İhsan Doğru Bey' in Kitabını Takdim Babında…

İlahiyatçıların fikir yürüteceği bir alanda bizim yazacaklarımız sadece, "okuduklarını anlamaya çalışan ve fikreden sade Müslüman bir münevverin düşünceleri"nden ibarettir . Bin yıldır yahut on asırdır Müslümanlıkla şeref kazanmış ve hayat anlayışını İslamlıkla yoğurmuş aziz milletimizin, hayatına yön veren kendi "İlahi Kitab"ını bu uzun zaman içinde yorumlayan, yazan veya söyleyen çok sayıda çalışkan ve bilgili evlatları yetişmiştir. Kutadgu Bilig'den Mevlid'e, Karahanlı, Harezm ve Eski Anadolu dönemi Türkçe Kur'an Tercümelerinden, son devrin Çantay ve Elmalı meal ve tefsirlerine kadar, Yesevi Hikmetlerinden Yunus Emre İlahilerine, Makalat-ı Hacı Bektaş Veli'ye, Eşrefoğlu'nun Müzekki'n-Nüfus'undan, Aşık Paşa'nın Garibname'sine, Sinan Paşa'nın Tazarruname'sine, Maarifname'sine kadar uzanan zengin bir İslami eserler alemi vardır. Bu eserlerin bir kısmı Mevlana'nın Mesnevi ve Divan-ı Kebir'i gibi Farsça yazılıp Dilimize tercüme edilmiş ve şerhleri yapılmış, birçoğu da Arapça'dan Türkçeye kazandırılmıştır. Son asırda yazılanlar ise akademik unvan sahibi, sayıları binleri aşan İlahiyatçılarımızın çok sayıda makaleleri, tezleri, kitaplarıyla kütüphanelerimizi zenginleştıren, ilmi ağırlığı olan kıymetli çalışmalar halinde devam etmektedir. Kimya tahsil etmiş, Deniz Astsubay Hazırlama Okulu'nda ve Deniz Harb Okulu'nda yıllarca ders vermiş yarım asırlık bir "fen bilimci emekli Albay"ın böyle bir konuda eser verme niyet ve cesaretini gayet halisane buluyor, dinimize dair konularda yazıp konuşmanın; Mehmet Akif merhumun dediği gibi "Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı / Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam'ı" mucibince ve bilgiye dayalı olduğu müddetçe, bir tefekkür hürriyeti meselesi olduğunu düşünüyorum. İhsan DOĞRU Bey, benim Tokat İlköğretmen Okulu'ndan arkadaşımdır. Biz üç yetim, orada son sınıfa geçtiğimiz 1968'de çalışkanlığımıza istinaden seçilip devletçe gönderildiğimiz yatılı İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nun yanı sıra Fen veya Edebiyat Fakültelerinden de mezun olduk. Kendimizi iyi yetiştirmeye gayret ettik. Her birimiz farklı alanlara yöneldik. İhsan Bey, Kur'an-ı Kerim'i mealinden okuyup anlamaya çalıştığı ilk gençlik yıllarından itibaren Yüce Kitabımızın zihninde bıraktığı tesirlerden yola çıkarak bir "müspet bilimci"nin bakışıyla, günümüz insanına, kendi nesline mütevazı mesajlar vermek düşüncesiyle bu eserini kaleme almıştır. Yazarın değerlendirmeleri, eser okununca anlaşılacaktır ki, büyük ölçüde ayetlere dayandırılmaktadır. Onun bu asrın çocuğu olarak aldığı müspet eğitim ve bilgi birikimiyle kattığı yorumlar; okuyucuyu İslam'ın kitabına bakışımızı zenginleştirici, destekleyici, "konuya bu açıdan bakmamıştım." dedirten, insaf ve ihtisas sınırlarını zorlamayan bir mahiyettedir. Dinimize dair düşünceler, farklı ihtisas erbabınca bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da konuşulmaya, yazılmaya devam edecektir. Bütün mesele, Yüce Kitabımızın hikmet ve hükümlerinin, cehaletin ve hurafenin karanlığına bırakılmamasıdır. Okuyan, fikreden, kainatın ve insanın iç ve dış sırlarını ilimle araştırıp keşfeden alim ve hakimlerin çoğalmaya devam etmesi, dinimizin aydınlığının daimi olması yolunda gayretlerin esere dönüşüp alaka görmesi, hayırlı sohbetlere vesile olması halisane temennimizdir. Bu vesile ile, kitabı ilk okuyanlardan biri olarak yarım asır öncesinden arkadaşım Kimyager Emekli Albay İhsan DOĞRU Bey'i tebrik ediyor, mütevazı kitabının hayırlı olması temenniyle yeni çalışmalara kapı aralayacağını düşünüyorum. M. Mehdi ERGÜZEL / Erenköy, 28 Nisan 2022