Milet aç!

''KENDİ VATANIMDA AÇIM'' Aksini iddia etmek için çılgın olmak lazım gelen bir meselemiz var; yoksulluk! Yıllardır süren ve ayyuka çıkan yolsuzluklar, rüşvetler, yandaşlara peşkeş çekilen ihaleler, milyonluk saatler, hanlar, saraylar; satılan ve kapatılan fabrikalar ve daha niceleri. Kalkındırıcı bir felsefe olan ''Her fabrika bir kaledir!'' felsefesini terk ettik, ''Sat baba malını, ye ağalar gibi'' utanç verici bir harekata başladık; üstelik malını yediklerimize de küfür ettik. Sonra, tabii olarak elimizde perişan bir ekonomi kaldı. Bir zümre sefahat sürsün diye çocukları Avrupa'da, Amerika'da okusun diye Karun gibi altına boğulsunlar diye koskoca bir millet açlık sınırının altında kaldı. Yıllardır her yerden yoksulluk sitemleri duyuyoruz, kendilerini asan insanlar görüyoruz; üzülüyoruz ve acı çekiyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir sokak röportajında öylesine bir sitem duydum ki hiçbir sitem böylesine tesir etmemişti bana: ''Kendi vatanımda açım!'' ''Kendi vatanımda açım!'' Ne tuhaf bir hadise; insan nasıl kendi vatanında aç olur? Yandaşlarına, gazetecilere, tarikatlara oluk oluk para akıtanlar nasıl vatandaşını aç bırakabilir? Buna nasıl gönülleri razı olur? Kendilerini alkışlayan her eli para ile dolduranlar, kendilerini var eden halka nasıl sırt dönerler! Güreşçiye 5 maaş, danışmana 5 maaş, arkadaşa, yandaşa, sanatçı müsveddelerine 5 maaş; halka gelince ''Biz yoksul bir peygamberin ümmetiyiz.'' Ne trajikomedi ama. Nihal Atsız Bey sağ olsa idi ''Dalkavuklar Gecesi 2''yi yazardı. Her yoksulluk meselesi açıldığında dinden dem vuruluyor; ne küstahlık! Hz. Ömer bir bedeviyi ziyarete gider. Kendisine bal ve süt ikram edilince, ''Bu beldedeki insanlar bunları yiyebiliyorlar mı?'' diye sorar. ''Hayır'' yanıtını alınca, ''Kaldırın o zaman bunları önümden. Bir yönetici yönettiği halkın en fakirinin yediğini yemedikçe, giymediğini giymedikçe, ZALİMDİR!'' der. Sizce, millet açlıktan intihar ederken sefahatvari bir hayat sürenler ''Bir dakikalık adalet, 70 yıllık ibadetten üstündür.'' diyen Hz. Peygamberi ne kadar örnek alıyorlardır? Hz. Yusuf kıtlık zamanında çok az yemek yerdi. Ona şöyle sordular: Hazinelerin tamamı senin elinde, neden açlık çekiyorsun? Şu muhteşem cevabı verdi: Doyarsam, açları unutacağımdan korkuyorum.