Haziran 2015 / Bu konu 50- 100 yıldır, biliniyor.. Gereği de yapılıyor.. İslamî olmayan bir milliyetçilik olamaz. Erol Güngör ve Arvasi'yi okumanız yeter. Böyle bir konunun var olduğu, sanılmamalıdır...Milliyetçileri zan altında tutmaya kimsenin gücü yetmemiştir.. Rahmetlilerin sözü yeni gençlere belki bir hatırlatmadır...Bir de İslami konuları kendi alanı sanan istismarcıları uyarmadır..
***
Haziran 2020 / Acaba “Fatih İstanbul'u almadan önce Rumeli Hisarı'nı yaptırdı, ayıp oldu deyip onu da mı müze yapsak ne yapsak ?” Balkanlarda yüzlerce camiyi yıka yıka Türk'ten eser bırakılmadığını unutmayın ey hümanistler. Dedemiz Yunus ve Mevlana'dan daha mı hoşgörülüsünüz ? Bir gün üstünde oturduğunuz Türk halısını da isteyip müzelik yaparlarsa-ki yapıyorlar- hasırla mı idare edeceksiniz. Ayasofya camiden de öte Türk vakfıdır, emanettir.. Fatih'in vakfiyesidir eyyy..
***
.Haziran 2021 / "Veren el, alan elden üstündür.." Âmenna, bu bir hadistir..Ancak : Bu romantik ve menkıbevî hadiseyi, verecek ellerle alacak eller arasındaki hassas köprüleri aşacak cemiyet nizamının kurulduğu, insan kumaşının biçildiği muhit ve şartların olup olmadığını değerlendirelim de sonra düşünelim. Bu millet yanıltıla yanıltıla güven duygularından o kadar mahrum bırakıldı ki kendine gelmek için "erken sayılacak kadar geç kalındığı" veya "ne kadar geç olursa olsun yine erkendir" oyalamacılığının yanıltıcı heveslerine kapıldı... Bana göre, önce güvenlerimizi tazeleyecek, ümitlerimizi yeşertecek kadrolar yetiştirelim, meyvelerini görelim de sonrası gelir. Ümidimiz var..Çok çalışılmalı..Adam olacak zeki, çalışkan çocuklar ve gençler aranmalı, yetiştirilmeli, mücadeleden vazgeçilmemeli.. İşte o zaman şaheser tekrar uyanır.
Rahmetli Mehmet Âkif ;
"Gözyaşından ne çıkarmış, niye ter dökmediniz ?" diyor Mehmet Âkif bir şiirinde. Efsanevî, menkıbevî fakirler aramak mı kurtuluştur, yoksa realist, ilim ve ticarette zenginleşmiş adalet timsali güçlü devletlerin ve teknolojik gücü yüksek orduların sahibi milletler arasına katılmak ve hatta onların önüne geçmek mi ? Dinî romantizm ve gözyaşı bizi daha fazla yanıltmamalıdır. Zaaftır.. Hezimet sonrası oturup ağlayan bir halifeye, anasının; "Ağla ağla, erkekler gibi kan dökmedin, mücadele etmedin, şimdi acizler gibi ağla." demesini okuduğumda acı acı düşünmüştüm.. İlim, eğitim, ekonomi, hikmet erbabı insan seviyesi yükselmedikçe düzelemeyiz.. Ben işte oralardayım..Videoda anlatılan yerde değilim../ M.Ergüzel
***
Haziran 2021 / YEDİ YIL ÖNCEDEN BİR HATIRLAMA....
Güzel bir hatırlatma...Gençlik yıllarımızda "Türklük gurur ve şuuru, İslâm ahlâk ve fazileti" üzre "Türklük bedenimiz İslam ruhumuzdur..","Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız..","Türk-İslam Ülküsü / Sentezi / Terkibi" gibi sözler hoşa gider, Diyarbakırlı Rahmetli Gökalp'in “Türk milletindenim,İslam Ümmetindenim,Batı Medeniyetindenim" ifadesi, mensubiyet sebebi haline gelirdi. Bu günün fikir ve siyaset adamları; bu manada uyandırıcı, birleştirici, aynı bayrak altında, aynı kıbleye yönelmiş, aynı güzel vatanda, tarih ve millet şuuruna sahip, güzelim Türkçenin "Dünya dili" şemsiyesi altında, yeni bir şahlanışa yönelebilir, rahmetli Nurettin Topçu ve Mehmet Kaplan'ın ortak ifadesiyle "Yarınki Büyük Türkiye Rüyası" nı hakikat eyleyebilirler...
