3 tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen balık yiyemiyoruz.
Tatlı su balığı için nehirlerimiz, göllerimiz var.
Barajlar, göletler, bentler var.
Derelerimiz var; balık yiyemiyoruz.
Daha da küçülteyim...
Alabalık çiftliklerimiz, tesislerimiz var.
Bizim Tekirdağ' ın sahil uzunluğu Marmara Denizi'ne 133 km, Karadeniz'e ise 2,5 km olmak üzere toplam 135,5 km'dir.
Tekirdağlılar olarak uzun sayılacak kıyı imkanlarına rağmen balık yiyemiyoruz.
Nedir bu memleketin talihsizliği?
Neden balıkçılığa önem vermiyoruz?
Hani inek, manda, deve, keçi, koyun desek, satın almaya para gerek.
Oysa; hazır deniz, hazır nehir, hazır göl, hazır baraj, hazır gölet, bent, dere... Önemsemiyoruz balıkçlılığı.
Şu dünya platformunda Türkiye' nin süper olduğu bir dal göremeyecek miyiz?
Tuzlu veya tatlı su balığı olsun, vitamin açısından sağlık açısından balık en büyük ihtiyaç, nesillerimiz zayıf, çıt kırıldım.
Çarşı pazarda 3 tekerlekli arabalarda satılan 5-10 kg. lık tezgahlara siz balık var demeyin.
Tekirdağ' da düşünce merkezleri yok; fikirler üretilmiyor.
İnternete sordum: Türkiyede balıkçılık neden gelişmiyor? diye.
Cevap şöyle:
"Türkiye, balıkçılık üretiminin büyük bir kısmını avcılık yoluyla denizlerden sağlamaktadır. Ancak aşırı ve bilinçsiz avcılık, alt yapı eksikliği ve çevre kirliliği gibi nedenlerle avcılık yoluyla sağlanan üretimde dalgalanmalar yaşanmakta, ilerleyen yıllarda da üretim miktarında artışlar olması beklenmemektedir."
Yani vaziyet olumsuz.
Kendimize soralım:
- Ben ne kadar balık yiyebiliyorum?
- Ben tezgahlarda çeşit çeşit balık görebiliyor muyum?
- Balık fiyatları satın almama uygun mu?
3 soruya da vereceğim cevap olumsuzdur.
Çepeçevre denizlerle çevrili şu memlekette neredeyse balığın tadını unutacağız.
Çare nedir? Teşvik. Devlet teşviği ve sularımızı kirletmemek!