Dünden Günümüze Doğru

KENDİ ZAMANININ VİCDANI OLMAK İÇİN;

Abone Ol

yaşanılanlar, şahit olunanlar, geleceğe belge yahut mektup / mesaj olarak kaydedilmeli, bırakılmalıdır. Her neslin kendine has ve sadece kendilerinin bildiği gerçekler vardır. Bir başka nesil aradan az zaman geçmiş olsa da 10-20 yıllık farka rağmen bir öncekini layıkıyla anladığını iddia edemez. “Herkes kendi çektiğini bilir.” derler ya, onun gibi her nesil de bir önceki veya bir sonraki nesil arasında farklı bir köprüdür. Öncekilerden tecrübe devralır, sonrakilere tecrübe devreder. O yüzden kimse önceki- sonraki dengesi içinde “Ben doğrusunu bilirim !” ısrar ve iddiasında olmamalıdır. Her neslin yaşadıklarını insaf ölçüleri içinde mübalağa etmeden yazmasında fayda vardır. Zaman en tarafsız hakemdir. Yazılanları layık oldukları yere koyar…

10 Temmuz 2016  · TV Net isimli kanalda "MISIR'IN ÇALINAN ENERJİSİ" başlığı altında bir saat kadar süren, can yakıcı bir belgesel seyrettim. Benzerlerini çok gördüğüm halde gerildim ve sarsıldım. Bu dünyayı kim düzeltecek ? "Nerede o kahramanlar ?" sorusu romantik ve hayalci olur ..Siz bir yolunu bulup bu proğramı indirin seyredin,sizin de uykunuz kaçsın. Uyumak için vakit bulunur da uyanmak için vakit bulunamayabilir...

10 Temmuz 2016  · Alın size huzur kaçırıcı, uykusuz bırakıcı  on dakikalık bir konuşma...

Buradan Amerika'ya gidip profesör olmuş bir Anadolu çocuğunun tespitleri...Eğitimimizden memnun değildik ama orijinallik adına her şeyleri de yıkamayız...Yeniden "Milli Eğitim Şuraları" ve son 20-40-60-80-100 yılın nesil nesil değerlendirilmesi için geç kalınmamalıdır..."Eyvah demeden..."

10 Temmuz 2020  · AZİZ MİLLETİMİZE HAYIRLI OLSUN. KARARI ÖĞRENİNCE NİYE BU KADAR ÇOK HEYECANLANIP DUYGULANDIĞIMI HEM ANLADIM

HEM ANLAYAMADIM. BİZ DUYGULU VE GURURLU BİR MİLLETİZ. GURURUMUZUN RENCİDE EDİLMESİNE ASLA TAHAMMÜL EDEMEYİZ.

Yıllar önce sıcak bir yaz günü arkadaşım Gazi Altun Bey ile Ayasofya'nın ibadete açılan bölümünde Cuma namazını eda etmeğe gitmiştik. Daracık, havasız, sıkışık bir yerdi. Oranın atların bağlandığı bir yer olduğunu sonradan öğrendik. Çok ağrımıza gitmişti. Ayasofya'nın kubbesi altında olmadıkça bir daha asla oraya gitmeyeceğime söz vermiştim. Belki aradan 30 sene geçti. Bundan 48 yıl önce de 1972 Mayıs'ında olmalı, Sultanahmet Meydanı'nda Fetih Mitingi yapıyoruz, yürüyüş kollarıyla, sloganlarla oraya yöneldik fakat Ayasofya önünde o zamanki birilerinin "fruko"diye hafife aldıkları, küçümsedikleri toplum polisleri üç sıra barikat kurmuşlar, sola geçiş yasak! Bizim polisimiz Fatih'in emaneti Fethiye Camii de olan mabede heyecana kapılır da gireriz diye tedbir almışlar. Biz o zaman 20'li yaşlarda üniversiteli gençlerdik . Bugünkü kararnameyi imzalayan Sayın Cumhurbaşkanı ise o zaman lise öğrencisi. Meclis'te kararı açıklayan grup başkan vekili bir MHP milletvekili. Hayırlı uğurlu olsun...Ben niye bu kadar duyguluyum ki. Bu gözlerime dolup dolup görmemi engelleyen yaşlar nedendir ?....Münasip zamanda gidip namazımızı kılacağız inşallah..Biz namazlarımızı açık havada, çimenler üzerinde, namazgâhlarda da kılarız ama bu AYASOFYA başka hem de BAMBAŞKA..Y.Kemal Beyatlı haklı :"Kader bizi senden ayırmasın"İstanbul…

