Yeni yılı beklerken son yazımı iyi dilekler, güzel temennilerle bitirmiştim.

Yüzü nurlu Maliye Bakanımızın gözleri de hani ışıl ışıldı ama gülüşünden kıllanmıştım. Yani tedirgindim onca iyi niyetime rağmen. O nedenle ; " İnşallah gelen gideni aratmaz." klişe cümlesini de yerleştirmiştim son paragrafa. Çünkü açıklaması gecikmiş zamların da benim gibi yeni yılı beklediğinin farkındaydım. Ama tam da saatlerin 24.00'ü gösterdiği, insanların konfetiler, havai fişeklerle coştuğu, dilek fenerlerinin büyük umutlarla yıldızlara uçtuğu dakikalarda başladı ZAM yağmuru. Zamanlama müthiş. Nas'sı yani diyeceksiniz. Milletçe tam da cambaza bakarken yani. Dövizi bir gecede beş puan indirdik dedi sayın Bakan.Bu kadar kolaysa niye o kadar yukarılara çıkardınız diye sorarlar adama. Urfa'da davul zurnayla halay çekip, dövizin düşmesine zılgıt çekenlere karşın, bir buçuk ayda doları 8 Liralardan 18 Liralara çıkaranların niyetlerini sorgulamak yine bize düştü. Bu arada (ancak ileriki zamanlarda kimliklerini öğrenebileceğimiz) birileri malı götürmüş, ekonominin kitabını yazanların teolojik tebliğlerine ve milli hamasetlerine kalbini rehin verenler, zemheride güneş çarpmasını yaşamışlardı. Onlar, ceplerindeki küçük birikimlerini koruyabilmek için kapıldıkları döviz tuzağının şokunu yaşarken, sayın Nebati Bakan yine sempatik gülüşüyle; "Olan küçük yatırımcılara oldu, onlar çarpıldı!" deyiverdi. Nas'sı yani diyeceksiniz. "Yüksek kur, düşük faiz , kapanmış cari açık." metaforunu tekrarlayarak işte. Ekonomimiz de Milli Eğitim politikalarımız gibi yaz boz tahtasına döndü. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi devletin teamüllerini de bozdu. Vatandaş milletvekiline sesini duyurabilse de, milletvekilleri Meclis'te Bakanlara ulaşmada çaresizlik içinde. Bakanlar Parlamentoya değil, Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu. Soru önergelerine bile günler sonra ve ancak yazılı olarak cevap verilmekte, hükümetin icraatları ve harcamaları yeterli ölçüde denetlenememektedir. Ana muhalefet partisinin liderine kamu kurumlarının yöneticileri randevu vermedikleri gibi, kapılara da asma kilit vurulmaktadır. Bakın eski sistemde her Bakanlıkta bir de Müsteşar bulunuyordu. Müsteşar olarak atanabilmek için devlet kurumlarında 12 yıl görev yapmış olmak mecburiyeti vardı. Nas'sı yani diye soracak bilmeyenler. Yani sadece diplomanız önemli değildi. Devletin üst kademelerinde uzun yıllar çalışarak tecrübe kazanması, devletin kurumlarını ve işleyiş kurallarını öğrenmiş olması, ast üst ilişkilerinde yetişmiş olması isteniyordu. Yani LİYAKAT sadakattan önemliydi. Yanlış hatırlamıyorsam önceki Maliye Bakanı sayın Lütfü Elvan öyle bir bürokrattı. O tip adamlar her emre gözü kapalı evet demezler. Doğru bildiklerini istişarede dile getirip kararlarında ısrar eder, olmazsa istifa ederler ,devletin işleyişine halel getirmezler. Sayın Nebati iyi niyetli olabilir, ama böyle bir devlet tecrübesi olmadığı izlenimi veriyor sözleri ve davranışlarıyla. Millet,bu zam kasırgasından sonra, ay sonunu nasıl getireceğini, biriken faturaları ve kredi borçlarını nasıl ödeyeceğini düşünürken, bir Bakan stand up sanatçısı veya tuluat oyuncusu gibi davranamaz. TÜFE %36, ÜFE %80 çıkmışken ve henüz yılbaşı zamları bu endekse yansımamışken, bu millet senin gözlerindeki ışıkla mı teselli olacak! Cumhurbaşkanı sayın R.T.Erdoğan ; "Ortada nas var. Sana bana ne oluyor!" diye çıkışıyor iktisat bilimcilerine. Nas'sı yani diye soruyorsunuz. Ben de soruyorum canım. Siz bugüne kadar naslarla mı yönettiniz bu ülkeyi? Yüksek kurda enflasyonun yükseleceğini, bunun da bir faiz olduğunu benim gibi ekonomi cahili bir adam bile bilirken siz bilmiyor olabilir misiniz? Şimdi ekonomi teorinizi değiştirip kur korumalı mevduat garantisi dediniz. TL'ye zaten bir faiz verirken, kur yükselince aradaki farkı da ödeyeceğiz dediğinizde bu da aynı paraya ikinci bir faiz olmuyor mu? Daha da enteresan bir soru soracağım; nas'ları herkes istediği gibi eğip bükebilir mi? Bir Müslüman Allah'ın ayetlerini tartışmaya açabilir mi? Faiz haramsa haramdır. Ama din adamları, İslam bilginleri faizin tanımında bile anlaşamazken ,nas'ları politik argüman haline getirmek dine de zarar vermez mi? Eğer yeni ekonomik kararlar beklenen sonucu vermezse naslar mı suçlanacak? Ben nasları okuyarak, üstelik inanarak geldim bu yaşıma. Bireyler inançlarında ve özel yaşantısındaki tercihlerinde hürdür. Ama Anayasamızda devletimizin esasları ve yönetim şekli de açık ve nettir. Bizler birer faniyiz. Sayın Nebati'nin gözlerindeki ışık da bir gün söner, biz kendi gerçeklerimizle baş başa kalırız. Oysa aklın ve bilimin ışığı ebedidir. Başka işlerle oyalanıp zaman kaybetmeyelim.