Hatıralar Arasında İzlenimler

Eylül 2015 / Duasız yaşayamayız...

Abone Ol

Biraderiniz, hocanız, arkadaşınız olarak; daima ümitvar bir lisan ile ellerimi Yüce Dergâha kaldırır, niyaz eder ve derim ki : Dualar kabul ola...Yaşadığımız, emanet olan zamanlar mübarek ola...Alınlar açık ola...Gönüller ferah ola.. Yiğitlerin bindiği atların ayağına taş değmeye...Ol Haliku'l-Barî, dertlilere deva, hastalara şifa, borçlulara eda nasib eyleye.. Ağızların tadı bozulmaya... Sağlıklar daim ola... Zihinler açık ola... Çocuklarımız şâd u hürrem ola...Akıllar aydın ola.. Vatan yolunda kaybettiğimiz şehitlerimizin ruhları şad, mekânları cennet ola. Âkiller silkinip kendine gele, gafiller uyana, hainler kaçacak yer araya.. Ordumuzu, yurdumuzu, bozkurdumuzu Allah koruya... Nesillerden nesillere ilim ve sanat ırmakları çağlaya... Allah devlete, millete zeval vermeye.. Allah'ın izn ü inayetiyle ezan susmaya, bayrak inmeye... Din ü devlet mülk ü millet payidar ola... Devlet-i ebed- müddet için eller-gönüller-zekâlar birleşe... Türk'ün, İslam'ın ve İnsanlık âleminin düşmanları kahr u perişan ola... "Allah adın zikr edelim evvela, vacib oldur cümle işte her kula..."

***

Eylül 2024 / Yeni öğretim yılının ; 20 milyonu geçen  ilk, orta, lise öğrencisinin, bir milyonu aşkın öğretmenimizin, yine hocalarıyla birlikte bir milyona yaklaşan üniversite camiamızın, hülasa nüfusumuzun dörtte biri demek olan 20 milyonun üzerindeki muhteşem manzaramızın, dostun gücünü artıran, düşmanın haset duygularını tahrik eden büyük asaletinin ve ihtişamlı manzarasının, şehitler diyarı mukaddes vatanımıza, aziz milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederim. her seferinde heyecanla başladığım meslek hayatımın bu 51. Eylülünde, hatıraları hiçbir zaman eskimeyen bütün kıdemli öğrencilerimi ve muhtelif mesleklerdeki arkadaşlarımı ve yeni asrın başında doğan yeni öğrencilerimi muhabbetle selamlıyor hepinize yarınki büyük Türkiye'nin ufuklarında, sağlık içinde başarılı nice yıllar temenni ve niyaz ediyorum...

***

Eylül 2015 / Eskiden de öyleydi yarın da öyle olacak. Fatihsiz, Alpaslansız, Yavuzsuz, Süleymansız, Kültiginsiz, Dede Korkutsuz, Mustafa Kemalsiz... bir Türk tarihi düşünebiliyor musunuz ? Bu ülkede hiçbirimiz fazla değiliz.. Az bile sayılırız.. Çoğalmalıyız Malum Hadis mucibince, hayırlısıyla...

***

Eylül 2017 / Sosyal medyaya ve telefonlara esir olduğumuz görüşü, çok sert ve acımasız bir gerçek ama haksız da sayılmaz hani ? Hepimizi sarmış sarmalamış durumda...Bu bir esaret değilse nedir ? Hiç olmazsa farkında olup kısmen kurtulabilsek, televizyon tiryakiliğinden kurtulduğumuz gibi...Kendimize gelsek de şairin " Çık tayy-ı zaman et, açılır her perde; Bir ömr geçir istediğin n her yerde..." mısralarını anlamaya çalışsak...

***

***

Eylül 2019 /Bir televizyon kanalındaki "Çarşı-Pazar" programında altın işlemeciliği anlatılıyor, işin erbabı konuşturuluyor. Söz arasında "En israf edilmeyen nesnenin, varlığın altın olduğu, tozunun bile korunduğu" ifade edilince içimden bir vaveyla koptu : "Acaba bu memlekette en çok israf edilen varlık nedir ?" diye sormaktan kendimi alamadım.Cevabı bana acı geldi..Siz de biliyorsunuz. Hangi nesne insandan daha kıymetli olabilir ? Çok şey söylenebilir. Altını hakimiyet altına alacak nesiller yetiştiremedikçe daha çok altta kalırız,ayarımız da düzelemez. Allah yardımcımız olsun...

