Sadece zaman aşkın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir.

Kibir, mutluluk, zenginlik ve bu hikayede ismi geçenler aynı adada yaşarmış. Tabii ki aşk da... Bir gün her nasılsa, adanın batmakta olduğu anlaşılmış. Bir panik, bir panik! Müthiş bir arbede yaşanmış. Herkes adayı terk etmek için kurtuluş yolları aramaya başlamış: Sandallar hazırlanmış, filikalar adaya yanaşmış, ayrıca tekneler ve yelkenliler de hazırlanmış. Nihayet herkes adayı bir bir terk etmeye başlamış. Aşk ise direniyormuş! Bir türlü adadan ayrılmak istemiyormuş. Aşk beklemeyi sever ama ada da batmak üzereymiş. Anlamış ki aşk, ne yapsa nafile... Yardım istemeye karar vermiş. İşte o sırada şişko zenginliği görmüş, zenginlik kendisi gibi şişman olan bir tekneye yerleşmek üzereymiş. Aşk, en masum haliyle: - Beni de yanına alır mısın zenginlik, demiş. Zenginlik cevap vermiş, - Çok isterdim ama alamam, biliyor musun teknemde çok fazla pırlanta ve elmas var ben onlardan vazgeçemem. Beni anlıyorsun değil mi, senin için yerim yok aşk, belki başka sefere, demiş. Aşk, bu sefer de çok güzel bir yelkenlinin içindeki "kibir"den yardım istemeye karar vermiş. Biraz ürkekçe, - Kibirciğim bari sen bana yardım et, demiş. Kibir de, - Edemem aşk, sen sırılsıklamsın, tüm buraları ıslatırsın, hem sen benim başıma iş açarsın, demiş. Üzüntü de yakınlardaymış. Aşk yılmamış, usulca ona yaklaşmış, - Seninle gelsem üzüntü, olmaz mı, diye fısıldamış. - O kadar üzgünüm ki aşk, yalnız kalmaya ihtiyacım var, diye yanıtlamış üzüntü. Mutluluk da o sırada aşkın yanından sessiz sedasız gelmiş geçmiş. Aşk tam umudunu yitirdiği anda bir ses işitmiş: - Gel aşk! Ben seni yanıma alacağım. Bu sesin sahibi aşktan daha yaşlı biriymiş. Ama aşk kendini o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş, o kadar kendinden geçmiş ki kendisini yanına alan bu kişinin kim olduğunu sormayı o sırada akıl bile edememiş. Zaten aşkın aklı hiç bir zaman başında değilmiş ki! Yeni bir kara parçasına vardıklarında yani kurtulduklarında, aşka yardım eden her kimse ortadan kaybolup yoluna devam etmiş. İşte o sırada bizimki ona ne kadar da minnettar kaldığını fark edip koştura koştura bilgeye gidip sormuş: - Kimdi o bana yardım eden? Bilge cevap vermiş: - O zamandı. Aşk da demiş ki: - Peki ama bana neden bana yardım etti? Bilge gülümsemiş: - Çünkü sadece zaman aşkın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir. Sonuç: Bu da böyle bir hikayeydi işte. Evet, evet pek bir derindi, orijinal metin anonim tabii ki.. Ben biraz düzeltmeler yaptım. Yeni yılda hepinize bol aşklı zamanlar diliyorum. İnsan, sevebildiği kadar insandır.