Size bir kez daha öyle oldu böyle oldu demenin talihsizliğini yaşamak ve yaşatmak benim için çok talihsiz(!) bir şey olur. Onun için bende oturup bir "pazar yazısı" yazayım dedim!
Türkler tarihin gördüğü en büyük millettir. Hatta Türk'ü çıkarsanız tarihte konuşulacak bir şey kalmaz düşüncesine harfiyen katılırım.
Ben de size bugün Kangal, Karabaş, Malaklı gibi Türklerin yetiştirip büyüttüğü ve Akbaş adını verdiğimiz Türk çoban köpeğinden bahsedeceğim.
Biz Türkler yönümüzü Batı'ya döndüğümüzden beri Ata yurdumuz Asya'dan birçok şeyi de beraberimizde Batı'ya yani bizlerde Anadolu'ya taşımış durumdayız. Akbaşlar da, bunlardan biridir.
"Türk Çoban Köpeği" tanımındaki çoban sözcüğü günümüzde evcil hayvan sürülerinin bakım, beslenme, koruma sorumlusu için meslek adı olarak kullanılsa da, çoban deyiminin Türkçe'nin kökenindeki asıl anlamı; Akbaş ırkının karakter özelliklerinin tam tarifidir.
Yeryüzünde akkurtun evrimi olan, step kökenli Akbaş kadar sert ve olumsuz tabiat koşullarına, açlığa ve susuzluğa dayanıklı, fiziksel gücü ve zeka düzeyi yüksek, yaşamı, sahibi ve içinde yaşadığı millet ile bu kadar özdeşleşmiş bir köpek ırkına Kangallarla birlikte başka hiç bir yerde rastlanmıyor.
Akbaşlar; kendini besleyen sahibinin obasını, sürüsünü, ailesini, canlı ve cansız malını vahşi hayvanlara ve kötü niyetli kişilere karşı canı pahasına olsa da, korumaya çalışırlar. Bu nedenle Akbaş en güçlü ve en caydırıcı koruyucudur. Sahibini ve ona ait olanları korurken ölmek, Akbaş için çok rastlanan bir olaydır. Özgürlükte Akbaş'ın dışa vuran en önemli karakter ögelerinden biridir.
Bekçi köpekleri, koruma alanına girilmesini sadece havlayarak haber verirken; o koruma ve kollama alanı için savaşır. Ayrıca Akbaş, insan hayatına kast eden bir davranışta asla bulunmaz.
Ne kadar yüksek bir karakter değil mi? Kanaatimce Türkler, kendileri için uygun buldukları bu ırka kendi özelliklerini yansıtmışlar!..
Biz bunu geç keşfettik. Amerikalılar birçok tarihi eserde olduğu gibi bu değerimizi de kaçırıp götürdüler. Çünkü Amerika'da Akbaşlar kullanılmaya başlandıktan sonra gördüler ki; hayvan sürülerindeki telefat %85 azalmıştı. Bir Akbaş yavrusunun ABD'deki satış fiyatının 5000 Dolar olduğu konuşuluyor. Aklımız başımıza geldi de, Akbaşların yurt dışına çıkışı yasaklandı...
Benim için önemli olan bu köpeklerin Türklerle birlikte anılması ve karakterindeki eşsiz özellikler...
O zaman ne yaptım? Gidip Sivrihisar İlçe Tarım Müdürlüğü bünyesinde kurulan yetiştirme çiftliğinden bir erkek, bir dişi iki Akbaş yavrusu aldım. Birine "Reis" diğerine "Sultan" isimlerini koydum. Şimdi üç yaşını bitiriyorlar. Yavruları (Paşa, Gece ve Şeker'de benle beraberler) da oldu... Onlarla geçirdiğim sürede size yukarıda yazdığım her şeyi birebir yaşayarak gördüm.
Bu arada Sivrihisar Tarım İlçe Müdürü Erhan Ulutürk'ün yönlendirmelerini de unutamam. Ardından iş geldi bu konunun dünyada en önemli uzmanı olarak kabul edilen Doğan Kartay büyüğümle ve Akbaşseverlerle tanışmaya. Hakikaten "Gerçek Bir Türk" olarak tanımlanabilecek bir insan Kartay... Türk çoban köpeklerini dünya gündemine taşımayı başarmış. Üstelik bu genç adam (87 yaşında ama bana geldikten iki yıl sonra vefat etti. Allâh rahmet eylesin...)) ayağına hiç üşenmedi onca rahatsızlığına rağmen benim evime kadar gelerek Akbaşlarımı gördü ve beni köpek olarak Akbaşları tercihimden dolayı kutladı.
İşte bu Akbaş'larla olan dostluğum nedeni ile bir kez daha Türklük niye binlerce yıldır ayakta anlamış oldum. Doğan Kartay başta olmak üzere birçok Türk işin bir ucundan tutmuş, çoban köpeklerimizi sahiplenmişler. Yani "Her Bir Türk Devlet"tir sözünü hayata geçirerek kimsenin dönüp bakmadığı bir değerimizi ayağa kaldırmışlar... Varolsunlar!
Siyasrt miyaset bırakın bunları! Zaten yalan söylüyorlar. Bir kayıkçı kavgasıdır sürüp gidiyor. Aksi olsaydı dünyanın en güzel ve zengin bir coğrafyasının üzerinde kurulu olan bu ülkenin halkı bu kadar sıkıntı çekermiydi?
Gelin sizde benim gibi yapın; ister Akbaşlar olsun ister başka birşey, Türk'e ait olan değerlerle haşır neşir olun...gün gelir eşsiz özelliklere sahip olan Türk yine cihana mührünü vurur. Biz o günlerin hazırlayıcısı olalım, yeter!
Özcan PEHLİVANOĞLU / 25 Mayıs 2019 / İzmir