Kızılay ihtiyaç sahiplerine yardım paketi dağıtıyor
Çocuk İstismarını önlemeye yönelik yeni dernek geliyor
Emiryakup Mahallesinde toplu aşılama yapıldı
TESKİ'de Genel Müdür Koltuğu Bakın Kaç Ay Boş Kalacak?
YAZAR:FATİH ERGE
Bazı sosyal medya kullanıcıları ve köşe yazarları çirkefe yatarak bu duygu yüklü ziyareti baltalamaya çalışsalar da halkımız hassasiyetin farkında.
Öncelikle şunun belirtmeliyim ki Türk dünyasının en uzak noktasına yapılan seyahat dahi gezi olarak adlandırılmamalıdır. Oralara yapılan yolculuklar özel nedenlerle yapılan eğlenceden, şamatadan uzak milli ve manevi duyguların hazzı için yapılan çileli yolculuklardır.
İslam’ın şartlarından bir tanesi olan Hac farzını yerine getirmek için yapılan yolculuğa geziye gitti denilemez ise Türk dünyasına yapılan yolculuklar da aynı bu kategoride değerlendirilmelidir. Biri maneviyatımız için diğeri milli duydularımız için farzdır.
Cüneyt Yüksel işte bu milli duygularla 7 yıldır yani il başkanlığı döneminden bu yana her yıl 10 Kasım’ı Atatürk’ün doğduğu evde anmaktadır. Atatürk’ün vefat tarihi olan 10 Kasım’da evlatların olarak yeniden doğuyoruz ve izindeyiz diyebilmek kuvvetli bir iradeye sahip olmakla mümkündür.
Bu tip organizasyonlar belediyelerin asli görevleri arasındadır, 100 yıl önce vatan toprağımız olan Balkanlarda kalan soydaşlarımız bizlerin bakmakla mükellef olduğu, dertleriyle dertlenmemiz gerektiği, sıkıntılarını çözmeye çalışmamız gerektiği bilincini keşke Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’ta farkına varsa. Balkanlarda onarılan eserler üzerinde Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi tarafından onarılmıştır tabelası görmek bizlere gurur yaşatırdı. Şimdilik Bu gurur İstanbul, Bursa, İzmir Eskişehir Belediyelerine ait...
Atatürk evinde yapılan resmi 10 Kasım Anma töreninden sonra bir başka hicranımız olan Makedonya’ya doğru yola koyulduk. Cüneyt Başkan 41 kişilik otobüsün şoför arkası koltuğunda oturuyordu. Yol uzun mikrofunu eline aldı ve şu konuşmayı yaptı. “Siyasi kimliğimi bir tarafa bırakarak bu konuşmayı yapıyorum, özellikle Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımız gerek eğitim, gerek ibadet özgürlüğü, gerekse ekonomik yönden baskı görüyorlar. Süleymanpaşa Belediye Başkanı olarak gücüm yettiğince soydaşlarımızın yanında olacağım, onlara destek vereceğim. -Otobüste bulunan CHP’li meclis üyelerine seslenerek “ Sizden ricam grubunuzda bu konuyu gündeme alın Kadir Abiye (Albayrak) durumu aktarın benim gücüm bir yere kadar Büyükşehir imkanları ile çok daha fazla işler yapabiliriz. İlimize okumak için gelen Soydaşlarımızın çocuklarına burs, barınma gibi imkanlar sağlanabilir ” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Bu konuşma oldukça duygusal ve derin anlamlar çıkartmamız gereken bir konuşmaydı, konuşma biter bitmez otobüs içinden çok kuvvetli bir alkış geldi. Yolculuk devam ediyordu Makedonya sınırına yaklaşmak üzereydik Manastır’a doğru şoför kıvrımlı yollardan direksiyon sallarken mikrofonu yeniden eline alan Cüneyt Yüksel Çırpınırdı Karadeniz Türküsünü söylemeye başladı, yolcular da eşlik ettiler, sonra sırasıyla Balkan Türküleri bilindiği kadarıyla büyük bir coşkuya seslendirildi, milli duygular had safhaya ulaştı.
Manastır’da Atatürk’ün okuduğu Askeri Lise binasına grup olarak gittik, havanın kararmasına 1 saat gibi bir süre vardı. Zaman kaybetmeden hemen bugün müze olarak kullanılan lisenin çift taraflı yorgun merdivenlerinden 2. kata doğru çıktık. Sol taraftaki koridordan ilerlediğimizde işte Atamızın kişiliğinin oluştuğu o sınıfa girdik. Öğrencilik yıllarında giydiği kıyafetler, kalemleri, mürekkep okkası, ders notları... ve en önemlisi 2 adet nüfus cüzdanı! Neden 2 adet? İlki Osmanlı Devletine tabi olduğunu gösterir Osmanlıca yazılmış bir kimlik, diğeri 1 seri numaralı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını gösteren Nüfus Cüzdanı... İşte bu lisede aldığı eğitim ile hayallerini geliştirdi Mustafa Kemal Atatürk.
Ziyaretimizi tamamladıktan sonra Manastır Türk çarşısında yürümeye başladık, yolun sonundaki meydanda 1500 lü yıllardan kalma eski ve yeni isimlerinde tüm ihtişamlarıyla Osmanlı Camileri vardı... İşte bunlar bizim mührümüz, Manastır Türk çarşısındaki Boşnak böreği satan soydaşımız... Bunları nasıl görmezden gelebiliriz, nasıl omuz atabiliriz?
Manastır’dan sonra Ohri’ye geçerek otelimize yerleştik. Gün aydığında Ohri Türk Çarşısına giderek yine büyülendik, en fazla iki katlı yapılardan oluşan sıra dükkanların önünden geçerken geçmişte yaşananları, dramları hissedebiliyorsunuz. Minareden gelen ezan sesi, 10 asır önce dikilen çınar ağacının 12 metre çapında gövdesinin altında oturup soluklanmak, İstanbul Kahvecisinde oturup Türk kahvesi yudumlamak, ince belli bardaktan demleme çay içmek, esnafa “agacım nasılsın biz anavatandan geldik” demek kadar onurlu, sıcacık bir tebessüm ile “hoşgeldiniz” diyen Osmanlı yadigarının mutluluğu kelimelerle tarif edilemeyecek kadar büyük bir duygu yoğunluğudur. Evet biz sizleri unutmadık, yanınızdayız ve her zaman yanınızda olacağız diyebilmek göz yaşınızın tek bir damlası kadar çok kıymetlidir.
Uzatmayacağım; Kalkandelen Üsküp... Her biri ayrı bir hikaye. Türk eserleriyle dolup taşıyorlar. Çarşısı, pazarı Türk diye haykırıyor aynı duygular, aynı hasretler... Makedonya’da camilerimizde ezanlar gür sesle okunuyor. Şadırvanlarda abdest alan yiğitler, camilerde saf tutan gönül erleri o kutlu günü bekliyor.
Allah şahittir ki eleştirileri hoş karşılıyorum. Milli duyguları edinmek, hayal dünyanıza katabilmek gözünüzün görmediği yerlere ulaşabilmek ile mümkün oluyor. Düne kadar vatan toprağımız olan Balkanlar için Cüneyt Yüksel’in iç dünyasında fırtınalar kopuyor, çok şeyler yapmak istiyor, herkese yetişmek yaralarına merhem olmak istiyor, bunu görüyor hissediyorum. Allah inananlarladır sevgili başkan, bu yolları dualarla açan ecdadımızın nesli olarak emeklerini boşa çıkarmayacağız inşallah.
Kutlu gün yakındır...