Birgülce

Biz neler gördük neler yaşadık... Bizler yani yaşı ellinin üzerinde olan neslin, değişik çok değişik gelenek ve göreneklerle iç içe bir gençliği olmuştur.Teknolojiden uzaktık bizler,atalarımızdan dedelerimizden adetler töreler ve onların uygulamaları ile geçirdik çocukluğumuzu ve gençliğimizi. Bilmem ki neresinden nasıl başlasam. Mesela geceleri dışarı sofra örtüsü silkilmezdi, kirli su dökmenin sakıncalı olduğunu söyleyen anneanem aman kızım bismillah de diye uyarırdı defalarca. Büyüklerimiz gece sakız çiğnemek ölü eti çiğnemek derlerdi.Daha neler neler,gece aynaya bakmak,tırnak kesmek uğursuzluk sayılırdı hep. Hatırlamıyorum,görmedim ama nazara ve uğursuzluğa karşı,birinin kafasına bir örtü koyup, üzerinde tutulan su dolu çanağa kurşun döktüklerini dinleye dinleye büyüdük. Bu kıza güzelliğinden ötürü nazar değer ortadan ikiye çatlar diye her tarafımıza bir nazar boncuğu takarlardı.Hala etkisi altında kalmış olduğumdan nazar değeceğine bu gün bile inanırım ve nazar boncuğu takarım. Muskaların omuz başlarına çengelli iğneyle tutuşturulduğunu,komşu teyzelerle gidilen yatırlarda ağaçlara bağlanan çaputları hatırlamayan yoktur aramızda. Daha neler neler.... Yazdıkça aklıma geliyor işte.İncir ağacına tırmanılmayacağını, makası açık bırakırsan bir sevdiğinle kavga yapacağını,namaz kılan anneanenin sırtına atlanılmayacağını,pilav yerken tabağında bıraktığın pirinç taneleri kadar çocuğun olacağını,tabakta bıraktığın lokmaların ardından ağlayacağını, bir yolculuğa çıkacak olanın peşinden su dökmenin kısa zamanda döneceği umutlarını beslediğini,yaramazlık yaparsan polislerin gelip babanı hapse götüreceğini, unutan yoktur sanırım yaşıtlarımızın arasında. Hangi kapıdan girerseniz girin sağ ayakla girilmesinin sevap oldığunu,kötü bir şey duyduğumuz da başımıza gelmesin diye tahtaya vurup kulak çekmenin,pratik faydalarını nasıl inkar edebiliriz o dönemden kalma mutlu bir jenerasyon olarak. Çömelmeden su içilmeyeceğini ve içerken elimizi başımızın arkasına koyarak aklımızın kaçmasını önlerdik,öyle öğretmişlerdi bizlere.Ayakta su içerken aklımız kaçmazdı belki ama oturarak su içmenin ne kadar faydalı olduğunu bilimsel olarak çok geç öğrendik.Peki büyüklerimiz bunu nasıl bilirlerdi bugün bile hep merak ederim. Bir köpek uluduğunda kalkıp terliklerin ters çevrilmesini istediklerini anlayamazdık ama korkarak dediklerini hangimiz yapmadık. Bunları öğreterek niyetleri bizleri kötülüklerden korumaktı elbette. Kaybolan değerli şeylerimizi hemen bulunması için şimdiler de unuttuğumuz duaları ezbere bilirdik nerede ise. Velhasılı kelam derlerdi büyüklerimiz,ben de velhasılı kelam diyerek bir cümle ile kısa keseyim. O günler de çoğu şeylerden yoksunduk belki ama o günler çok saftı ama tertemizdi.... Ve hafızalarımızda ki yerini alarak geldi ve geçti gitti. İşte öyle... (Birgülce)