***

Eylül 2015 / Benim niye kendileri gibi düşünmediğime şaşıran ve bu hususta kendilerine katılmamı ısrarla bekleyen, kerameti kendinden menkullere tevazu, insaf , hür düşünce ve sabır tavsiye edeyim mi ?  Akıllı biri bir zamanlar demiş ki: " Herkes düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım.. "Bana göre, belgelendirilmemiş, ikna edici olmayan bilgi, dedikoduya döner, yanıltır. Sürü psikolojisine hizmet eder. Şahsiyet ise sürüden, düşünemeyen kalabalıklardan ayrı olabilmektir..Bu sözlerimle özel olarak birilerini kastediyor değilim. Genel kanaatimi ifade ediyorum...Bana elbette katılmayabilirsiniz...

***

Eylül 2018 / Yeni belalara uğramamak için millî şuur şarttır. Daimî  teyakkuz İÇİNDE OLUNMALIDIR..Yiğit düştüğü yerden kalkar ama marifet düşmemektir.

Allah milletimizi itibardan düşürmesin...

***

Eylül 2022 / Rahmetli Ahmet Kabaklı'nın ifadesiyle " Onlar Muhammed Oğuz Oğulları" idiler...12 Eylül'ü, her defasında dudaklarımızda acı tebessümlerle hatırlıyoruz. Hafızalarımızda vefa, vefasızlık, nankörlük, samimiyet, ihanet, yalnızlık, çaresizlik, her seferinde Allah'a sığınma, her şeye rağmen haksızlıklara sabrederek evlad ü ıyalin korunması uğruna her türlü dünya nimetlerini yok saymaya alışma, devletin yanında olma, devlete küsmeme, mağduriyet istismarı yapmama, şükretme, ailenin, çoluk çocuğun rızkı için dişini sıkarak yıllarca katlanma, ah bile dememe, seccadede, alın terinde, göz nurunda teselli arama...Bu günümüze şükürler olsun. Allah bu millete bir daha istiklal ve istikbalini tehlikeye düşürecek zamanlar yaşatmasın. Şehitlerimizin ruhu şad evlatlarının akıbeti hayr olsun inşallah...

***

Eylül 2011 / İmparatorluk yadigârı dört bir yana açılan Namık Kemal'in "Vaveyla"'sındaki  ihtişamlı bir beden gibi uzuvları her yanı kucaklayan kültür coğrafyamızın ses ve sözlerine de ilgimiz açık olmalı...Yoksa Somali'nin de mahzun çehresini göremezdik...

***

Eylül 2022 / Kader, sonsuz bir akış içınde bizi sarıp sarmalamaktadır...Düşünülmeli tekrar düşünülmeli küçük irademizin bir emanet olarak bir hazine misali değerlendirilmesine çalışımalıdır...Biz " Büyük Sonsuzluk" içinde ancak bir noktayız. Aklı,duyguları, iddiaları,idealleri, ihtirasları ve hayalleri olan...

***

Eylül 2024 / ACILARLA YOĞRULURKEN...Tunceli'de şehit olan yiğitlerimizin ruhları şad olsun. Dört vatan evladından birinin birkaç saat sonra doğan oğluna babasının adına ithafen "ORHAN KAĞAN" adı verilirken bir Üsteğmen evladımızın daha şehadetiyle sarsıldık. Ömer Fatih komutanın da ruhu şad olsun. Bugün okula başlayan 20 milyon Türk çocuğu da İzmir'in 9 Eylül 1922'de tekrar vatana kavuşmasının 102. yıldönümünün önemini unutmasınlar. Artık bundan böyle "NARİN" vatan evlatlarına da kıyılmaz inşallah.

