Dil hâfızadır.

TÜRKÇEYE EDİLEN ZULÜM Ekonominin kötüye gidişine ciddi tepkiler yükseliyor, yükselmeli de. Çünkü otoriteyi sorgulamak ve kötüyü eleştirmek, akıllı ve şerefli bir millet olma yolunun en mühim merhalelerindendir. Devlet eliyle yapılmış bir yapıtın mimarisini beğenmediğimizde tepkiler şelale oluyor, elbette olabilir. En yerinde kararlar dahi sertçe eleştiriliyor, milletin hakkıdır eleştirmek, amenna. Fakat yıllardır tahrip edilen bir kıymetimiz, vicdanımız, namusumuz var ki ona dört koldan taarruz ediliyor ve bunu bir avuç insan haricinde kimse dert etmiyor; Türkçe! Ana sütümüz Türkçe; yoldan, köprüden, ekonomiden daha mı değersizdir? Ona ihtimam göstermeden, onu yüceltmeden ekonomiyi düzeltmek mümkün müdür? Zannımca, bir milletin iktisadi kalkınması, en son iktisatta başlar. Ana diline yabancı, 500 kelimeyle düşünen ve konuşan, fikirlerini izah etmekten aciz insanlarla ne başarılır, neye kalkışılır, ne konuşulur? Bakınız yüksek nitelikli insan yetiştiren(!) liselerimize, ilim yuvası(!) üniversitelerimize, bakınız da içiniz acısın. Ana dilinin imla kurallarını bilmeyen, bağlaç olan -de/da ayrımından bihaber binlerce genç feveran ediyor buralardan. Bir felaketin habercisidir bu. Bir toplumun izmihlale gidişinin habercisidir bu. Belki de izmihlale uğramış bir toplumun resmidir bu, heyhat. Vatan toprağı kadar mukaddes, bayrak kadar aziz olan Türkçenin tragedyasıdır bu. Türkçe aşıklarının cehennemidir Türkiye. Lisede, üniversite, sokakta, tiyatroda, medyada. konuşan birkaç istisna kişi haricindeki konuşmacıyı dinlemek, yetiyor gözlerimizi yaşartmaya, vicdanımızı yaralamaya. Topluma, bilhassa gençliğe bakarsanız, dil-tarih meselelerini hayatının merkezine koymuş, Türklük şuuruna vakıf bir azınlık haricinde iki söz etmeye değer kimseler olmadığını göreceksiniz. Mefhum sefaletine tanıklık edeceksiniz. Tarih, edebiyat, kültür terbiyesinden geçmemiş senaristlerin(?) eseridir bu tablo. Yüksek makamlara liyakatle değil, sadakatle gelen gafil ve cahil siyasetçilerin esedir. ''Eğitim arttıkça, oyumuz düşüyor.'' Diyen alçakların eseridir bu. Nitekim, düzeltmekle ve yükseltmekle mükellef olduğumuz tablodur bu. Dili iyi bilmek dilcilerin, tarihçilerin hatta tahsil görenlerin görevi midir sadece? Bir su tesisatçısı, manav, inşaat ustası dilini iyi bilmek zorunda değil midir? Tabiri caizse, iyi Türkçe bilmeyene selam vermek bile caiz değildir. Tartışacak binbir kıymetli meselemiz vardır fakat bu meselelerimizi etüt edeceğimiz zemin Türkçemizdir. Türkçe! Hafızamız ve şuurumuz; azizimiz ve mukaddessimiz.