Yeni bir anayasa  yapılmasının zamanı gelmiş, neymiş ihtilal anayasası imiş.

21 kez değiştirilmiş neredeyse % 70 i değişmiş bir anayasadan bahsediyoruz. Ülke yararına olma kaydıyla değiştirmeyi tartış, ama yeni bir anayasa neden? Bir taş atıldı, arkasından milletimizi çok rahatsız eden , tedirgin eden çatlak sesler başladı. Bu çatlak sesler toplumsal mutabakat metni olan anayasamızın değiştirilemez nitelikte olan ilk üç maddesinin ve devletin temel harcı olan laikliğin bile tartışılabileceğini cüretkar bir biçimde dile getirebildiler. Anayasa hazırlıkları adı altında Türk Milletinden saklı gizli, kapalı kapılar altında yapılan bu çalışmalar büyük bir tuzaktır. Daha demokratik olma adına ki bu söze dikkat arkasında çok dilli ve çok parçalı bir devlet özlemi yatarken milletimiz bu laflara alıştırılır, iş birde sanki bir siyasi parti tercihine bağlanırsa çok vahim bir durum ortaya çıkmaktadır. Ruh biliminde buna duyarsızlaştırma denir. Bireyin belli uyarıcılarla sürekli karşılaşması sonucunda önceleri gösterdiği duygusal davranışın zayıflaması durumudur. Sonuçta bireylerden oluşan toplum uyarıcılara eskisi gibi tepki vermez veya tepkisi azalır. Ama yanılıyorlar. Sinanoğlunun dediği gibi, "Vatanımıza, ve manevi vatanımız Türkçe'ye sımsıkı sarılacağız. Bu vatan Türk'ün vatanıdır. Bir karış toprağı bile kimseye verilemez"; eşdeğerde ikincisi ise, bu ülkenin dili, çoğunluğunun anadili olan büyük ve birleştirici resmi dil, eğitim dili Türkçe'dir.Halkımızın maddi ve manevi refahı da o yoldan geçecek. - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.Milli marşı "İstiklal Marşı"dır.Başkenti Ankara'dır. Bu ifadelerden kimler rahatsızlık duyabilir ki tartışılabilir diye haddini aşıyor. İnsanımızın başında bu kadar dert varken bu işler kimlerin tek derdidir. Bir şeyleri değiştirecekseniz, hizmet yapacaksanız insanımıza iş, aş, huzur ve güven sağlayınız. Anayasada ifade edildiği üzere sosyal bir hukuk devleti tesis ediniz.İssizlik rakamlarının ne olduğunun önemi yok görünen köy klavuz istemiyor, gençlerimiz işsiz iş yok. Salgın önlemleri altında ezilen esnaf kan ağliyor. Ekonomi parasallaştı, paradan para kazananlar var. Bu iflas demektir. Üretmeyen bir ekonomi ayakta kalamaz. Geçtik sanayıleşmeyi kalkınmayı bunlar hayal oldu, insanımıza insanca yasayacak gıda tedarik edemiyoruz. "Peki Türk milletinin, halkının geleceğini, çıkarlarını kim koruyacak? Koruması gerekip de korumayanların haddini kim bildirecek? Şimdi "Büyük Uyanış"la birlikte ilk yapılacak iş, hayat memat meselesi olan topraklarımızın (yani "vatan" demek olur; unuttuk mu? Asla.), su kaynaklarımızın, ormanlarımızn denizlerimizin ve ekmeğimizin (buğday, tarım, tohumculuk, şeker, ünlü Türk tütünü, hayvancılık,...) yabancıların eline geçmesini durdurmak, sonra geri almak ve korumak olmalı. Özellikle, yabancı parmağıyla çıkartılan teslimiyet yasaları derhal iptal edilecek, verilen tapular, imtiyazlar geri alınacak. Yanılmıyorsam, uluslararası hukuka göre, yabancı zoruyla, ya da müdahalesi ile çıkarılan yasalar geçersiz sayılır. (Yurtsever hukukçularımız bu konuya lütfen eğilsinler). Toprağımızı, suyumuzu, ekmeğimizi kurtaracak ve sağlama alacağız. "Ekmek elden, su gölden" düsturuyla yaşamağa alıştırılmış olanlar unutmasınlar: "El", ekmeğini elinden alır, suyunu da kurutur. " Oktay SİNANOĞLU - BÜYÜK UYANIŞ (2002)Son paragraf Rahmetli Oktay Sinanoğlu"nun Büyük uyanış adlı kitabından alınmıştır.