Gönül yaralarıdır. Yıllarca iyileşeceğe benzemiyor. 6 Şubat Pazartesi sabahından beri aklımız başımızda değildir. Evler yeniden yapılır da kaybedilenlerin yeri dolmaz. Evlatlarımız, analarımız, bacılarımız, kardeşlerimiz, dedelerimiz, ninelerimiz, arkadaşlarımız, esnaf, okumuşlar, okuyanlar, istikbalini kazanmış olanlar, kazanacaklar, çeyizler, taksitler kredi ödeme hesapları, tatil planları, arabalar, hayaller, hatıralar…hepsi darmadağın oldu. Koca bir Anadolu kan ağlıyor. Kayıplarımızın yüz bini aşmasından endişe ediyoruz. Bu bir savaş zayiatı.. Mağlup olduk. Kendi ellerimizle kurduğumuz evlerin altında kaldık. Adına “müteahhit” denen kimselerin ve diğer bin bir sebebe bağlı sorumluların “ahd”ine sadık olmamalarının bedelini, henüz analarından süt emmemiş, yeni doğmuş bebelerden ak pürçekli ninelere kadar masum insanlarımızın ödediği kanaati yaygındır.. İnsan kendi kendine ancak bu kadar zarar verebilir. Umulmadık bir zamanda yıkıldık, perişan olduk. Hayaller yok oldu. Toprağın kara bağrı; kendi evlatlarını, dünyaya doyamayan çocuklarını, gençlerini, analarını, daha bir yığın yapılacak işleri ve sorumlulukları olan babalarını alıyor da alıyor. Onlar için hüzün içinde alıştığımız ve el bağlayıp boyun büktüğümüz cenaze törenleri bile yapılamıyor. Köyler, kasabalar, mahalleler, sokaklar, caddeler, çarşılar, dükkânlar, yollar, köprüler, tarlalar, sular, çadırlar…göz alabildiğine her şey yıkık, harabe, toz duman içinde. Eşyanın hakimiyeti, mütevazı ataların bugünkü torunlarını tarümar etmiş durumda. Bu şehirlerde 15 katlı binalardan oluşan sitelerin, niçin yapılmış olduğuna bir türlü akıl sır erdiremiyorsunuz. Hepsinde üniversite ve ilim hayatı olan bu yerlerde doğan ve yaşayanların neden bu akıbete duçar olduklarını anlamakta zorluk çekiyorsunuz. Televizyonlarda daha önce neredeyse hiç görmediğimiz, adlarını duymadığımız bilim erbabı akademisyenler, haritalarla, şekiller, şemalar önünde konuşuyorlar. Öbür tarafta TIR’lar, yurdun dört bir yanından yardımlar taşıyor, iş makineleri, greyderler zalim gürültülerle yarı yıkık evleri deviriyor, içinde bir zamanlar dokunmaya kıyılamayan tozlu eşya döküntülerini kamyonlara dolduruyorlar. Kimileri de vakit varken bazı eşyacıkları, dünyalıkları kurtarabilmek için bazı fırsatçı nakliyat firmalarıyla pazarlık telaşına düşmüşler. Orta Anadolunun şehirlerinden birinin mütevazı bir köyünde has kadın analar, hayat sermayeleri ineklerinden sağdıkları bakraçlarla sütü deprem bölgelerine götürülmek, yoğurda, peynire çevrilmek üzere gelen çelik depolu arabalara boşaltıyorlar, doğunun buz gibi soğuk bir şehrinin bir başka köyünde analar,-bacılar tandırın başında oralara yetiştirilmek üzere ekmek, pide hazırlıyorlar, büyük şehirlerin vakıfları, dernekleri, belediye birimleri büyük bir fedakârlık heyecanı içinde çalışıyorlar..Anadolu ayağa kalkmış, yardım kampanyaları dünyadan da ses getirmiş, kurtarma ekipleri harıl harıl çalışmakta masum çocuklarımızı, insanlarımızı betonların altından kendi hayatlarını tehlikeye atarak gün ışığına kavuşturmakta, canlarına can katıp ciğerlerine nefes aldırarak bağırlarına basmakta sevap üstüne sevap kazanmaktalar. Allah onlardan razı olsun inşallah..