüdünü yerine getirmeyen fabrikalar hemen kamulaştırılmalıdır. Kalan 15 fabrika ise 2020 bütçesinde özelleştirme programında olup 2023 yılına kadar satılması planlanmaktaydı Şu anda Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.´nin elindeki Ağrı, Ankara, Burdur, Çarşamba, Erciş, Yozgat, Ilgın, Ereğli, Uşak, Eskişehir, Kars, Malatya, Kastamonu, Susurluk, Elazığ Şeker Fabrikaları´nın modernize edilerek üretime alınması sağlanmalıdır. Bu, 15 fabrika kapasiteleri 1750-8500 ton pancar/gün arasında değişen üretim yapmaktadırlar. Devletin elindeki sadece Eskişehir Şeker Fabrikası etil alkol üretme kapasitesine sahiptir. Stoklarında etil alkol mevcuttur. Şeker pancarının atık maddesi olan ve etil alkolün hammaddesi olan melas stoku da Eskişehir´de mevcuttur. Malatya Etil Alkol Fabrikası mutlaka üretime alınmalıdır. Diğer fabrikaların da Kovid-19 salgınının artışına ilişkin en kötü senaryolar dikkate alınarak, etil alkol üretecek kapasiteye göre yapılandırılması gerekmektedir. Türkiye´nin üretim kapasitesinin arttırılması hedeflenmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı´ndan alınan bilgiye göre, 15 şeker fabrikasının özelleştirilmesinden vazgeçilmiştir. Bu projeksiyonun kamuoyu ile paylaşılarak üretim için gereken önlemlerin acilen alınması zaruridir.   Şeker Fabrikaları, etil alkol dışında şeker, melas, yem üretimi ile büyük bir katma değer yaratmaktadır. Bu stratejik ürünü ülkemize kazandıran Şeker Fabrikaları mutlaka devlet uhdesinde üretim yapmalıdır. İktidarın Türkiye´deki fabrikalara üretim kotası koyarken, 2019´da Rusya´dan şeker ithalatı yapması anlaşılabilecek bir politika değildir. Çiftçinin bu uygulamalar nedeniyle tarlaya küsmesi ve üretimden uzaklaşması halinde şeker pancarı üretimi yapacak çiftçi bulunamayacaktır. Bu durumda şeker, yem ve etil alkol açısından sıkıntı yaşanacaktır. 6) Üretim Planlamasına Geçilmeli: Gıda Güvenliği ve Stratejisi Kurulu ile planlama yaparak, kısa, orta ve uzun vadeli bitkisel ve hayvansal üretim planlaması yapılmalıdır.  Tarım arazisi kullanım planlaması yapılmalı, ürün çeşitliliği ve üretimin sürekliliği sağlanmalıdır. Destekleme sistemi acilen değiştirilerek; ülkemizin ihtiyacı olan tarımsal ürünlere göre destek planlaması yapılmalıdır. Çin, ABD, İran ve AB ülkelerinden gıda yoluyla gelebilecek ikinci-üçüncü dalga Kovid-19 salgınına karşı önlemler alınmalıdır. Tarım arazileri ve meralar imara açılmamalı, imar izni verilmiş ama henüz yapılaşmaya gitmemiş araziler tekrar tarıma kazandırılmalıdır. Tarımsal ürünlerin işlenip, satışa arz edildiği işletmeler millileştirilmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığının denetimine tabi Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri çiftçi ürününün satın alınıp, işlendiği ve pazarlandığı merkezler haline dönüştürülmelidir. Daha önceden kapatılmış olan; Yem Sanayi İşletmeleri, Zirai Donatım Kurumu, Tekel, Süt Endüstrisi Kurumu, Türkiye Gübre Sanayi Anonim Şirketi gibi kurumlar ortak akıl ile yeniden yapılandırılmalıdır. Et ve Süt Kurumu, ÇAYKUR, Sümerbank, Toprak Mahsulleri gibi kuruluşların görev ve yetkileri yeniden düzenlenmeli, ilk kuruluş dönemlerindeki gibi, piyasayı düzenleyip denetleyecek yetkilerle donatılmalıdır.  
Editör: TE Bilisim