***
ISTISNALAR alınmasın veya çoğunluk yüzde doksan iyidir. O meşhur yüzde 10' u uyarıyor ve onlara kaşlarımızı çatıyoruz. can sıkmayın, ders çalışın.. Öğretmen olduğunuzda hak etmeyenlere yüksek notu siz verin verebiliyorsanız. Bizim vicdanımızla oyun oynayacağınızı sanmayın.. Biz zaten merhametli fakat adaletliyiz...Başarı dileklerimizde...
***
54 yıl evvel...8 Haziran 1970,Salı günü olduğunu hatırlıyorum...
Öğleden sonra Çapa'daydık. Haber aldık Bayazıt'taki Fakültemize koştuk.. O kalabalığın içindeyim... Şehadetinden bir hafta önce tanışmıştık...Cebinden 35 kuruş çıktığını söylemişlerdi. Babası vapurun üst güvertesinde kalabalığa seslenerek "Bir Yusuf'um gitti binlerce Yusuf'um oldu..." dediğinde hepimiz gözyaşlarına boğulmuştuk. Bursa'ya götürdük, Ulu Cami'de namazını kıldık ve ebediyete yolcu ettik. Mezarının toprağındaki nemi hâlâ avuçlarımda hissediyorum. O zaman asistan Dr. olan Mertol Bey Hocam bir adım ötede hüzünle düşünüyor, oturmuş toprağı düzeltiyordu. O gece Kızılay Öğrenci Yurdunda hiç uyumadık, nöbet tuttuk. Turgut Güler kardeşim o gece rahmetli için çok beğendiğim bir ağıt-şiir yazmıştı.. İmamoğlu'nun kendi şiirine de göndermeler yapan bu şiir, o aylar içinde TMTF'nin "Türk Gençliği" dergisinde yayınlandı: "Haydi yiğit haydi yeni akına, ülkümüzün cihan varsın farkına.." Bu günün şehitleri ile onlar aynı mayadandırlar. Unutulmamalıdırlar. Ruhları şâd mekânları cennet olsun...
Haziran 2016 /DİRİLİŞ-ERTUĞRUL / 08.06.2016' DAN SEZON SONU CÜMLELER: * Bir beyi bey yapan kimdir bilir misin ? Ona güvenen ve her daim onu destekleyen hatunudur... * Kur'ân, kılıç ve sancak üstüne yemin olsun, * Allah beyliğini mübarek kılsın.. * Güneşi bayrak, göğü sancak eyleyeceğiz. * Gök girsin kızıl çıksın ki sözümüzdeyiz.. * Allah sana şanlı bir zafer versin..* Allah bilendir ve hikmet sahibidir...
***
Haziran 2020 / Düşünün bakalım devşirmeler neden Türk kelimesini kullanmıyorlar ?!.. Çünkü Türk'üm diyeni kıskanıyorlar. Türk demek. Tarih, medeniyet, gelecek demektir !... Ve yine aynı kişiler Türklüğü size çağ dışı olarak sunuyorlar, Türkleri aşağılayıp, kendi ırkçılıklarını kamufle ediyorlar. Geçmişinizi yok etmek istiyorlar!... Kısaca söylüyorum Türk çocuğu bu coğrafyada yok olmamak istiyorsan, Türkçü olmak zorundasın !
Haziran 2015 / SEÇİMLER, DEMOKRASİLERİN BAYRAMI SAYILIR.. Bayramın birinci faslı bitti. saat 17.17 veya 5' i 5 geçiyor.. Seçimlerin sonu, vatana millete hayırlı olsun... 5-10 saat içinde manzara belli olur, gerginlikler biter... Bu millet 1946' dan beri çok partili demokratik hayata alışkındır, ne badireler atlatmış, ne ihtilaller ne muhtıralar yaşamıştır.. Kerameti kendinden menkul bazı basın ve yayın organlarının seçim günü bile sembolik, dolaylı belgesellerle adres göstermeye çalışmasına rağmen; milletimiz, gencinden yaşlısına kadar düğüne gider gibi temiz, sade kıyafetlerini giyerek, ağır başlı, vakur bir sükûnet ile mütebessim çehrelerle oylarını atmışlardır. Bundan sonra söz, açılan sandıklardaki milletin sözüdür. Herkes ayağını- onun sözüne göre- denk almalıdır. Beğenmiyorsa bir sonraki seçime yarından tezi yok planlar, projeler yaparak hazırlanmalı, kendini millete anlatmalıdır.. Demokrasilerde derdini anlatamayana ekmek yok. Millî iradeye saygılı olunmalı, millete tepeden bakılmamalıdır. Hayırlı, uğurlu, kademli olsun, millî birliğimiz ebedî olsun, nice seçimleri, torunlarımızla birlikte sandık başlarında yaşamak nasip olsun. Kadir Tanrı arı imandan ayırmasın, şehitlerimizin ve geçmişlerimizin ruhu şad, gelecek nesillerimizin bahtı açık olsun, nice Dedem Korkutlar yetişip boy boylasın soy soylasın.. Hanım HEYY...