İki hafta boyunca deprem şehirlerinde çadırlar kurulmuş, mutfaklar hazırlanmış, çorbalar dağıtılmakta, üstbaş ve kıyafetler, battaniyeler çoluk çocuğa ulaştırılmakta, bir gönül ve merhamet seferberliği her köşeye yayılmaya çalışılmaktadır. Ordu ve emniyet teşkilatının binlerce mensubu güvenliği sağlamak için gecesini gündüzüne katmaktadır. “Birkaç ay sonra bütün bu olanlara alışacak ve başa gelenleri unutacak mıyız ?” sorusu kafamızı mengene gibi sıkıyor. Yarın tekrar bahar yağmurları başlarsa hâller nice olacaktır ? Başka şehirlere, devletin kanatları altına veya akrabalarının yanına sığınanlar bir dereceye kadar dişlerini sıkar ve yazı beklerler. Ya kalanlar ? Ya biz bu “travma” dedikleri manevî cefâyı nasıl kaldıracağız.? Allah sonumuzu hayreylesin. Zor zamandan geçmekteyiz. Bin yıllık Anadolu, ne zaman kolay bir hayat sürdü ki bu “vatan” dediğimiz diyar-ı gurbette ? Yunus Emre acaba ne diye “Düş d’önüme hubbü’l-vatan; gidem hey Dost deyu deyu..” demiş, dualar içinde anlamaya çalışıyorum…
Nedense bazı kimselerin "Küçük dağların sahibi gibi" kibirli hâlleri, bana Cenap Şahabeddin'in Tiryaki Sözleri'ni hatırlattı. Diyor ki:"Tevazu yaşamağa benzer, örterek güzelleştirir." Can sıkıcı ve şaşırtıcı olan, mütevazı görünüp zıddını yapanların, muhataplarının bunu anlamadığını sanma zaafları veya fani dünyamızdaki hiçbir bedele değmeyecek küçücük hesaplarıdır. Onlar bilmiyorlar mı ki "Şöhret âfettir." Allah bizi, nefsimizin ettikleri ve edeceklerinden korusun. İşte bunun için "Büyük Cihâd"dır. Bir zamanlar bir dostun "Bana yarım bardak su getireni bile unutmam." sözünü yıllardır iyi ki unutmuyorum. Allah şaşırtmasın, yanıltmasın. Nefsime mağlup olmamak hususunda dualardayım...
49 yıl önce,1973 Eylül başında otobüsten inip, Ankara'da çektiğim kurada çıkan ilk tayin yerim olan Kütahya Kız İlköğretmen Okulu'nun adresini sorduğumda dört yol ağzındaki "Çinili Vazodan İstasyon Yoluna doğru" yürümem, sol kaldırım boyunca 150-200 metre gitmem gerektiği söylenmişti. Ciddiyetle karışık bir heyecan içinde okulun kapısından girerken son sınıflardan 6-7 gencin bana "Hoş geldiniz Hocam." tebessümlerini hiç unutmadım. Hepsine sağlık ve afiyetler diliyorum.
"Devlet demek güven demektir." Prof.Dr. Ersan ŞEN
HaberTürk Kanalında Veyis Ateş Bey'in yönettiği "Gündem" programındaki konuşmacıların hepsini; düzgün Türkçeleri, sağlam ifade mantıkları, konuları ele alış üslupları, birbirlerine saygıları, hukuka dikkat ederek meseleleri ele alış tarzları, konuların gerginliğine rağmen kontrol etmeyi başardıkları millî ve hissî hassasiyetleri sebebiyle tebrik ediyor ve hepsinin, hangi siyasi görüşte olurlarsa olsunlar ülkemize,kamuoyuna veya meclisimize çok yakıştıklarını düşünüyor,tebrik ediyorum ve büyük bir dikkatle aydınlanarak dinliyorum...
