"Anacığım askere giderken kafama kına yaktın. Burada komutanlarım ve arkadaşlarım benimle  hep dalga geçtiler. Sakın kardeşim Ahmet'e de yakma! "

KINALI ALİ Müslüman bir milletin kaderini tayin eden Çanakkale Savaşı'nda yüz binlerce insanımız şehit düştü. Vatanlarını kurtarmak için savaşanlarla ilgili anlatılan hikayeler ise yürek burkan cinsten. Bunlardan bir tanesi de Kınalı Ali Üst teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu. "Nerelisin?" gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü. "Adın ne senin evladım? "Ali" "Nerelisin?" "Tokat, Zile'denim." "Peki evladım bu kafanın hali ne?" "Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım..." "Neden?" "Bilmiyorum komutanım." "Peki gidebilirsin Kınalı Ali." O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der. Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer. Kınalı Ali yine de kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali'nin okuma yazması da yoktur. Arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali söyler arkadaşları yazar: "Sevgili anne babacım ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim beni merak etmeyin..." Kız kardeşini ve kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar. Köyünün burnunda tüttüğünü yazdırır. "Beni merak etmeyin" diye yazdırır. Onlar var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini sözlerine ekletir. Gururla mektubu bitirir. Neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına not düşer (Ali'nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır.)"Anacığım askere giderken kafama kına yaktın. Burada komutanlarım ve arkadaşlarım benimle hep dalga geçtiler. Sakın kardeşim Ahmet'e de yakma! Onunla da dalga geçmesinler. Ellerinizden öperim" Aradan zaman geçer. İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu'ya yüklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşerler. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetler de yeterli olmaz. Onların sayıları da epey azalır. Gelibolu düşmek üzeredir. Kınalı Ali'nin komutanı da olayı görüp yerinde duramaz. Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildir. Onlar yeni gelmişlerdir.. Komutanların bu düşünceli halini gören ve durumun vehametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir. Kinali Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz. Hepsi şehit olmuştur. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler (Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesi'nde sergilenmektedir.) Babası anlatır Ali'nin: "Oğlum Ali nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim selam ederim. Öküzü sattık paranın yarısını sana, yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da. Siz sakın bizi merak etmeyin, bizi düşünmeyin" der. Köyü, akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir. "Ali ananın da sana diyeceği bir şey var" "Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle seninle dalga geçmesinler. Biz de üç şeye kına yakarlar: 01- Gelinlik kıza; gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye. 02- Kurbanlik koça; ALLAH'a kurban olsun diye. 03- Askere giden yiğitlerimize; vatana kurban olsunlar diye. Gözlerinden öper selam ederim. ALLAH'a emanet olun." Mektubu okuyan Ali'nin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar.