Yakup Koçal Başkanımızı da görmüş ve selamlaşmış olduk. Kutadgu Bilig hakkında konuşur ve değerini anlatmaya çalışırken, haddimizi aşmadan biraz da tarihimizin ibret sahneleri arasında gezindik. Vakfın seviyeli bir katılım grubu var. Üniversiteli, öğretmen, akademisyen ve irfan erbabı, medeni insanlar, "Üsküdar'ın dost ışıkları" içindeler...Teşekkürlerimizle ve tebriklerimizle...
***
Ekim 2013 / BİR KURBAN BAYRAMI DAHA GELDİ GEÇTİ...Günlük güneşlik günlerle başladı, her bayram olduğu gibi önce çocukları sevindirdi, sonra çocukluğumuzda dedikleri gibi kurbanlara gözyaşı döker gibi, mübarek kurbanlıkların kanlarını rahmet yağmurlarıyla yıkayıp sağanaklarla veda ediyor...Hayat böyle; merhabalar ve elvedalarla geçiyor. Dua ve temenni edelim ki gelecek kurbanlar, Müslüman ve insan kanının akmadığı, zulümlerin bittiği, sadece allah'ın izni ve rızasıyla kesilen ve fakr ü zarurette olanlara da ulaşan mazideki asaletine yakışır atinin yeni ve güzel bayramları olsun. Nice bayramlara sağlıkla, huzurla, devlete inşallah…
***
Ekim 2018 / "Başı şiir bulutlarıyla kaplı.." Bahaettin KARAKOÇ ağabeyimiz Rahmet-i Rahman'a kavuştu.. Kendisini defalarca dinledim. VAKIF' ta çok sohbetlerimiz oldu, gülüştük, şakalaştık , konuştuk.Türk Edebiyatı Dergisi'nde 40 yıl boyunca şiiri en çok yayınlanan şairdi.. Kelimenin tam anlamıyla has bir Anadolu çocuğuydu fakat kendini şehir insanına anlatmayı, sevdirmeyi başarmıştı. Öbür Taraf'ta şiiri "gerçek manası" ile, ruhuyla, Rahmete, mağfirete gark olarak, dualarımıza bürünerek "Cemal katı"nda anlamasını niyaz eyleyerek; mekânı cennet ola..."Evvel giden ahbaba selam olsun erenler..."
Ekim 2013 / Türkiyat-Türklük Bilimi camiasının Rahmetli Hocalarından Prof. Dr. M. Kaya BİLGEGİL'in güzel ve can yakıcı üslubuyla kaleme aldığı Akçağ yayınlarında neşredilen "Makaleleri" ni okuyorum. Bu bayram arifesinde çevirdiğim sayfalar beni çok üzdü ve yaraladı.Balkan Harbinde 1912'lerden 24'lere kadar ve sonra Millî Mücadele yıllarında 1915-22 arasında sivil halkın masum ve mazlum milletimizin başına neler gelmiş..Okudukça tüylerim ürperdi.Gençlik yıllarımdan beri çeşitli toplantılarda dinlediklerim ve kitaplardan okuduklarımla biliyordum ama insan hafızası nankör, unutuveriyor.Unutulmamalı.."Unutmak ihanettir.." derdi bir hocamız...Çok haklıymış..Bahsettiğim kitapta geçen yazılardan sadece "Kaybedilen Topraklar" ve onu takib eden "Yunan mezalimi" başlıklı ikisi toplam 50 sayfayı bulan sayfaları okumak yeter...Hatırlamak ve üzülmek de ihtiyaçtır ve manevi gıdadır.Çünkü bu vatan bize ecdadımızdan kaldı. Onları hatırlayalım, fatihalar gönderelim, acıları acımız olsun...
Ekim 2020 / Bir televizyon kanalında gösterilen "Çıplak Vatandaş" filmini üzülerek, şaşkınlıkla, düşünceden düşünceye savrularak, kâh gülerek kâh hayretlere kapılarak seyrettim. Şener Şen'i bu kara mizahla dolu 30-40-50 yıl öncesi ülkemizin sosyal ve ekonomik manzaralarından günümüze de mesajlar veren filmdeki ustalığı ve başarısı dolayısıyla tebrik etmemek mümkün değil. Ekrandaki sahneleri seyrederken dondum kaldım. Mizah da olsa bir cemiyetin dertleri önemlidir, bilinmelidir. Allah, milletimizi korusun.
