Kur'an esas, mezhep usüldür.

Atatürk, Türk Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi Hocadan Türkçe Tefsir yazılmasını ister. Olursa, ilk tefsir olacak. Rifat Börekçi Şartlarını koyarak Elmalılı Hamdi Yazır Hocaya verir. Elmalılı, konu hakkında birinci cilt 11-12 sayfada şöyle demektedir: "... Tefsir yazmam için düzenlenen ŞARTNAME' de verilen program şu idi: 5- İnanç açısından ***Ehl-i sünnet mezhebine ve amel bakımından ***Hanefi mezhebine riayet edilerek ayetlerin ihtiva ettiği dini, şer' i hukuki, sosyal ve hükümleri; işaret ettiği veya ilgili bulunduğu hikmet ve ilme ait konuları açıklamak..." 7 maddelik Şartnamenin diğer 6 maddesi konumuz dışıdır. Düşünün bir kere: Atatürk, yazılacak Türkçe tefsir için Hanefi mezhebini şart koşuyor. Haksız da sayılmazdı... Bu mükemmel tercih ile Türk milleti Arap aleminden, İran din anlayışından farklı bir alanda İslamı yaşayacaktır. Hanefi mezhebi, dinde kaynak olarak; Kur'an ve Sünneti kabul etmekte, ona bağlı olarak da lüzumu halinde Sahabe görüşleri -İcmayi ümmet- ile akıl ve mantık yolunu -Kıyas-ı Fukuha- devreye sokmaktadır. Bu 4 kaynağa, Edilley-i şeriye denilmektedir. Mantıkla çözülecek bu metot çok basit: Kur'an- ı Kerim Peygamberimizin önünde tek kaynaktı. Sahabeye gelince kaynaklar iki oldu: Kur'an ve Peygamber (Sünnet) Atatürk, bu tefsir ile kurallarını kimsenin bozamayacağı sağlam bir din anlayışını bizlere emanet etmiştir. O halde... Bugün Cuma, Atatürk'e bir dua...