Hz. Muhammed, Mekke’de doğdu. (M.569). Babası Abdullah, Annesi Emine Hatun idi. Hatun gebe iken Abdullah Şam Kervanı ile Medine’ye gitmişti. Orada hastalandı, yirmi beş yaşında iken öldü.

Muhammed, ana karnında yetim kaldı. Beni - Saad Kabilesi göçebelerinden Halime'ye verildi, çöl bedevileri arasında beş yaşında Mekke'ye döndü, ve annesine teslim edildi. Annesi onu akrabasının bulunduğu Yesrib'e götürdü, yolculuk sırasında gözlerini hayata yumdu. Köleleri Vereka, öksüz kalmış küçük Efendisi ile Mekke'ye döndü. Hz. Muhammed, büyük babası Abd-el- Muttalib'in yanında iki yıl kaldı, büyük baba ölünce amcası Ebu- Talib'in evine geçti. Yirmi yaşını geçince yalnız Ebu Talib'i değil diğer Mekke tüccarlarını da temsil vazifesini üstüne almıştı. Hz. Muhammed, dul ve zengin Hatice'nin işlerini yürütmeye davet olundu, kabul etti, Hatice Muhammed'in güzelliği kadar diğer vasıflarını da takdir ediyor, onu seviyordu. Mekke usulünce evlendiler. Birkaç sene geçtikten sonra Hatice, kocasında ticaret işlerine eski bağlılığını devam ettirmeyen haller görmeye başladı. Muhammed'in inziva için seçtiği yer, Hıra dağı idi. Yaşı otuz yediye varmıştı ki, garip rüyalar görüyor, "Ya Muhammed!" diye kendini çağıran sesler işitiyordu. Nihayet kırkına vardığı sıralarda bir gün inzivaya çekildiği Hıra dağından döndü ve evine geldi. Titriyordu, Hatice'ye "Beni ört, beni ört!" dedi. Biraz istirahatten sonra kalktı ve bu halinin sebebini karısına anlattı. Allah ona şu emri vermişti: "Oku, her şeyi yaratan Rabbinin ismiyle; O Rab ki, insanı bir parça uyuşmuş kandan halketti. Oku, Rabbin her şeyin en kerimidir. O Rab ki, kalemle öğretti ve insana bilmediğini bildirdi." Bundan sonraki üç yılda Hz. Muhammed sakin kaldı. Fakat bir zaman kendisine yine korku ve dehşet gelmeğe başladı. Bir gün bu halde evine ve Hatice'nin yanına vardı. Örtüsüne büründü. Aynı kutsal yerden bu defa şu emri aldı: "Ey örtünen, kalk! Etrafındakilere akıbetin vahimliğini anlat. Rabbini büyükle!" Artık Hz. Muhammed, Allah'ın Resulü olmuş ve onun tek Tanrı olduğunu anlatmağa memur edilmişti. Ebu- Talib öldükten üç gün sonra Hatice'yi de kaybeden Peygamber, Resul oluşunun onuncu yılını dolduran bu elemli olaylardan sonra Tarif'e gitti, fakat orada kendisini taşa tuttular. Hz. Muhammed Mekke'ye döndü. Yesrib'den gelen birkaç kişi O'nu Yesrib'e davet ettiler. Peygamber arkadaşlarına hicret emrini verdi, 622 yılında, Yesrib'e geldiler. Buna "Hicret" derler. İslam tarihi buradan başlar. Bundan sonra Yesrib'in adı "Medine - tün - Nebi" adını almıştır. Bugün kısaca "Medine" denilen şehir orasıdır. Hicret'in sekizinci yılı 630 yılında Mekke zaptedilir. Peygamber Hicret'in onuncu yılında Mekke'ye kendisi gitti. Buna "Veda Haccı" derler. Hicretin on birince yılında Hz. Muhammed hastalandı. 12 Rebiul'evvel sene H.11-8 Haziran 632 m. Ulu Tanrısına kavuştu. Arabi aylarına göre 63 yıl yaşamıştır. (Hasan - Ali Yücel, İyi Vatandaş, İyi İnsan, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2.Baskı 2004) Vefatının 1389. Yıldönümünde Hz. Muhammed'i bazı sözlerini anımsatarak anmak istiyoruz: Dinimizde vefasızlığa yer yoktur. Kişinin kalbinde iman ve küfür bir arada bulunmaz. Güvenilirlik ve hainlik de bir arada olmaz. Mü'min, insanların kendisine güvendiği kimsedir. Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların salim olduğu kişidir. Kötülüklerinden komşusunun emin olmadığı kimse cennete giremez. Emanete riayeti olmayanın imanı yoktur. Emanete riayet rızık, hainlik ise fakirlik getirir. Bizi aldatan bizden değildir. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez. En hayırlınız ailesi için hayırlı olandır. Bana gelince, ben aileme karşı en hayırlı olanınızım. En hayırlınız hanımlara karşı iyi davrananınızdır. Mü'minlerin imanca en mükemmel olanı, ahlakça en güzel olanı ve aile fertlerine yumuşak davranandır. Kadınları ancak kötüleriniz döver. Ailenize dönün ve onlara ta'limde bulunun. Hangi hastalık vardır ki, cimrilikten daha elem verici olsun! Hiçbir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez. Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım. Bir yerde veba olduğunu işittiğinizde oraya gitmeyiniz! Bulunduğunuz yerde veba ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayınız. (Prof Dr. İbrahim Sarıçam, Hz. Peygamber'in Çağımıza Mesajları, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara 2005)