Ekim 2019 / TRT 1'de "Su Savaşları" diye bir belgesel seyrettim.
İki gönüllü Türk teknisyeni veya seyahat uzmanının bir tarafı okyanus bir tarafı denize paralel suyu tuzlu kanal yakınındaki bir Afrika köyünde artezyenle su bulma macerası görülmeye değerdi. Su bulmak için otuz metre derinlere inerken sınırlı imkânlar içindeki köy insanlarının ve çocuklarının fakirlikle yoksullukla boğuşmaları da kameranın yakaladığı tabii görüntülerdi. Güler yüzlü masum insanların mazlumluklarının belgeselle anlatılışı yaşanan bir sanat eserinden farksızdı. Küçük çocuğun nenesi diyormuş ki :
"Türkiye diye bir ülke varmış ve oranın insanları başkalarına yardımı severmiş..." Doğrudur..Allah öyle yaratmış. Bu insanların dilleri Fransızca...Sömürgeci Avrupalı dünyanın her yerini sömürdüğü gibi milli dillerini de yok etmiş...Meğerse Türk Sivil Toplum Kuruluşlarının maddi desteğiyle Afrikanın bunun gibi 25 000 / yirmi beş bin köyünde tatlı su kuyuları açılmış. Zenci, fakir köy çocukları ve kadınları sevinçten uçuyor olmalılar. Türkiye zengin olmalı ve insanların yüzünü güldürmeye devam etmelidir...Bu programı bulun ve seyredin. Eskiden yabancıların ruhsuz belgesellerini merakla seyrederdik. Demek ki artık biz de varız. Merhamet ve yardım gibi asil davranışlar bize çok yakışıyor. Hamdolsun ki Türküz ve Müslümanız. Bu özellikler ezelden beri bizim mayamızda var..
***
Ekim 2013 / ACABA MEHTER PARÇALARINDAN BİRİ OLAN ŞU MISRALARDAN DA RAHATSIZ OLAN ÇIKACAK MIDIR ? Birileri rahatsız olur diye bunlardan da mı zamanla vaz geçilecek, diye düşünmeden edemiyor insan : "Ceddin deden neslin baban,hep kahraman türk milleti orduların birçok zaman vermiştiler dünyaya şan... Türk milleti Türk milleti aşk ile sev milliyeti ! Kahret vatan düşmanını çeksin o mel'un zilleti....” "Andımız" üzerinde bu güne kadar bir rahatsızlık var mıydı ? Nereden icap etti ? Niçin fert başına düşen millî geliri, işsizlik ve benzeri sosyal meseleler değil de 90 yıl rahatsız olunamamış milli renk ve hatıra haline gelmiş alışkanlıklar hafife alınıyor ve yeni bir toplum mühendisliğine soyunuluyor... Düşünülmeli... Kendimizden taviz vere vere nereye gidiyoruz ? Yarın maazallah Hristiyanlar ezanımızdan rahatsız olduklarını beyan edecek olsalar, hatırları için ondan da taviz verip fısıltı halinde bir ezana razı olacak mıyız ? Kelime oyununun sonu var mı ? Endişem, çocuksu değil yanlışlara alıştırılmamız hususundadır. Benim kültürüm omzu kalabalıkların çilesiz fanatizmine benzemez. Ben sivilim, daima okur ve tefekkür ederim. Ucuz düşünce ve sloganla, gösteriyle aram yoktur.. Bir Alman milliyetiyle oynatır mı, düşünülmelidir... Derdim partiler ve şahıslarla değil...
***
Ekim 2018 / Bugün İstanbul Arel Üniversitesi' nin Tepekent Yerleşkesinde, Türk Dili ve Edebiyatı öğrencileri ve Öğretim Üyeleriyle Dil Bayramı' nın 86. yıl dönümü dolayısıyla beni çok memnun eden seviyeli, muhtevalı bir sohbet yaptık. Cumhuriyeti kuran nesli andık, Gazi Mustafa Kemal'in, devrin yazar ve şairlerinin millî dil duygularını dile getirdik, sorulu ve cevaplı güzel bir değerlendirme oldu. Genç öğretim üyesi arkadaşlarıma ve
dikkatle takip eden öğrencilerime teşekkürlerimle...
