Bugün Türkiye amansız bir hastalığa tutulmuştur ve bu hastalığın tek reçetesi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

İNSAN SERMAYESİ Halikarnas balıkçısının bir romanında; kütüphane yapılan köyün bir vatandaşı şöyle sitem ediyordu, ''Bizim yolumuz yok, sağlık ocağımız yok, köprümüz yok; siz bize kütüphane yapıyorsunuz. Bize kütüphane değil, yol lazım sağlık ocağı lazım köprü lazım!'' ve şöyle bir muhteşem cevap alıyordu, ''Kütüphanemiz olursa hepsi olur.'' Yatırımlarını kitaba, matematiğe, sanata, teknolojiye, felsefeye, ilim ve bilime yapanlar yükselirler. Japonya bunun örneğidir, 2 dünya savaşı kaybeden Almanya bunun örneğidir, Rusya bunun örneğidir. Yatırımlarını inşaat ve AVM üzerine yapanlar, nesli ihya etmeden şehri imar edenler ise dalalete ve izmihlale giderler. Ne yazık ki bunun örneği de Türkiye'dir. ** Bugün ülkemizin ve bulunduğumuz coğrafya ülkelerinin bitmek bilmeyen çilelerine her gün artan sıkıntılarına ve mütemadi bir gerilemeye tanıklık ediyor ve bundan hüzün duyuyoruz. Bu bedbahtlık herkesçe farklı sebeplerden ötürüdür. Kimi dış güçlerin oyunları der kimi beddua aldık der kimi kıyamet geliyor der. Fakat ben bunların hiçbirisine katılmıyorum. Bizim, düşüşte olmamızın tek sebebi şudur; insan sermayesi eksikliği! ** Devlet yetkilileri arasında yol, köprü, tünel yaparak milletin huzur ve refaha ulaşacağını zanneden varsa, derhal terketsin makamını, mümkün değildir. Bir şehri altından saraylarla, ucu görünmez gökdelenlerle, devasa yapılarla donatabilirsiniz fakat bir vatandaş o şehirde dolaşırken canını ve malını güvende hissetmiyorsa, bütün yatırımların değeri, kumdan bir kaleye denktir. Gece yarısı, arabasında son ses müzikle gezen insan, ne sefil bir insandır. Bu sefil insanın ihtiyacı gezebileceği bir AVM değil, toplumda yaşayabilecek miktarda bir terbiyedir. Elindeki çöpü utanmadan yere atabilen insanın tapulu köprüsü olsa ne olur? Milleti devasa köprüler kurtarmaz ancak bir ağaç dalının kesilişine rastladığında canı yanan insanlar kurtararır. Vasat eğitim sistemine meydan okuyan, kendisini ilim ve tekniğe adayan 24 yaşında bir genç mühendis, belki bir gün insanlığın kaderini değiştirecek buluşa imza atacaktı, Türk Milleti'nin göğsünü kabartacaktı. fakat artık mümkün değil. Çünkü o çalışkan Türk genci İstanbul'un göbeğinde, kendisinden 5 TL isteyen 3 serseri tarafından dövüldü, gasp edildi ve nihayetinde öldürüldü. İşte, yeryüzünde hiçbir işe ve davaya faydası dokunmamış 3 sefil yaradılışlı mahluk, bir milletin kaderini değiştirebilecek bir insan evladını katletti. Evinin balkonunda otururken, rastgele bir kurşun tarafından ölen insanlar, sokaktaki başıboş magandalar tarafından katledilen insanlar, trafikte ve heryerde cirit atan sokak serserileri, katiller, çocuk tecavüzcüleri, hayvan katilleri, yolsuzluk ustaları, hırsızlık işçileri. bugün bulunduğumuz nokta budur. Türkiye ahlaki ve insani bir buhran geçirmektedir ve bunun tek ilacı eğitimdir, eğitim, yalnızca eğitim! Yatırımlar toplumu eğitmek üzerine olursa, Atatürk Türkiye'si olacağız, olmazsa, düşünmesi bile kötü. Heyhat! ** 1923-1938 yılları arasında, Ulu Önder Atatürk tarafından bir ''Türk Rönesansı'' gerçekleştirildi Bu rönesansın temeli eğitimdi. Amaç, eğitimli bir toplum yaratmaktı. Doğu'dan Batı'ya, şehirlerden köylere kadar herkesi eğitimden geçirmek hedeflendi. Bu gayenin güdüldüğü zamanlar çok değerli meyveler verdi. Muazzez İlmiye Çığ, Halil İnalcık, Hulusi Behçet, Cahit Arf, Oktay Sinanoğlu gibi isimler yetişti. Nobel ödüllü bilim insanı Aziz Sancar yetişti ve bu isimlerin hepsi geldikleri nokta için Atatürk'e teşekkür etti. Çorak köylerden bilim insanları, sanatçılar, başbakanlar çıktı. Eğitim bir zümrenin imtiyazı olarak kalmadı, sınıf farklılıkları esas alınmadı, bir milleti her ferdiyle yetiştirmek amaçlandı ve Türkliye yükseldi, çağ atladı. Bugün Türkiye amansız bir hastalığa tutulmuştur ve bu hastalığın tek reçetesi Mustafa Kemal Atatürk'tür.