Tekirdağ yönetimine yakışan, geçmişle gelecek arasında bağ kuran, buraya özgü mimari yaklaşımı benimseyen ve icraata geçiren, gençleri kucaklayan, kültürü, tabiatı önceleyen yöneticilerdir.
Sırtını dağa yaslamış, deniz kıyısı bir coğrafya avantajına sahip olan Tekirdağ hiç merak edilmeyen, gelince bir an evvel gidilmek istenilen bir yer olmayı mı hak ediyor???
Emin olun bundan 20 yıl evvel ki Tekirdağ bu kadar yorucu ve çirkin bir şehir değildi.
Orta Cami etrafında gelişen küçük çarşısı ile kendi halinde, iddiasız ama sakinlerini yormayan bir şehirdi. Şuan geldiğimiz nokta ise bilbortlara şahsi reklamları için belediye kasasından harcanan on binlerin hesabının sorulmadığı bir şehir haline geldi.
... Birçok şey gösteri ve şovdan ibaret. Sonuca baktığınızda "laf-ı güzaf". Lafta üretim çok, işte üretim yok. Öncelikli vazife halkımıza, ülkemize, insanımıza hizmet etmek.
Türkiye'nin tamamında adalet ve kalkınmayı tesis etmektir. Adayın siyasetteki varlık gayesi , birilerine imtiyaz sağlamak, menfaat devşirmek, birilerine makam, mevki sahibi kılmak değildir. Bu kişiler, söylem ve eylemleriyle topluma yön verecek ve kalabalıkları peşinden sürükleyebilecek kıraatta olmalıdır. Kısaca, liderlik vasfı taşımayan, o ruha sahip olmayan kişiler, bu arenada boy göstermemelidir.
Lafla değil, yaşadığın bulunduğun memlekete ekmek vereceksin .Emek vermeden, icraat yapmadan, eser üretmeden sadece sosyal medya mecralarıyla vatandaşın kalbine girilemeyeceği , son dönemde çok açık ortaya çıkmıştır.
" Belediyecilik" denildiğinde belediyelerin vatandaşlara sundukları sosyal politikalar, yardımlar, hizmetler gelirdi eskiden akıllara. Şimdilerde lafa "sosyal" diye başlayınca "medya" ile devam ediyoruz. Belediye denildiğinde akla gelen ; Rantı değil, insanı öne koyan... Faydacılığı değil, samimi hizmeti şiar edinen bir belediye.