YILIN HER GÜNÜNDE SEVGİLİMİZ, VATANDIR...
"VALENTİNES" DE KİM OLUYORMUŞ ?
Sevgili kimmiş, şehit ana babalarına sorun ey gafiller...
15 Şubat 2021 · - Rahmetli Ayhan İNAL’ın hafızasında yüzlerce şiir vardı. Kendisini son 25-30 yıl içinde defalarca dinledim. Son 50-60 yılın büyük şairlerini, fikir adamlarını tanımış, dinlemiş, millî hassasiyetleri yüksek bir insandı. Gür sesiyle kendini dinleten, güler yüzlü, kibar ve mütevazı bir şahsiyetti. Sakarya Üniversitesinde 1999 yılında düzenlediğimiz bir şiir akşamına, beni kırmayıp gelmişler; Rahmetli B.Sıtkı ERDOĞAN ve Rahmetli Dilaver CEBECİ ile birlikte dinleyenleri şad u hurrem eylemişlerdi. Allah rahmet eylesin.Ruhu şad, mekânı cennet olsun. "Gelimli gidimli dünya; son ucu ölümlü dünya...
15 Şubat 2020- Eminim ki televizyon kanallarındaki dizi filmleri seyreden herkes farkındadır. Birileri bu milletin kimyasıyla mı oynuyor ? Aile faciaları, bilmem neler , her türlü felaketler, karakter bozulmaları, lüzumsuz masumane gözyaşları, bin yıllık değerleri aşındıran her türlü suistimal, cinayet ,sahtekârlık, felaket art arda gidiyor. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi masumane pozlar. Birileri bizimle fena halde oynuyor mu yoksa ? Biraz daha rıza gösterilir ve hoşgörülü olunursa çok geç kalınmış sayılabilir. Ben aklımdan geçenlerin binde birini sembolik olarak söyledim. Üzerimizde ölü toprağı yoksa bu dizi filmlerin senaryolarına çok daha dikkat edilmesi zamanının gelmiş ve geçmek üzere olduğunu hatırlamalı ve hatırlatmalıdır. Hem dinî hassasiyetleriniz olacak, bir bardak suda fırtınalar kopartacaksınız hem de bu olup bitenlere göz yumacak, duymayacak, susacaksınız. Siz "Herkesi sağır, âlemi kör mü sanırsınız ? "
Türkiye'nin sabırlı insanları ruhen ve bedenen sağlıklıdır. Sorumlular hem kim iseler onlara, milletimizin has insanlarına hastanelik, zavallı, tehlikeli insanlarmış gibi muamele yapılması yanlıştır,denilmelidir.Yarınki çocuklarımızın ruh sağlıkları önemlidir Kaşlarımız çatıktır, televizyonlardaki dizi film senaryolarının muhteva ve sanat değerlerinin düzelmesini teyakkuz halinde beklemekteyiz. Evlerimiz "yol geçen hanı", çocuklarımız da sahipsiz değildir.
***
-17 Şubat 2015 · -Şu ince zevke, bir de günümüz evlerine bakın...Arkasında da sevimli bir bahçe görünüyor. Çiçekler, kuşlar, domatesler, biberler, çilekler; su şırıltıları içinde koşuşan çocuklar, tavuklar, kediler...Tandırda pişen taze ekmeğin kokusu...Nerelerdesiniz ?