TÜRKİYE’NİN ÇIKMAZLARINI DÜŞÜNMEK ve KONUŞMAK…Geçen gün  BİLGE OĞUZ YAYINLARI sahibi ve ve yöneticisi Oğuzhan Bey'le koyu bir sohbete girdiğimiz esnada resimler bile  çekilmiş, farkında bile değildim. Dalıp gitmişiz 50 yıllık konulara. Başarılı yayıncımız ismi ile müsemma kardeşimize Allah hayırlı işler ve nice başka başarılı kitaplar neşretmeyi nasip etsin..Fikrî alakası son yıllarda daralan aydınlarımıza da okumayı inşallah..Oradan çıktım  55 yıl önceden, Çapa’dan  okul arkadaşım Gazi ALTUN Beyin yöneticisi olduğu BOĞAZİÇİ YAYINLARI’na uğradım, çaylar geldi, başladık Türkiye’nin yanlışlarını düzeltmeye, akşam oldu, bizim düzeltmelerimiz bitecek gibi değildi...

7 Temmuz 2023 / REŞAT EKREM KOÇU’ yu, 1972'de Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'ndaki bir toplantıya davet etmiştik. Kendisininin tabiriyle, Kadıköy'den gelerek beklediği Karaköy'deki "şerbetçi"den alarak Çapa'ya getirmiştim. Sapsarı bıyıkları gözümün önünde, ufak tefek sevimli bir ihtiyardı rahmetli...

6 Temmuz 2023 / "ASYA'NIN YÜKSELİŞİ VE DÜŞŪŞÜ" adlı, Fransız yazarı Fernand Grenard'dan nefis bir Türkçe ile tercüme eden Orhan Yüksel'e yaşıyorsa teşekkürlerimi, hayatta değilse Fatihalarımı gönderiyorum. Bu kitabı Ekim 1970'te 18 yaşında iken Fakülte ikinci sınıfa geçtiğim zaman almışım, 53 yıl sonra 71 yaşında yarım asırlık hoca ve dede sıfatımla okuyorum hamdolsun..Kitap da ne sabırlı imiş beni 53 yıl beklemiş, bir âşık gibi..O mu âşık ben miyim, bilemedim...

5 Temmuz 2023’de SEDAT YENİGÜN KARDEŞİMİ RAHMETLE ANARKEN… 1969-1973 arasında Fakültede sınıf arkadaşımdı. Herkesle barışık, medenî, güler yüzlü, dindar, vatansever, okuyan, yazan bir insandı. Fakülteden dersten çıkınca Sahaflar yoluyla Kapalıçarşı’dan geçer MTTB’ye gelirdik, bana Necip Fazıl’ı tanıtıp sevdiren o oldu. Ben oradan çıkınca Çapa’dan ağabeyimiz Necmettin TURİNAY beyin kadrosunda yer aldığı karşı binadaki Yeniden Millî Mücadele Dergisi’nin yazıhanesi ve çalışma birimine uğrar, bir “mecmua” alır, annemin amca oğlu Recai YILDIZ'ın Kültür Müdürlüğünü yaptığı ülkücülerin hakim olduğu TMTF’ye uğrar, orada biraz yardım ederdim. İlk şiirim Malazgirt Rüyası bu derneğin TÜRK GENÇLİĞİ dergisinin Ağustos 1971 sayısında çıkmıştı. 5-6 ay sonra da Rahmetli hocamız Ahmet Kabaklı’nın baş yazarı olacağı TÜRK EDEBİYATI dergisinde yer alacaktık. Gazi ALTUN'un yazı işleri müdürü olduğu okulumuzun dergisi PINAR’da ise  ilk nesir yazımız 1972 başında çıkmıştı.. MTTB'nin dergisi Millî Gençlik'te yazıları da çıkan rahmetli Sedat beyle bu arkadaşlığımız sonuna kadar devam etti, yazıştık, görüştük. Karanlık eller onu vatanından ayırmasaydı çok başarılı bir Kültür Bakanı olurdu.Vefatının 43. Yılında ruhu şad, mekânı cennet olsun inşallah…