***
Ekim 2019 / 673 Talkan ve 716 Curcan mukateleleri ve sonuçları hakkında ne biliyoruz ? Güvenilir kaynaklardan okumalı ve öğrenmeliyiz.Milletlerin sosyal psikolojileri önemlidir.Tarih felsefesine girmeden, milli şahsiyetimizi ve İslamı tefekkür konusu yapmadan sağlam zeminlere oturamayız..Tasavvuf, asırlarca çekilen acılardan ve ihtişamlı zaferlerden sonra Türklerin İslamı anlama yolu olmuştur. Dünün zalimlerinin torunları, dedelerinden tevarüs ettiklerini mi icra etmektedirler ? Bu sorunun cevabını bilemiyor, okumak ve anlamak istiyorum. Hayırlısıyla....
***
Eylül 2019 / CNN Türk Kanalında "Tarafsız Bölge" programında partisinin sözcüsü olarak değerlendirme yapan sayın Yavuz AĞIRALİOĞLU'nu, düzgün Türkçesi, güzel üslubu ve düşüncelerini anlatma ustalığı dolayısiyle tebrik ediyorum. Siyasetçilerde seviyeli ve düzgün üsluba hasret kalmışız...Dünya görüşünden taviz vermeden de diplomatik ve ince üslup kullanılabilirmiş demek ki....
***
Eylül 2019 / "İyi / köklü okullarda okumak.." diye başlayıp gelişen " Akla Takılanlar" başlıklı bir sohbet programında dolaylı olarak İstanbul'daki 1500 olduğu ifade edilen liselerin ancak 100'ünün iyi olduğu iddia edildi . Diğerleri adeta hafife alındı, orada okuyanlara acınacak kimseler gibi bakıldı. Öyleyse, durum vahimdir. Sorumlular ve gençler öyle olmadığını ıspat etmelidirler. Ekrana çıkanlar, kendini üstad sanmasınlar. Başarı, en az okul ve öğretmen kadar hatta ondan daha fazla ferdî zekânın mahsulüdür. Aklına esen "ben haklıyım" ısrarına girmemeli, kafaları karıştırmamalı, dinleyenler de her "çok bilmiş"in şahsi macerasını gerçek sanmamalıdır. Zamanlama, disiplin, sağlık ve sadelik içinde görev duygusu ve manalı hayat yaşama gibi asırların öğrettiklerini güya modernlik adına zorlamalarla, kavram uydurmalarıyla sunileştirmenin âlemi yok. Herkes kendisi gibi yaşasın ama kimse kimseyi standarda zorlamasın. Herkes nevi şahsına mahsustur ve yegânedir...
***
Eylül 2015 / Bir TV Aksiyon kanalında SAVAŞÇI diye uzunca bir film seyrettim bugün. Uzakdoğu efsanelerinden ilham alan muhtemelen yarı tarihi bir film. Vahşi tabiatın ortasında korkunç mücadeleler..Bana efsanevi Kürşad'ı hatırlattı nedense..Ve filmden acı, sert, doğru bir cümle,aslını unutmaması gereken herkes için : KİMSE ÖLÜMÜ YENEMEZ VE HER NESİL KENDİ KAHRAMANLARINI YETİŞTİRİR...
***
Eylül 2024 / Bundan tam 51 yıl önce 6 Eylül 1973 Perşembe günü
çiçeği burnunda bir Edebiyat Öğretmeni olarak Kütahya Kız İlköğretmen Okulu'nda göreve başlamıştım. Aziz Cumhuriyetimizin 50. yılındaydık. Şimdi 101. yılındayız. Devletimiz ebedî olur inşallah. Sağlığımız elverdikçe, bir mabede girer gibi besmeleyle girdiğimiz sınıflardaki kürsülerimizde vatan evlatlarına Türkçenin gül bahçelerini anlatmaya devam ederiz inşallah..
***
Eylül 2018 / Bazı din adamlarının ufuksuz sözleri ve hutbeleri bana çok endişe verici ve düşündürücü geliyor. Cemaati hep cehennem korkusuyla sindiren hocaları ve tefekkürden mahrum bir takım insanları yeniden düşündüm...Halbuki İslam medeniyeti 1400 yıldır ne büyük mütefekkirler ; Yeseviler, Mevlanalar, Yunuslar yetiştirdi.. Kıymetleri ne kadar bilindi ve ne ölçüde anlaşılabildiler ki meydan kimlere kaldı.. Asla ümitsiz değiliz.