MENDERES' İ, TURGUT ÖZAL' I, NECMEDDİN ERBAKAN' I , ALPASLAN TÜRKEŞ' İ, RAHMETLE, DEMİREL' İ ŞÜKRANLA YAD EDİYORUM. Çok partili hayatta, memleketteki millî birliği korumuşlar, farklı eğilimleri barış içinde kendi partilerinde tutmayı başarmışlar, kardeşlik, akrabalık ruhunu muhafaza edebilmişlerdi. Bu liderler, Atatürk-İnönü-Bayar çizgisinden sonra, sözlerine çok dikkat eden, karizmatik ve milli-İslami hassasiyetlerde topluma saygılı insanlardı. Değerlerle oynamayı asla göze almadılar. Milletten de bekledikleri karşılıkları buldular. İstimar üslubu kullanmadılar.Yaraları kaşımadılar. Eski seçim tablolarını inceleyin, bu manzarayı görürsünüz. 2014 il genel meclisindeki oyları 7.400.000 civarında olan bir siyasi teşekkül, bu gün ancak yaklaşık 7.520.000 oy alabilmişse üzerinde iyice düşünülmelidir..Yine de iyimser olmak istiyorum. Milletimiz ; muhafazakâr-millî bir koalisyonu veya dışardan destekli erken seçim hükümetini işaret etmektedir. Bu eğilimin, oy nispetleri, toplam yüzde 60' a yakındır. Milletin duygularıyla ve hassasiyetleriyle oynamaya gelmez. Başarılı olamayan lider ve kadrolarının durumlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiğine dair bir siyasi tablo vardır..Seçime katılma oranı yüksek olsa da katılmayan yüzde 14, memlekete nasıl bir kötülük edebileceklerini bir daha düşünselerdi de hiç olmazsa yüzde 95 katılım olaydı, manzara farklı olabilirdi...Oy kullanmaya gitmeyen 8.000.000 (sekiz milyon) oyu ciddiye almalı ve onları sandığa çekmelidir... Seçim barajı olmamalı, kahramanlık tahriki yapılmamalıydı. Hiçbir oy boşa gitmemeliydi. Milli bakiye sisteminin doğruluğu ortaya çıkmıştır. Çünkü zafer çığlıkları, yüzde yüz katılımla gerçekleşmişe benziyor. Son tespit; bu millet bin yıldır bu ülkede ne badireler atlattı. bu ne ki ? Bu olsa olsa her seçim gibi bir derstir, anlayana... Ben anladım ve üzüldüm. Her vatan evladı kendi payına sorumluluğunu düşünmelidir. Kardeşliğimiz ve akrabalığımıza halel geleceğini sanmıyorum. Tarihte yaşananlar böyle bir tehlikenin asla olamayacağını gösteriyor. Hayırlısı olsun. sakin ve vakur durulmalı, mesaj alınmalıdır....
Haziran 2018 / VATANIM SENSİN dizisi de sezon sonu bölümüyle ekranlara veda etti. İzmir'in dağlarında çiçekler açarken Miralay Cevdet ile Azize Hemşire, üzerine bayrak örtülü kabirlerinde vatan toprağına yanyana uzanmış yatıyorlar. Evlatlarına şerefli İstiklal Madalyaları emanettir. Bize de vefalı olma şuuru kaldı.Tarihi diziler; hataları ve sevaplarıyla bizi tarihimizle barıştırıyor, yeniden düşündürüyor. Emek sahiplerine teşekkürlerimizle...
Haziran 2020 / Fesüphanallah...Ben de, uyanırken, işe başlarken, namaza dururken S. Çelebi rahmetlinin dediği gibi yapıyorum: "Allah adın zikredelim evvela, vacib oldur cümle işte her kula, Allah adın her kim ol evvel ana, her işi asan ide Allah ona "
***
Haziran 2020 / Semerkant Katliamı / Yezid Soyu Kuteybe / Bir bilim adamının eserinden alındığı için canım sıkıla sıkıla okudum, kaşlarım çatıldı. İnsanlık tarihinin buna benzer vahşet zamanlarını düşündüm... Fakat Türklerin tarih boyunca sivil halka dokunduğunu gösteren tek bilgiye sahip değiliz. Şu milliyet karşıtı gafillere ne demeli ki bir türlü at gözlüklerinden kurtulamıyorlar.. Allah ıslah etsin. Biz milliyetimizin şuurundayız. Onlar caba kaçacakları yerde kabul görecekler mi onu düşünsünler...
Mazi-hal-istikbal çizgisinde; gözler çekik, kaşlar çatık, kaslar gergin, hafıza bilgiyle yüklü ve ibretlik resimlerle dolu, zihin açık, zekâ uyanıktır...Gafil olmaya gelmez...