6 Temmuz 2020  · 

İlk doktora danışmanım, fakültede dört yıl boyunca Osmanlı Türkçesinde, Çapa Yüksek Öğretmen'de akşamları her hafta kültür derslerimizde Hocamız Prof.Dr.Faruk Kadri Timurtaş'ı, vefatının 41.yılında rahmetle yad ediyorum..

4 Temmuz 2019

Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün 21,22,23,24 ve 25.  Dönem mezunları geçiyorlar,geçtiler ve ben orada yoktum.21.dönem  mezunlarının üç yıl derslerine girdik...1993'te başlayan bölüm maceramızda,1995 girişli ilk mezunlarımızı ise 1999'da vermiştik. Tespitlerime göre, 30 kişiyle başlayan ilk sınıftan itibaren gelen yüzlece mezun arasında bu yılın mezunlarından bir gencimiz 3000. mezun olabilir. Acaba kim ?

Nice yıllara,hayırlısı olsun inşallah...

4 Temmuz 2019

Müge ANLI Hanım "Güven Bana" yarışmasında iki mert memleket evladının asil ve şahsiyetli tavırlarını görmemize vesile olarak, şu para tuzağı haline gelen ülkede "insanlığın ölmediği" ni ve bunun yalnız bize mahsus bir meziyet olduğunu düşündürerek yarınımız için beslediğimiz ümitleri artırdı.En umulmadık zamanlarda ne cevherler çıkabilirmiş demek ki...Konu küçük ve basit fakat manası derin.Hem de bu devirde ...Aşk olsun size

3 Temmuz 2021

ESKİLER YAMAN ADAMLAR....Her söylediklerinde ince hikmetler gizliyorlar.

Görünüşe aldanmamalı diyorlar. Viraneler içinde nice defineler gizlenir, diyorlar. Her evlat kendi ailesi için yüksek değer ifade eder diyorlar. İman ile paranın kimde olduğunu Allah bilir diyorlar... Enine boyuna anlamadan dinlemeden hüküm vermenin çok yanıltıcı olacağını söylüyorlar. Size değer verenlerin bu kanaatini sezmenin de bir feraset meselesi olduğunu ifade ediyorlar. Tevazunun yaşmak misali örterek güzelleştirdiğini bazan yüzeysel düşünmenin ve derinleşememenin ithamlı sorguyıcı çehresiyle söz sahiplerini öze nüfuz edememek, madalyonun başka cephelerini anlayamamakla baş başa bıraktığını hatırlatıyorlar. Manalı susmaların manalı konuşmalardan daha etkili olduğunu ifade ediyorlar. Bir çırpıda hayatın özetlenemeyeceğini  açıklarken sade ve açık fikirli olmanın değerini düşündürüyorlar.

BU ESKİLER, ESKİMEYEN ESKİLER BİR ÂLEM..

Atı alan Üsküdar' ı geçtikten sonra uyanmanın bir faydasının olmayacağını bile söyleyen var. Ben bu eskileri çok ciddiye alıyorum. Yenilerin her renkte tek tip hâle geldiği, kalıplaştığı son yıllarda bu eskileri ve onların yazıp söylediklerini dinlemeye ne kadar ihtiyacımız var. Hayırlısı olsun. Çocukluğumdan beri eskilerden dinlediklerimi yazmak niyetindeyim. Sözün özü, hiçbir şey göründüğü gibi değildir."Türk'ü anlamak için Türk'ü dinlemek gerek."

