Başvuru dilekçesinde bu ödentiyi geri istemeyeceğiniz ve milletvekili seçilirseniz partiye 60 bin lira daha ödeyeceğiniz yazıyor.
Dilekçe metninin yarısı bu para ile ilgili.
CHP paralı adamlar mı arıyor yoksa partiye can suyu olacak yeni fikirler, yeni yüzler, gençler mi arıyor?
Bu 30 bin lirayı yatıran aday adaylarını elemek için de sekiz bölgede, sekiz milletvekili görevlendirilmiş.
Hangi kriterlere göre eleme yapacakları meçhul.
Herhalde kafalarına göre takılacaklar.
Dilekçeden de anlaşılacağı gibi, büyük olasılıkla paralı kişileri seçecekler.
Oysa partide, hatta bütün siyasi sistemimizde bir “adam” kıtlığı sorunu var.
“Adam” sözcüğünü cinsiyetçi bir dil kullanıyor olmamak için tırnak işaretleri içinde yazıyorum.
Lütfen, bu yazıda, “adam” ifadesini, insan türünün xy kromozomu taşıyan üyeleri için kullanılan adam sözcüğü ile aynı anlamda almayın.
“Adam” kıtlığı sorununu ilk defa 2014 yerel seçimlerinde farkettim.
2014’te, neredeyse aday belirlemenin son gününe kadar çoğunluğun benimseyeceği, “tamam bu kişi olur” diyeceği bir aday çıkmadı.
Osmanlıca “kaht-ı rical” denen “adam” eksikliğini sorununun üstesinden gelmek için aday adaylığı sürecinin mümkün olduğu kadar kolaylaştırılması ve yaygınlaştırılması gerekiyor.
Böyle 30 bin liralık ödentilerle potansiyel adayların engellenmemesi gerekiyor.
CHP politikaya yenilik getirecek yaratıcı, cesur, bilgili kişileri bulup sisteme kazandırmalı.
Bu amaçla uzun vadeli arama, eğitme, yetiştirme, sorumluluk verme programları olmalı.
Arama derken, ABD’de gördüğüm, büyük basketbol takımlarından “izci/ scout” ların lise basketbol maçlarını izleyip yetenekli oyuncuları aramaları gibi bir çalışma kastediyorum.
Her şeyi bilen yöneticilerimiz Ankara’dan çıkıp biraz etrafa bakınsalar böyle kişileri bulabilirler.
Siyasi sistemimizde bir kişinin aşama aşama seçimle gelip siyaseten olgunlaşacağı pozisyonlar yok.
Örneğin Bill Clinton, defalarca seçime girip önce bölge savcısı seçilmiş, sonra vali seçilmis en sonunda başkan seçildi.
Bizde maalesef, belediye meclis üyeliği veya ilçe yönetim kurulu üyeliği için bile birilerinin isminizi yazması,
veya bir yöneticinin radarına girmek gerekiyor.
Radara girmek için de çeşitli “yaklaşımların” yanında, anlaşılan, bol paralı olmak oldukça etkili.
Tabana, üyelere,delegelere, seçmenlere güvenerek ortaya çıkıp ilerlemek imkansız görünüyor.
Tabanımız bu sakat alışkanlığı değiştirecek cesaret ve bilgiden yoksun.
BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Gençlerimiz rutin bir memurluk işine girebilmek için bile KPSS denen bir sınava girip yeterli puan almak zorundalar.
Milletvekili adaylarının ilk elemesini de böyle bir sınavla yapabiliriz.
Ülke çapında, büyük birkaç merkezde yapılacak bu sınava 200-300 lira gibi bir ücret ödeyen herkes katılsın.
En yüksek puan alan 1200 kişinin içinden objektif mülakatlarla, veya yönetmelikte yazılan usullerle 600 aday belirlensin.
2019 yerel seçimlerinde belediye meclis adayları için bir test hazırlamıştım.
Konuyu tartıştığımız bir toplantıda ilçe başkanı, kendisi de bir eğitimci olmasına rağmen, “bu testi yaparsak bizi tefe koyarlar” diye bir yorum yapmıştı.
Sınavla bir ön eleme yaparak politikacı seçmek: neden olmasın?
Ayrıca iki ay önceki bir yazıda verdiğim milletvekili adayları için değerlendirme listesine (rubric) bakmanızı da öneririm (https://www.59haber.com/on-secim-ve-on-on-secim).
Yazımı son günlerde internette dolaşan İtalyanca bir duvar yazısı ile bitirmek istiyorum:
“Yapabilen istemiyor,
İsteyen yapamıyor,
Bilen yapmıyor,
Yapan bilmiyor,
Ve dünya böyle kötüye gidiyor”