***
18 Şubat 2022 · - TRT1'de gösterilen yeni dizi, AŞKIN YOLCULUĞU:
HACI BAYRAM-I VELİ'yi beğendik. Güzel hazırlanmış. Mekânlar, kıyafetler ve senaryo başarılı. Dil ve üslup seviyeli . Hikmetli sözler ve nükteler gönül okşayıcı. Somuncu Baba diziye çok yakışmış. Medrese talebeleri, yörük kızları ve esnaf da tavır ve edalarıyla, her hâlleriyle kendilerini seyrettiriyorlar. Bizimkiler zengin irfan kaynaklarımızı keşfettiler.
Nice yüz ve bin dizi çevrile ve torunlarımıza gösterile de akıllarımız başlara devşirile ve gönüller şad ola inşallah. Emek verenleri tebriklerimizle ve kendilerine teşekkürlerimizle efendim...İlk akşamki bölümden birkaç cümle:* Bizim somunların tadı, bal, pekmez ve yoğurdun mahir ellerde yoğrulmasındandır.* Yoğurmak yetmez, beklemek, durmak ve sabır gerek...* Somunu somun eden, piştiği fırındır...
***
18 Şubat 2021 · -CEMRELER GELİYOR HAZIRLANIN...
20 Şubat 2021 Cumartesi günü ilk CEMRE, havaya, 27 Şubat'ta suya ve 6 Mart'ta da toprağa düşecek..Nihayet 21 Martta Yeni Gün / Jangı Kün / Sabantuy /Nevruz geliyor. Ergenekon Bayramı..Tabiat yine Allah'ın verdikleriyle canlanacak, renklenecek.Her yer kokular,sesler, şırıltılar ve binbir lisan ile konuşacak, arz-ı hâl eyleyecek, hazırlanın...Allah'ın izniyle bu yıl da ilk yaz geliyor. Bu güzelim "elhân-ı şita " onun habercisidir."Sükûtun elhân-ı mezâmiri"dir.. HOŞ GELİŞLER OLA...
18 Şubat 2012 · ARTIK BAHAR GELİYOR...
Bugün havaya cemre düştü. Sabah, İstanbul'da gün ışığı altında uyandık. Karlar yavaş yavaş erimeye başladı. Gelecek hafta bugün suya cemre düşecek,çözülen buzlar yine gün ışığında şırıl şırıl derecikler hâlinde meyillerden aşağı mecrasını arayacak, büyüyerek belki de ırmak olacak, deryaya varınca da susacak : " Cûylar kim vardılar deryaya, hâmûş oldular..." Şair öyle diyor.. Sonraki üçüncü hafta toprağa cemre düştü müydü, sormayın gitsin, bir buğulanmadır gider.. Artık baharın, nevruzun, yeni günün gelmesini kim önleyebilir ki ? Baharı bu seneki kadar özlediğimi hatırlamıyorum.. Gözlerim erik ağaçlarında. Yine yanılacaklar.. Bembeyaz açılıp yanacaklar, aceleciler.. Zamanın gafilleri...Cemreler hayrola, Hıdırellezlerin hasreti yürekleri sara...
***
20 Şubat 2021 · HAVAYA DÜŞEN CEMRE…Günleriniz mübarek, havaya düşen ilk cemreniz hayırlı ola...Siz de benim gibi ; yumuşayan havanın davetine katılarak eriyen karların, gün ışığında parıldaya parıldaya, şırıltılarla nazlı nazlı akışını seyrederken ; yaslı tabiatın, Korona'dan kaybettiğimiz rahmetlilere ve kıyılan nice masum canlara gözyaşlarıyla ağladığını, derecikler halinde toprağın kara bağrına aktığını ve "artık son olsun, insanlarımızın canı yanmasın, annelerin yavruları öksüz kalmasın, zalimler ıslah olsun, olmazlarsa kahrolsunlar.." diye kederlere kapılıp yücelere niyaz ettiğini düşünüyor musunuz ?
