Doğan Cüceloğlu, 1938 yılında Silifke’de doğmuş, Silifke, Ankara ve Kırklareli’nde geçen öğrenim hayatı sonrasında bilim adamı olmaya karar vermiş, psikoloji alanını seçmiştir.
Doğan Cüceloğlu İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra ABD’de Illinois Üniversitesi’nde bilişsel psikoloji (algılama, düşünme, iletişim) alanında doktora yapmıştır. Daha sonra Türkiye’de Hacettepe ve Boğaziçi Üniversitelerinde, 1980 – 1996 yılları arasında ABD’de Kaliforniya Eyalet Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Cüceloğlu, 1996 yılında bu yana Türkiye’de Üniversite öğrencilerine, öğretmenlere, ana-babalara ve işadamlarına yönelik seminerlere, konferanslara ağırlık vermiştir.
16 Şubat 2021’de vefat eden Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nu bazı görüş ve düşüncelerini anımsatarak anmak istiyoruz:
- İnsan ancak yetiştiği kadar, kafasının erdiği kadar bir şeyler yapabilir. Bunun mütevazı bir şekilde yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışarak, mucizeler falan beklemeden sen de hizmet etmeye devam edeceksin.
- Erdem, bu yaşamın bir doğası varsa, onların farkına vararak yaşamı yönetebilmektir. Mesela, erdemli olan Şirazlı sadi ne diyor? “İnsanlarla münasebetin ateşle olan münasebetin gibi olsun” diyor, çok yaklaşma yanarsın, çok uzaklaşma donarsın” diyor. Bu bir erdem, çünkü gerçek…
- Sevdiğine verebileceğin en büyük hediye kendini geliştirmektir. Sevdiğine verebileceğin en büyük hediyelerden bir tanesi de gelişim ortamı içerisinde tutmak onu. Dürüst olmak. Karşı karşıya konuşabilmek. Ve bütün ailemle olan ilişkilerim o şekilde bakmaya başladım ve böylece açık, şeffaf, dürüst ilişkiler kurmaya ve sevecen bir tavır içerisinde gerçekçi olmaya, Yaşam böyle olmadığı zaman hastalıklıdır” tavrı içerisine girmeye başladım.
- Doktora gidersiniz, der ki üç ayın ya da üç haftan var. Aklınıza şöyle bir soru gelir, dersiniz ki: “Ben bu hayatta var mıydım? Bu benim hayatım mıydı, yoksa ben başkalarının beklentilerini mi yaşadım? Fark burada işte; eğer kişi kendi seçimlerini bulabilmiş ve onunla yaşayabilmişse, “Bu benim hayatımdı” der, “doğru bildiğimi yaşadım. Elimden bu kadar geliyordu. Düştük kalktık ama mutsuzluk da benim mutsuzluğumdu. Gerçek bir serüvendi, heyecandı, teşekkür ederim bir imkâna kavuştum, işte sonuna geliyor.” Burada müthiş bir başarı duygusu var bence.
- Yüksek miktarda bir paraya kavuşmak insanları daha mutlu etmiyor, tersine daha mutsuz edebiliyor. İstatistikler bunu gösterir durumda:
- Dürüstçe çalışıp da açlığa mahkûm olan insan görmedim.
- Annenin, babanın sürekli şu soruyu sorması lazım kendine, “Bunu yaptığım takdirde ben evladımı sürekli muhtaç birisi haline mi getiriyorum, yoksa kendi içinde yeterli, kendi kaynaklarımı üretip kullanabilecek bir insan haline mi getiriyorum?”
- Çocuk muhteşem bir potansiyeldir. Olanak verildikçe gelişir; onu sen geliştiremezsin. Çocuğuna hamur gibi yön veremezsin, kalıplayamazsın, o gelişir. Ana babaya düşen çocuğa olanaklar yaratıp olabileceğinin en iyisi olmasına yardım etmek. Olanaklar yaratmak… Ve çiftçi tutumu diyorum. Ortaya çıkan otlar ve hastalıklarda ona yardım etmek. Çünkü çiftçi sürekli o otları temizlemek durumunda. Nedir bu? Değerler bilinci.
- Ben dua ettiğim zaman, “Yüce Tanrım diyorum, “benim şimdilik bu ülkemde doğan çocuklar için, onların mutlu yetişebilmeleri, gelişebilmeleri, insan olabilmeleri bakımından yapabileceğim bir şeyler varsa bana yol göster.” Aklımın erdiği kadar hizmet etmeye çalışıyorum, kendime göre bir sesim çıkıyor. Böyle vecd ile, içimde gelerek dua ediyorum bunun için.
- Kendi hayatının, yaşamının anlamını bulmak, anlamlı ve coşkulu bir yaşam için kendi ayaklarının üzerinde bir birey olarak kalabilmek için mutlaka bir mücadeleye girmek lazım; bilinçli, sabırlı, uzun vadeli bir mücadele. Gerçek savaş da burada. İnsanda akıl, zekâ, gönül çok güçlü. Her şeyi silip süpürüp sizi yeniden yaratabilir. Bunun kolay bir iş olmadığını bilerek başlamak lazım. Gerçek bir mücadele.
- Önemli olan bir yöneticinin önce gönülleri yönetmesidir. Gönülleri yöneten; beyni, ayakları, kolları da yönetir.
- Değerler bilinci, insan ilişkilerini düzenleyen kaynaktır. İnsanoğlu korku kültüründen sevgi kültürüne doğru bir yolculuk içerisinde.
- “Her şeyin bir kalitesi vardır, yapabileceğinin en iyisini yap. En iyisini yapmaktan sen sorumlusun.” Gibi bir tavır gelenek ve göreneğin temeli olmalıdır. (İnsanı Ararken, Doğan Cüceloğlu Kitabı, Söyleşi: Canan Dilâ, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Haziran 2005)