8 Haziran 632’de dünyaya aydınlık yayan son peygamber Hz. Muhammed Hakk’ın rahmetine kavuştu. (S.M. Tak.)

Atatürk, Hz. Muhammed hakkında şöyle diyordu: "Hz. Muhammed, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O, ölümsüzdür. (Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2017) Peygamberimizin adı "Muhammed"dir. Babasının adı Abdullah, anasının adı Amine'dir. Miladi 571'inci senesi Nisan ayının yirminci (Rabiul-evvel ayı on ikinci) pazartesi gecesi, sabaha karşı Mekke şehrinde doğmuştur. Kendisi dünyaya gelmezden iki ay evvel babası, dünyaya geldikten sonra da anası öldü. Peygamberimizin süt anası Halime namında bir kadındır. Peygamberimiz bu kadının yanında dört sene kaldı ve ondan sonra kendi anasına verdiler. Altı yaşında anası öldükten sonra peygamberimize sekiz yaşına kadar dedesi Abdül Muttalib, onun vefatından sonra amcası Ebu Talib baktı. Peygamberimiz yirmi beş yaşında iken Mekkenin büyüklerinden Hatice namında dul bir kadınla evlendi. Hatice o zaman kırk yaşında idi. Hz. Haticeden peygamberimizin altı çocuğu dünyaya geldi. İkisi erkek, dördü kızdır. Kasım, Zeyneb, Rukiyye, Fatıma, Ümmügülsüm, Abdullah. Sonra Mariye namındaki kadından İbrahim isminde bir oğlu daha olmuştu. Hz. Fatımadan başka hepsi peygamberimizden evvel ölmüşlerdir. Hz. Muhammed, Kırk yaşına girdiği Vakit, Cenabı Allah tarafından kendisine peygamberlik geldi. Cebrail vasıtasiyle Allah tarafından ayetler, emirler, hükümler gelmiye başladı. İlk önce üç sene insanları gizli gizli islama davet etti. Ondan sonra Allah'ın emriyle işi açıkladı. Herkesi aşikare islam dinine çağırdı. Bu suretle Mekke'de on üç sene insanları hakdine davet etti. Elli üç yaşında iken Allahın emriyle Mekkeden Medineye hicret etti. Medinede on sene yaşadı. Din düşmanları ile bir çok muharebeler yaptı. Yirmi bir defa kendisi bizzat muharebeye girdi. Durmadan çalışarak ortadan küfrü, putperestliği, zulmü, haksızlığı, cehli, ahlaksızlığı kaldırdı. Dünyayı ilim ışığı ile aydınlattı. Adalet, hakiki hürriyet ve müsavat esaslarını kurdu. Altmış üç yaşında iken mevlasına kavuştu. (A. Hamdi Akseki, Diyanet İşleri Başkanı, İkinci Basım, Kanaat Basımevi, Ankara, 1950). Vefatının 1390. Yılında Hz. Muhammedi bazı sözleri ile anımsatarak anıyoruz: İşlerin en hayırlısı, insana en faydalı olanıdır. Veren, ihsan eden el, vermeyen elden hayırlıdır. Az olup yeten, çok olup yitenden hayırlıdır. Yiyimlerin en kötüsü, yetim malını yemektir. Bir topluma su veren, en sonra içer. Cennet, anaların ayakları altındadır. Biz peygamberlere, insanlara, akılları miktarınca konuşmak emredildi. İnsanlara karışıp eziyetlerine katlanan mü'min, insanlara karışmayıp eziyetlerine katlanmayan mü'minden üstündür. Allah, sizin yüzlerinize, mallarınıza bakmaz; ancak yüreklerinize ve yaptığınız işlere bakar. Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize düşman olmayın, birbirinizden yüz çevirmeyin; birbirinize hased etmeyin, kin gütmeyin, ey Allah kulları, kardeş olun. Yanı başındaki komşusu açken yemeğini yiyip karnını doyuran mü'min değildir. İçinizden hiçbiriniz, kendisi için sevip dilediği şeyi mü'min kardeşi için de sevip dilemedikçe mü'min olamaz. Emanete riayet etmeyenin imamı yoktu; ahdine vefa etmeyenin dini yoktur. Dünya ahiretin tarlasıdır. Dünya için, ebedi yaşayacakmışsın gibi çalış, ahiret için, yarın ölecekmişsin gibi. Bir toplumun büyüğü, o toplumun hizmetçisidir. Bir gün adaletle muamele, altmış yıllık ibadetten üstündür. Hepiniz çobansınız, hepiniz de sürünüzden sorumlusunuz. İş, o işe ehil olmayana verildi mi, bekle kıyameti. Halkın içinde Allah'ın en fazla sevmediği kişi, buyruk sahiplerini ziyaret eden bilgindir. Nasılsanız öyle idare edilirsiniz; başınıza o çeşit adamlar geçer. (Abdulbaki Gölpınarlı, Sosyal Açıdan İslam Tarihi, Hz. Muhammed ve İslam'ın İlk Devri, 1. Basım: Temmuz 2015, Kapı Yayınları)