Ana caddeye dönüp ümitle ve gayretle tekrar yola revan olmalı...
***
Eylül 2015 / TRT AVAZ'da güzel bir Kazak filmi vardı : Çocukluk Çağının Gökyüzü..
Ustaca çevrilmiş..1945 İkinci Cihan Harbi sonrası Kazak bozkırlarında tabiat, aile hayatı, evler, dedeler, nineler, anneler, babalar, çocuklar, töreler... Kafkaslardan sürgün edilip oralara trenlerle getirilip kamyonlarla köylere dağıtılan Kabarday-Balkarlarla ortak yaşanılan Türk-İslam dayanışması..Seyrederken insanı duygulandırıyor. İlgimin iki sebebinden birisi; Balkar Türkçesi üzerinde daha önce çalışma yapmış olmam; diğeri anneannemin dedesinin 1865'lerde Kafkas göçleriyle Tokat civarına gelmiş bir Kabartay-Balkar çocuğu olması.. Diğer dedelerimin Balkanlara Selanik Manastırlara uzanması, 550 sene kadar önce Karamanlardan oralara gidip 1912 Balkan Harbini yaşamaları, 1924 Mübadelesi ile vatana Amasya ve Tokat'a gelmeleri,beni duygulu ve o ölçüde keskin tavırlı yapıyor. Biz tarihin çocuklarıyız. Allah bizi vatanımızın kıymetini bilenlerden eylesin..
***
9 EYLÜL 1922 nin YIL DÖNÜMÜNDEYİZ… TÜRK İZMİR' in, 40 aylık hasretten sonra, asıl ve asil sahibine dönüşü,aslına rücu edişinin yıldönümü kutlu olsun. "Kader bizi ondan ve vatanımızın, Turan'ın hiçbir toprağından ayırmasın.. İslam dünyası da inşallah huzur bulsun..Eylül 2015 / ULUSAL Kanal'daki İzmir 1922 Belgeselini seyretmelisiniz. Bilgisizce ,cahilane, kulaktan dolma tarih malumatı yetmez. Belgelere dayalı olarak anlatılanları, canlı şahitleri dinleyin de bakın.. Derslerle dolu. Neler olmuş, neler...Yetişemeyen, indirsin, bulsun, seyretsin; üzülsün, gururlansın, anlasın, vefalı olsun.
Atalarımızın ruhları şad olsun. Nankörleri Allah kahretsin.. "İzmir'in dağlarında ebediyyen çiçekler açsın", Hakkâri'nin, Kars'ın ,Urumçi'nin, Üsküp'ün , Kazan'ın, Taşkent'in, Bişkek'in, Tebriz'in, Halep'in, Aşkabad'ın, Prizren'in, Astana'nın, Kerkük'ün dağlarında, yaylalarında, sularında da inşallah.......Sonra da Kemalettin Kamu'nun "İzmir'e Tahassür" şiirini okuyun da duygulanın. Duygusuz yaşanmaz... Belgeselin bitiminde, danışman olacak adam, ettiği lafla bir çuval inciri çürüttü. Ona göre "Zamanımızdaki modern barış çağı için milliyetçi reflekslerden kurtulup hoşgörü tavrı geliştirmeliymişiz..." Böyle adamları eğitim-felsefe- kültür ilaçlarıyla kim tedavi edecek ? Gidip bu lafı Avrupada söylese ,ruh doktoruna gönderirler. Bir millet ve devlet milli refleksleri olmadan yaşayamaz..İnkâr edenler ya gafil ya haindir..Belgesel yine de güzel ve faydalıydı. Rahmetli üstadım, Kabaklı Hocanın Türkçe öğretmeni, benim de tanıdığım, elini öptüğüm Cemile Aytaç gibi vatansever bir muallime hanım bile konuşturulmuş.. Belgeseli bulacağım...
Eylül 2011 / Realist olun realist.. Sulu gözlü, aşırı romantik ve santimantal tavırlı insanlarla dolu bir ülkenin toparlanması zordur..Nostaljik takılın, dinleyin, başka tuşa basın, işinize devam edin... Barış Manço da dinleyin, Kıraç da , enstrumental olanları bilhassa...Sözleri siz yönetin... diğerlerini de... Ona göre..
***