Ben her vatan evladı gibi çocukluğumda aileden aldığım duygulu sevimli dinî terbiyeden sonra lise sonlardan itibaren şuurlu olarak muntazam yaşamaya başladığım İslamî hayatımı kimselere ilan etmeye ihtiyaç duymadan ve gizlemeden, son elli yıl içinde ve hâlâ on binlerce sayfa, meal, tefsir, siyer, ilmihal, hadis ve benzeri kaynakları okurken de kendimi yetiştirmek öğrenmek niyeti içinde oldum. Birilerine göstermek için değil kendi bilgi ve hayat ihtiyacım doğrultusunda bir tercih içinde oldum. Kimseyi de yargılama, değerlendirme hakkını kendimde bulmadım. Allahın yarattığı her vatan evladı bir değerdir. Bir insanı tanımak çetin bir maceradır. Bazan bir ömür yetmez bazan bir söz yeter, derlermiş ESKİLER....

ESKİLER''i yazmaya devam edeceğim Tabi ki sembollerle...

3 Temmuz 2019

YAZ DÜŞÜNCELERİ -

Eserlerini daima okumaktan zevk aldığım sayılı fikir adamlarından birisi olan Yahya Kemal, arkadaşı Ziya Gökalp’le sohbet için buluşmalarını anlatırken söze şöyle başlar : ” Dün akşam meçhul filozofla yine Çınaraltı’nda bir araya geldik….” Ben de onlardan ilham alarak , kendi fikir arkadaşımla zaman zaman görüşüyor, Erenköy-Kozyatağı’nın, Sahrayıcedid’in sakin köşelerinde, ulu ağaçların gölgelediği mekânlarda kendisinin hikmetli sözlerine kulak veriyorum. Geçenlerde bir iftar sonrası serinliğinde yine o yerlerden birinde, çaylarımızı yudumlarken hayata dair hasbıhale daldık, vaktin nasıl akıp gittiğini fark etmedik. Aziz arkadaşım gözlerini kısarak bana diyordu ki : • Mazinin şaşmaz muallimi, öfke ve gaflet erbabının acı hikâyelerini asırlardır, anlatır durur azizim…• Hayat sahilleri kayalıklarla doludur. Tecrübesiz cüretkârlar, kendilerine bir hâl olmayacağını sanır ve aldanırlar. Hırçın dalgalar onları sulara çektiğinde yardım gelmesini boşuna beklerler. Hatta oradan geçip gidenler, ”Ne işi vardı oralarda ?” diyerek bir de üstelik ders verirler. Sizin hâliniz umurlarında bile olmaz.• Öfke ve gerginlik içinde yola çıkanlar için “Keskin sirke küpüne zarar verir .” diyen dedelerimiz, bu sözlerin gerçeğini ve gereğini yaşamışlar da demişler. Peygamberimizin “Öfkenizin ateşini sabrınızın sularıyla söndürünüz..”