18 Şubat 2018 · Dün akşamdan itibaren paylaştığım yakın tarihle ilgili iki bilgi ve haritanın bulunduğu resimleri; yetersiz, yanlı ve yanıltıcı yorumlara yol açmaları üzerine uzman tarihçi ve gazeteci arkadaşlarımın nazikane açıklama ve uyarıları doğrultusunda silmiş bulunuyorum.Birbirimizi kırmayı göze alamam. Alanın uzmanları doğruları daha iyi bilir. Yanlış hesap Bağdat'tan döner.Yanlışlar, düzeltilmek içindir. Doğruların da binbir yüzü vardır.Sanılmasın ki yakın tarihin meseleleri tek yönlüdür..Yine de üslubumuzda kırıcı olmamak gerektiğini hatırlatmak zorundayım....Selamlarımla
·
Bu tarihî kubbeyi, dehasının mahsulü minarelerle Türk- İslâm rengine boyayan Mimar Koca Sinan'ın, Fethiye Camii Ayasoya'da ilk Cuma namazını kılan Fatih Mehemmed Han'ın .. ve bu camide 500 yıl namazlarını eda eylemiş ecdadın ruhları şâd olsun, istikbalde de caminin duvarlarına Kur'ân sesleri sinsin inşallah..
***
20 Şubat 2015 · -BİR ZAMANLAR…
Bence, bir zamanlar bu evlerde; ak sakallı dedeler, ak yazmalı nineler, oyalı tülbentli anneler, burma bıyıklı babalar; teyze,yenge ve halalar ; abi, abla, dayı, amca, bacanak, kayınçe, dünür ve baldızlar, yeğenler, enişteler, görümceler, gülme ve ağlamaları sokakları çınlatan torunlar ve sık sık mangal için köz-kömür, ateş, tuz, şeker almaya gelen komşular yaşarlarmış... Yahya Kemal'in dediği gibi;
"Heman alkış sadasın andırırmış, çağlayan sular.
Ederlermiş duasın, padişah-ı ma'delet-kârın.."
***
20 Şubat 2015 · - Dünyada böyle güzel bir şehir var mı ? Her hâli güzel...Sultanahmet Meydanı. Siz burayı bir de karlar eriyince görün... Mavi Caminin altı minaresinden biri tamirde,Ayasofya ilerde ,Topkapı Sarayı,Gülhane parkının arasında, solda sevimli Firuz Ağa Camii, sol önde İbrahim PaşaSarayı ve biraz ilerde belli belirsiz Türk Edebiyatı Vakfı...Halic'e, Boğaz'a,Marmara'ya ne diyeyim ki? Yahya Kemal demiş zaten : "Şerefli kubbeler iklimi, Marmara'yla Boğaz..."
19 Şubat 2021-İstanbul Arel Üniversitesi'nden Yüksek Lisans öğrencilerim olan
Cansu CAN ve Nurol GENÇ, danışmanlığımda tamamladıkları tezlerini bugün; Regaib sonrası Cuma günü başarıyla savunarak 1.Cemre'yi karşılamışlar, Âşık Veysel ile A.H.Tanpınar'ın ruhlarını şad eylemişler, Türk Dili alanında "Bilim Uzmanı" olmaya hak kazanmışlardır. Geçen ay unvanını alan "onuncu ve sonuncu"doktora öğrencim Dr. Mithat USTA'dan sonra; 43. ve 44. Yüksek Lisans öğrencilerim olan Cansu CAN ve Nurol GENÇ'i de tebrik ediyor, yeni unvanlarının, kendilerine, ailelerine hayırlı, uğurlu, kademli olmasını diliyor, "doktora hedefi"ne yürümeleri hususunda başarılar diliyorum. Savunma sınavında ciddiyet ve liyakatla hazır bulunan değerli jüri üyesi meslektaşlarım Dr.Öğretim Üyesi Ali TAŞTEKİN Bey'e ve Dr. Öğretim Üyesi Esra KİRİK Hanım'a teşekkürlerimi arz ediyorum...