Vefatının 85.Yılında

27 Aralık 2021, Mehmet Akif'in vefatının 85. yıldönümüdür.. İstiklal Marşının kabulünün 100. yılındayız. Mehmet Akif deyince aklıma önce Rahmetli N. Fazıl'ın onu değerlendirdiği bir güzel sözü geliyor. "Akif'in arabasını iki at çeker." Biri şair diğeri İslam savaşçısı." Onu, yaşadığı yıllarda ve sonraları yadırgayanlar, zamanla yanıldıklarını anladılar. Çünkü bir milletin yok edilmeye , varlığının silinmeye çalışıldığı modern vahşet günleri olan 95-100 yıl kadar önce, Akif hem Çanakkale hem de Balkan Harbinin acılarını yaşamış, pahalıya mal olan zaferin gururu kadar kayıplarımızın ıstırabını da derinden duymuştur. Son 30-40 yıldır dünyada olup bitenleri gördükçe onun: "Medeniyet denilen maskara mahluku görün; Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün." deyişindeki öfkeye hak vermemek mümkün değil.Mehmet Akif; fikirleriyle şahsiyeti arasında tam bir ahenk olan ender adamlardan biridir. Baba cevherini Temiz Tahir Efendi'den, Balkanlardan, pırıl pırıl ana cevherini Tokatlı Emine Şerife Hanım'ın ailesinin Buhara'dan getirdiği Orta Asya damarından olan Akif; Osmanlı medeniyeti merkezi İstanbul'da bayraklaşan ezanlarla Sofular semtinde dünyayı ve İslami-milli huzuru teneffüs ederek büyüdü. Fatih ve Süleymaniye Camilerinin ihtişamı altında "Kendi Gök Kubbemiz"in haşmetini "Ayetül Kursi"lerle tanıdı . "Ezan ve bayrak" adeta hayatın iki rüknü oldu. " Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli; / Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli!" mısraları başka türlü nasıl söylenir?.. Onu anlamakta zorluk çekenler; vatan, hürriyet, istiklal ve bayraksız yaşanılamayacağını nefsinde idrak edememiş bahtsızlardır. Zaman en terbiye edici ilaçtır, öğretir. Akif'in yakın arkadaşlarından S. Nazif'in dediği gibi : "Vatan sıhhate benzer. Değeri, kaybedince anlaşılır" Vatanı sadece "doyduğu yer" zannedenler hürriyetlerini kaybedip çoluk çocuğuyla "vatan ber-duş" olunca ne yazık ki iş işten geçmiş oluyor. İstiklal, bizim olan bir vatanda kendi devletimizle hür irademizle yaşayabilmenin adıdır.Ve "vatan bize asırların, kılıcımızın, imanımızın, şehitlerimizin hediye ve emanetidir" N.Kemal'in dediği üzere; "Onu nefsimizden ziyade sever, uğruna kendimizi feda eyleriz" "Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır. " Kendi yaşama iradesini başkalarının eline teslim etmemiştir. Akif'in "Benim değil, milletimindir" dediği bu "milli haysiyet marşı", 41 mısra boyunca bizi çelikleşmiş bir ifade halinde düşündürmekte, duygulandırmakta ve her an teyakkuzda tutmaktadır. İstiklal Marşı milli varlığımızın önsözüdür, ilk şartıdır. Dinimiz için "Besmele" ne ifade ediyorsa, milli varlığımız için de "İstiklal Marşı" bence öyle derin bir mana taşımaktadır.Daha doğrusu İslami mukadeslerimizle milli hassasiyetlerimiz, bu 41 mısrada "kelimelerin mesut izdivacıyla" bir araya gelmektedir. "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda ?! Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, Etmesin tek, vatanımdan beni dünyada, cüda." Tüylerimiz diken diken oluyor. Ben 69 yaşındayım , 6 yaşımdan beri 63 yıldır bu heyecanı bıkmadan yaşıyorum. Akif bunu başarmış adamdır. Hepimizi etrafında topladı . Bir destan söyledi. Aklımızı başımızdan aldı veya bu mısralarla aklımızı başımıza devşirmemize vesile oldu. "Arkadaş, yurduma alçakları uğratma, sakın! Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın! Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın! Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın!" Yıllar önce Türk Edebiyatı Vakfı'nda Prof.Dr. Ayhan Songar'ı dinlemiştim. Demişti ki: "Akif gibi N.Fazıl gibi, Y.Kemal gibi A.Nihat gibi büyük şairler; İstiklal Marşı, Sakarya Türküsü, Süleymaniye'de Bayram Sabahı, Fetih Marşı gibi şiirlerini normal bir ruh hali içinde yazamazlar. O sırada fevkalade, normal üstü bir istisnai ruh hali içinde olmalılar. Kendilerinden geçercesine adeta bir "fenafi'l-millet" psikolojisine bürünmüş olmaları icabeder." Bunu söyleyen ülkemizin en ünlü, psikiyatri profesörlerinden ve saydığım 4 ünlü şairin ikisine hekimlik yapmış bir kimsedir.Akif, İstiklal Marşı'nı Taceddin Dergahında nasıl uykusuz gecelerde gözyaşları içinde, ilimle irfanla ve ilhamla yazmışsa, Çanakkale Şehitleri şiirini de Arabistan'da Teşkilatı Esasiye göreviyle uzaklardayken, Çanakkale cephesindeymiş gibi hafakanlar içinde kaleme almıştır. İstiklal, en pahalı servettir. Bedeli candır. Çocuklarımıza ve gençlerimize bu 41 altın ve ateşten mısranın sadece bir şiir olmadığını, bu eserde mündemiç ruhun ve muhtevanın mutlaka iliklerimize kadar hissedilmesi gerektiğini anlatacak samimi ve inanmış üsluplara ihtiyaç olduğu izahtan varestedir.Bayrak, milleti temsil eder. Tarih boyunca böyle olmuştur. Mensuplarından samimi aşkla bağlılık, başkalarından da saygı bekler. Bayrağa saygı ve bağlılık, demokrasiye bağlılık ve çalışkanlıkla olur. Milletimiz her zaman demokrat maddi-manevi alanlarda da zengin olmalıdır. Dünyada güven uyandırmalıdır.Milletimizin evlatları ;içinde büyüdükleri alemin ve vatanın hür göklerinde dalgalanan bayrağın gölgesinde bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da ezelden ebede "tam bir istiklal" ile yaşama iradelerini her hal ve tavırlarıyla ortaya koymalı, kendi alanlarında çalışkan, eser verecek kıratta insanlar olmaya gayret etmelidirler. İşte o zaman şairin dediği gibi; O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek Arş'a değer belki başım. Akif'in ve İstiklal Marşı, her okuyuşumuzda bizde yeni fikirler ve duygular uyandıran muhteşem bir şiir abidesidir. Onun dediği gibi :"Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın"