Birgülce

Ne milli bayramlarımızda eski tatlar var ne de dini bayramlarımızda... Yada bizler değiştiğimiz için belki eski bayramların tadına varamıyoruz. Şimdiki bayramlarla eski bayram kutlamaları arasında giderek büyük değişimler yaşanmakta . Dilimin döndüğünce eski bayramları izah etmeye çalışıcağım, bakalım nasılmış şimdilerde bayram kutlamaları. Bayram sabahları huzur demekti eskiden, Ana baba sıcağı demekti, çoktan ikisinden biri ya da her ikisi toprak olup gitseler de. Bir masanın başında toplanmış aile fertleri, İçilen tatlı çaya katılan, uzakta olan sevdiklerimizin hasreti demekti. Sokaklarda caddelerde evlerde koşuşturup duran çocuk sesleri, cicili bicili elbiseleri komşu evlerinin kapılarını çalıp bayram şekeri toplamaktı eskiden. Anne elinin açtığı, ellerinin tadının koktuğu börekler baklavalardı eskiden. Kardeş arkadaş sevgisiydi masumca ve doyumsuzca. Büyüklerimizin bayram namazına gitmeleriydi sabahın seher vaktinde. Kapı da beklenilen babaydı ata'ydı. El öpmekti harçlık beklemekti heyecanla, Sonra koşup ceplerimizi leblebi tozu ile doldurmaktı, gazoz içmekti, muallebi yemekti bı pastanede, Kalan parayla horoz şekeri almaktı, çatır çutur kıra kıra yemekti. Küslerin barışması sevenlerin kucaklaşması, Uzun zamandır aranmamış akrabaların aranmasıydı eskiden. Evleri saran kahkalardı. Paylaşmaktı sevgiyi, ekmeği, neşeyi. Mutluluktu kısacası... Güzeldi eski bayram sabahları. Vefayı hatırlatırdı unutanlara. Bize hep insan olmanın erdemini öğretirdi eski bayramlar. Haa unutmadan, Limon kolonyası kokan evlerde Komşu komşu dolaşmaktı eskiden. Şimdilerde o bayramlar kaldı mı bilemiyorum? Kaç tane eli öpülecek büyük kaldı ki... Bilmiyorum belki de çok duygusallaştım son zamanlar da... Yani demem o ki; Bayram dediğin bir yabancı gibi bakıyor bizlere çok uzaklardan. Yanılmayı ne çok isterdim biliyormusunuz... Huzur ve sağlık dolu yarınlara ulaşmamıza vesile olsun tüm bayramlar. İşte öyle. (Birgülce)