***
5 HAZİRAN 2024 / BU AKŞAM TV 100'DE, "TAKSİM MEYDANI" PROGRAMINDAKİ konuşmacılar arasında yer alan Av. Cem Kaya'yı, dikkati, ciddiyeti, düzgün Türkçesi, seviyeli üslubu ve milliyetçi hassasiyeti sebebiyle tebrik etmek gerekiyor... bana kendisini dinletti. Ben 60 yılı bulan, Türkiye siyasetine ilgimle, herkesi kolay kolay dinleyebilen bir insan olmadım. Bu genç avukat bey, demagojiye başvurmadan, hukuka ve bilgiye dayalı üslubuyla siyaset dersi verdi. Türkad (Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi) başkan yardımcısı ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti Bakırköy şubesi kurucu başkanı olduğunu öğrendiğimiz Cem Kaya bey gibi seviyeli, bilgili, cesur kanun adamlarının sayısının artmasını diliyor ve kendisinin ilk seçimde meclis kürsüsüne yakışacağını düşünüyorum...
**
Maşallah atların yelelerine…Fakat Hun savaşçıları herhalde bu yeleleri örerdi , rüzgârda savrulan kendi saçlarından uzun olmasına izin vermezlerdi...
Haziran 2015 / 9 yıldır, her yıl Haziran başında hatırlıyor ve hatırlatıyorum HER CUMA OLDUĞU GİBİ, SAMİMİ BİR VAZİFE DUYGUSUYLA, SEMTİMİZİN ÜÇ DÖRT BİN KİŞİ ALABİLEN CAMİİNE GİDİP BAĞDAŞ KURDUK, iç ezanın huzurundan sonra imam-hatib efendinin hutbesine kulak verdik, âyetlerden sonra konuya girdi, baştan sona kadar, nereden icap ettiğini, hangi acı hatırayı veya yıldönümünü kastettiğini anlayamadığım bir hararetle ve her ne hikmetse; "Irkçılığın, asabiyetin, kendi kavmine düşkünlüğün aleyhinde...." ve ısrarla, döne döne, cemaati, dinleyeni geren bir üslupla, azarlar gibi konuştu, okudu, bitirirken de adeta unutmayalım diye tekrar tekrar -sanki düşmanmışız gibi -kardeşliğimizi hatırlattı durdu. Önce gerildim, baktım cemaat sakin, ben de sakinleştim, namazımı kıldım, sustum..Düşündüm ki aynı hatip bir müddet evvel, şehitlerimizi andığı bir başka hutbesinde, Yahya Kemal'in "Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya rabbi, senin uğrunda ölen ordu budur yarabbi.." mısralarını okuyor, Mehmet Âkif'in, İstiklal Marşında geçen "Ebediyyen sana yok ırkıma yok, izmihlal.." mısraını da hatırlatıyor , yine Yahya Kemal'in mehter formunda bestelenen "İstanbul'u fetheden yeniçeriye gazel" şiirinde askere hitaben " Vur, Türk'ü gönderen yed-i takdîr aşkına " sözlerine de dikkat çekiyordu..Bu yaman çelişkiyi anladım ama, "sükût, ikrardan geliyordu"...sustum, sustum. Milletimiz, susarak konuşur, dedim. Rahmetli Tarık Buğra'nın Küçük Ağa romanındaki saltanat taraflısı İstanbullu Hocaya karşı kalpaklı Kuva-yı milliye subayının itirazını hatırladım.O hoca da bir müddet sonra Kuva-yı milliye kahramanları arasına katılacaktı..Düşüncelere daldım. Allah bu millete yardım eder, dedim, haziran yağmurunda Allah'ın rahmetine sığınarak gözlerim dolu dolu, fakirhaneye döndüm..Hayırlısı olsun... Kırkıncı değerlendirme bana ait olsun : Konuyu daha fazla çatallandırmayalım. Hayırlısı olsun diyelim, gerilmeyelim. Birbirimizi üzmeyelim. Bu gelişmeler de bize ders olsun... Bir iki arkadaşımın mesajlarını çok sert bulduğum için mukabeleler artmasın diye engelledim. Kusura bakmasınlar. Ben öfkelerin kontrol edilmesi gerektiğini, edebiyatla yumuşatılabileceğini düşünüyorum.. Ben de namaz sonrasını bekleyip nezaketle konuşmayı düşündüm ama "bir kırıcı söz ederim" endişesiyle, vereceği cevabı tahmin ettiğim için vazgeçtim. Halbuki her caminin imamı liderdir ve merkezi otoriteden ziyade Kur'an'a ve Sünnet'e bağlıdır. Kendisine dikte edilen metne değil...diye düşünmekteyim. İmam ben olsaydım o metni daha insaflı ve edebî hale getirir de sunardım...Kimse de rahatsız olmazdı.