***

9 Eylül 2022 / BENCE 100. YIL ŞENLİKLERİ SESSİZ ve SÖNÜK GEÇİYOR...TŪRKİYE TÖRENLERLE COŞMALIYDI...YAZIK BİZE...100 YIL ÖNCE, İZMİR'de 9 EYLÜL 1922'de ÖNEMLİ, TARİHÎ ve ASLA UNUTULAMAZ BİR HADİSE MEYDANA GELDİ...MUHTEŞEM BİR ZAFER ! 15 MAYIS' 1919'da İngiliz destekli Yunan palikaryasının orduları İzmir'i işgal ettiler, 40 ay (14 mevsim, 170 hafta, 1210 gün) boyunca doğuya ve kuzeye doğru; Manisa, Aydın, Balıkesir, Bursa, Uşak, Afyon, Kūtahya, Eskişehir..ve civarının kaza, kasaba, köy ve mahallelerine girdiler, kanlar döktüler, yakıp yıktılar, mayalarının gereği olarak işlemedik şenaat bırakmadılar. Sevr paçavrasını imzalayanların zavallılığı üzerinde konuşmaya bile değmez ama Gazi Mustafa Kemal Paşa ile silah ve dava arkadaşlarının o mahrumiyetler içinde başardığı iş gerçekten dahicedir. "Geldikleri gibi giderler.." demek o kadar kolay değildir. "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir.."diyen adam ve arkadaşları efsanevi ustalıktaki art arda başarıları nasıl kazanmışladır ? Kurmayca bir iradeyle, planla, programla, sabırla, dayanışmayla, uykusuz gecelerle, istişarelerle, ehliyetle, liyakatle adım adım hazırlıklar yaparak hedefe ulaştılar ve vatanı sonraki nesillere emanet bıraktılar. Gözleriniz kızarırcasına sağlam kaynaklardan okumadan anlayamazsınız. Biz ana kaynaklardan binlerce sayfa okuduk. Cahilâne dedikodularla Türk olmayan beslemelerin yalanlarıyla tarih felsefesi veya tefekkürü olmaz. Orduları terhis edilmiş bir milleti yeniden toparlamak büyük meseledir. İç isyanlar ve ihanetlere rağmen, mandacı cahillerin iğvasına kapılmadan , düzenli ordu kurup Dumlupınar'ları aşıp 26 Ağustos Büyük Taarruz'unu takiben o zamanın Haçlılarını geldiklerine pişman etmek, imha etmek büyük iştir. Haçlılık hâlâ Adalar'ı silahlandırmaya devam ediyorsa yeniden acı acı düşünmeyenler sadece gafiller midir.? Eğer İzmir kurtarılamasaydı, 5 yıldır İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan çizmeleriyle çiğnenen İstanbul da kurtarılamazdı. İzmir'in dağlarında ebediyyen çiçekler açmaya devam edecek, ona imrenen şehirler güzeli , Türkçesi bülbül kokan İstanbul da 6 Ekim'deki kurtuluşunu asla unutmayacaktır. Çünkü unutmak ihanettir. Biz vefasız, iz'ansız, nankör ve gafillerden olamayız. Allah bizi vatansız, bayraksız, Türkçesiz ve ezansız bırakmasın. Şehitlerimize sonsuz rahmetler ve Fatihalar olsun...O yılların kadın, erkek, yaşlı ve çocuk bütün kahramanlarına helal olsun.

***

Eylül 2015 / UNUTULMAYACAK GÜNLERDEN ACI HATIRLAMALAR..

Ne yazık ki haber doğruymuş : Iğdır'da 13, Tunceli'de 1 olmak üzere sadece bugün 14 Türk polisi şehit... Bu bir savaştır. Allah yardımcımız olsun.  Büyük bir imtihandan geçiyoruz. Millî mutabakat şarttır.  Siyasetin sırası değil. Büyük badiredir.  Hepimiz silkinip tekrar kendimize gelmeliyiz.  Allah büyüktür. Çetin günlerdir, uykular haramdır...Aağır yaralı iki polisimizi Allah ailesine bağışlasın....Parti adı vererek yorum yapılmamalıdır. Milli şuur içinde milli mutabakat ve işbirliği şarttır. Bütün Türkler bir ordudur ve bayrağın gölgesinde kıbleye yönelmiş bir uyanıklıkla davranmak zorundayız. Bu gibi çetin günlerde siyasi yorum bana yakışıksız geliyor. O ayrı bir konudur...Tahrik olmayalım.Biz büyük bir milletin çocukları ve zor günlerin evlatlarıyız... Devlet yönetimi zaaf ve mazeret kabul etmez. Uzman doktor veya işinin erbabı kurmay, mikrop ve hastalık karşısında ciddi ve çatık kaşlıdır, ustalığını gösterir, gerekeni yapar. Uzman, ameliyatlık hastaya oyalayıcı ilaç vermez, onun eli ayağı dolaşmaz, parmakları titremez, geri adım atmaz, tereddüt etmez.. Ordular; hedeflerine yönelme emrini liderlerinden savaş sanatının uzmanı kurmay komutanlarından alırlar. Bütün siviller, olağanüstü şartlarda tek yürek tek bilek tek sesle hedefe yönelirler. Vatan sathında huzurun bozulmaması için bütün hukuki tedbirler alınır, güvenlik tam manasıyla sağlanır. sabredilir, sonuçlar beklenir.. Türkiye bir kabile devleti değildir, her şeyin gereğini yapar. Allah; ordumuzun, devletimizin, milletimizin yardımcısı olsun. Ezan susmaz, bayrak inmez, ocaklar sönmez....