hadisinden ilham almışlar.• Makbul adam, çevresindekilerin iltifatına aldanmaz. Aksine eleştiri ve tavsiyeleri ciddiye alır ki “Herkes düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım.” diyen soğuk ve soluk yüzlü İngiliz’i haklı bulur.• Tilkinin iltifatına, yalanına kanarak, ağzındaki peyniri kaptıran aptal karganın zavallılığına düşmektense yarına hazırlanan arının ve karıncanın tavrını beğenir. • Özeleştiri, otokritik veya kendini hesaba çekme, bazen de empati diye entelleşen tavır alışlar, zordur ve mutlaka lüzumludur. Kendini hesaba çekmeyeni hayat savurur durur. Son pişmanlık da fayda etmez. Kaleler düşmüş, atı alan Üsküdar’ı aşmış olur.• Bugün yüze gülenlerin, el oğuşturanların yarın size yabancılaştıklarını ve hayat dersi verdiklerini hayretle görürsünüz.• Denilmiştir ki “Ölmeden önce ölünüz..” Sizin kendinize ait sandıklarınızı, şimdiden yok sayınız ki, bir gün sağlık gibi elden uçup gittiğinde yanıp yakılmayasınız.• Mal, mülk, çoluk çocuk, makam, servet.. hepsinin birer imtihan, hatta düşman olduğu mealinde âyetler vardır, bilirsiniz. Yeniden okuyup düşünmek lazımdır. • Kendi ufkunu yegâne hakikat sanmanın sayısız mahzurları vardır. Felek zamanla acı dersler vererek öğretir, iş işten geçmiş, imkân ve nimet kuşları uçmuş, kibrine mağlup olanlar da “el elde baş başta kalmış” olurlar.• Marifet; belanın üzerine gitmek değil, beladan korunmaktır. Çünkü sağlığın korunması, tedaviden önce gelir.Eskimeyen eskilerin “Belki de şer görünende hayır vardır.”diye sabretmesi, kendini uyanık tutması boşuna değildir.• Vakit ilerledi, hava iyice karardı, evlerimize dönelim, silkinip kendimize gelelim.” İnsaf dinin yarısıdır.” diyelim. Âdil olalım, faydası önce bizedir. Kimsenin ekmeğine kastetmeyelim. Aksi halde bumarang gibi döner bizi vurur. • Bugün ak dediğimize yarın kara demeyelim. Bugün iyi dediğimize yarın kötü diyecek kadar zikzaklı ve istikrarsız, vefasız olmayalım. İyilikleri unutacak kadar nankörlük etmeyelim.• Bizim dışımızda cereyan eden stratejik oyunların bizden kaynaklandığını sanacak kadar safdil olmayalım. Sabırla susmanın kararlılık olduğunu bilelim. Çünkü bazen “Sükut ikrardan gelir” Susmak, konuşmaktan daha etkili olabilir…• Tevazu gömleğini giyelim. İyilikten, hoşgörüden kimseye zarar gelmez. Bu yaklaşım, ilkelerden taviz vermek anlamına da gelmez.  • Ağır söz, aslında sahibini yaralar ve günahtır. Dilimizi kirletmeyelim. Hallerini beğenmediklerimiz için de “Allah ıslah etsin..” diyelim, araya mesafeler koyalım.• Önce kendimizi düzeltelim. İnkılaba kendimizden başlayalım ve hep öyle kalalım. Olup bitende hayır vardır diyelim ama teyakkuzu/ uyanık ve tetikte olmayı da elden bırakmayalım.• “Hasbinallahü ve ni’mel vekil ve ni’mel nasîr…” diyelim, çalışalım çalışalım ve hep O’na sığınalım.“Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler…”Bir hafta sonra tekrar sohbet için görüşmek üzere kendisine veda ettim. Serin yaz akşamında mütebessim düşüncelere dalarak evime döndüm…

3 Temmuz 2017

1972 olmalı. Fakülte 3.sınıfta iken. Sınıf arkadaşlarımla..Rahmetli Sedat Yenigün ve diğer arkadaşlarımız.Üç dakikalık fotoğraflar dizisinin 2.09 ile 2.19 arasında on saniyecik şöyle bir görünüp kayboluyoruz..Hayat gibi. Sağda oturanlardan eli şakağındaki genç tanıdık mı ne ?.

10 Temmuz 2015  · YUNUS EMRE DİZİSİNDEN HİKMETLER:

* Aşk ile yürüyen, sırtında dünyaları taşır.* Çile, insanı, peygamberlere yoldaş eder.

* Yanmayan kamıştan,  ney olmaz...* Yoldan gelir, yola gideriz.* Dem, bu demdir...

* Nefs domuzunu beslemeyin !* Olanlar oldu, ölenler öldü..Kim oldu, kim öldü ?

* Geçti ömrüm bir âh ile; içi dolu eyvay ile..* Bu dünya penceredir; her gelen bakar gider...

10 Temmuz 2013  · KIRIM'LA İLGİLİ, TÜRK DÜŞÜNCESİ DERGİSİNDE yayınlanacağını öğrendiğimiz, üzülerek gözyaşları içinde -bir güzel şans eseri olarak önceden okuduğumuz -yazısını tebrik ederek, engin ve kavruk gönüllü, bence, nesirde sehl-i mümteni üstadı İsa Kocakaplan kardeşime ithafen bir Kırım türküsü dinlemeli : “Ey güzel Kırım..” veya “Benim adım bülbüldür ey / Aman yâr ey yârim…”