***

Eylül 2015 / ASABİ BİR SES DİYOR Kİ :"SORUMLU ANKARA DEĞİL, KANDİL'DİR."

MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA DA SORUMLU ANKARA DEĞİL ATİNA, LONDRA VE diğerleriydi. Gazi Mustafa kemal paşa, silah arkadaşları ve TBMM gereğini yaptı..  15 Mayıs 1919'da İzmir'e Yunan ordusunun çıkışını, 19 mayıs 1919'un Samsun'unu, sonra Amasya, Sivas ve Erzurum'u; 26 Ağustos 1922'yi, 9 Eylül 1922'yi unutmayın.. Aradan 102 yıl geçmiş ama başımızdan bela eksik olmuyor... Bizi rahat bırakmazlar.. Neden ? İyi düşünmeli...

***

Eylül 2015 / ÇOK ÖNEMLİ BAZI YETKİLİLER BİR ZAMANLAR DİYORLARDI Kİ :

"Onların silahları, zaten ellerinden düşmemişti ,hepsinden haberimiz vardı...Bunlar, aradan geçen zamanı, kuvvetlenmek ve silahlanmak için kullandılar, sözlerini tutmadılar, silahlarını gömmediler..." Bazı il amirlerinin de "bilmem ne süreci" sırasında operasyona izin vermediği, bazı menfi gelişmelere göz yumdukları ifade ediliyor... Düşünüyorum, şu yaşa geldim, soruyorum kendime : Meclis araştırması ne için yapılır ? Vatan evlatları hıyanete kurban edilirken hesaplar başka ne için sorulur ? Olup bitenler, ilanihaye milletten gizlenebilir mi ? "Şecaat arzederken merd-i kıptî ..."sözünü eskiden de pek anlamazdım, şimdi de anlayamıyorum...Fani dünyanın hep kendine kalacağını sanan nefsinin esiri zavallıların, bir yarın hesabı yok mudur ? Bu hesap sadece kıyamette mi sorulur ? Unutulmasın, hafızalar, dipdiridir...Hataların itirafı da bir fazilettir. aksi halde son pişmanlık fayda vermez. Milletimizi saf zannedenler, uyandıklarında karşılarında âdil ve çok sert çatılmış kaşlar göreceklerdir. Allah sonumuzu hayreyleye... Evlat kaybedenleri ve gençleri durdurmak kolay değildir. Hele haklı iseler.. Tıpkı bir zamanların mağdurları, şimdinin malum ,makbul ve müreffeh, dünyaya mağlub olmuş, idealizmini kaybetmiş muhtevasız zavallıları gibi...

***

Eylül 2017 / Mümkün olduğu kadar susarak ve fakat uzun uzun, ibretle dinleyerek

az konuşma dönemini açıyorum...Tabi ki dersler dışında.. Ona henüz çare bulamadım.

Belki derslerin yarısı öğrenciye ayrılabilir...

***

Eylül 2019 /  Rahmetli Hasan Celal Güzel, kendisini tanımakla talihli bulunduğum ender şahsiyetlerden biriydi ve benim o zamanlar Cumhurbaşkanlığına en yakışan kişi diye düşündüğüm bir kimseydi. Yazılarını okurdum. İsabetsiz bakışlarından biri ne yazık o devrin M.Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'i beğenmesiydi. Bu başarısız bakanın neyini beğenmişti hâlâ anlayabilmiş değilim. Belki de yönlendirmeye, etkilemeye çalışıyordu ama nafile.. Milli Eğitimizde o 7-8 yıl tam bir kayıp ve gerileme dönemidir diye düşünüyorum. Hasan Celal Beyin asıl hizmeti YENİ TÜRKİYE DERGİSİ'yle yaptığı devlet çapında hizmettir. Beni bile nezaketle bizzat arar, yazı vazifesi verir, teşekkür eder, gönül alırdı. Bu vesileyle o dergide önem verdiğim dört makalem yayınlandı. Kendisini rahmetle yad ediyor , ruhu şad, mekânı cennet olsun diyorum...

***