Son yazımı okuyanlar hemen hatırlayacaktır. Yazımın başlığı ; “SAVAŞA MI GİDİYORUZ, SEÇİME Mİ?!” şeklindeydi. Seçim meydanlarında yaşanan vahşeti ve ilkellikleri gören bazı okurlarım yazımın ne kadar isabetli teşhisler taşıdığını dile getirip takdirlerini belirttiler. ”Ben demiştim..” le başlayan cümleleri pek sevmem ama dolu yağışının gelişi üzerimize akan kara-gri bulutlardan belliydi. Yani olabilecekleri tahmin edebilmek sağduyu ve akıl sahipleri için zor değildir.
Kaldı ki daha önce de benzer yazıları gece yarılarına kadar uykusuz kalarak, beynim zonklayarak yazmış, uyarılarımı hem de kitabın ortasından yapmıştım. Amacım; tüm adayları ve partilileri sabır ve sükunete davet ederek, kirli ve zehirli bir dil yerine sevgi, barış , dostluk ve kardeşliği önceleyen bir siyaset dilini özendirmekti. Yani salt siyaset alanı için de düşünmeyin, genel anlamda yeşertilmesi gereken bir üslup ve felsefedir bu. Çünkü her alanda lümpenleşiyor, şizofrenik bir topluma evriliyoruz bu küfür ve şiddeti politikalarına amentü yapanlar yüzünden.
Bu yazı başlığının ilk anda sizin için hangi çağrışımları yaptığını bilmiyorum. Çünkü ek olarak düşündüğünüzde isim köküne getirerek birçok kelime türetebilirsiniz; sırdaş, arkadaş, yoldaş, ülküdaş gibi. Mesela bu iktidarla beraber en çok tekrarlanan kelimelerden birisi “ yandaş “ kelimesidir. Hep senin yanında olan yani. Sen iyi de yapsan kötü de yapsan, doğru da yapsan yanlış da yapsan, helal de kazansan haramlara da gömülsen, melek de olsan şeytanlığa da soyunsan, sonuna kadar lidere bağlı olma hali.
Akıllı adam işi değil bu, diye düşünebilirsiniz. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Tanrı bana akıl vermişse, bir Kralın kölesi, bir Führer’in kurşun askeri, bir Padişahın kulu, bir liderin robotu olmayı insanlık onuruyla bağdaştıramam. Yandaşlığın doğal sonucu akıl tutulmasıdır. Onlar verilen emri yerine getirmeye biatın somut kanıtı olarak bakarlar. Bunun için her türlü karanlık ve kirli işin gönüllü taşeronu olurlar. ” İnsanların düşünmemesi yöneticiler için ne büyük şans.” demiştir Adolf Hitler.
Yazı başlığı şimdi daha bir anlam kazandı galiba. Ben taşı gediğine oturtmak için eki değil, kökü tercih ettim. Şive farkıyla Daş devri dedim, siz taş da diyebilirsiniz. İnsanlığın yaşadığı tarihi çağlar vardır. Paleolitik Çağ (Kaba Taş) en eskisidir. Yontma Taş, Cilalı Taş ve Maden Çağı daha sonradır. Bir zamanlar Rizespor maçından dönen Fenerbahçe otobüsüne atılan taşlarla, Ekrem İmamoğlu’nun mitingini takip eden halkın üstüne fırlatılan taşlar bana bu eski devirleri hatırlattı.
Mitingde, ellerinde Türk bayraklarıyla onu dinleyen insanlara atılan kocaman d(t)aşlar, edilen küfürler, yapılan saldırılar yandaşlığın insanları ne hale getirdiğinin en güzel ispatıdır. Modern ve gelişmiş toplumlar Yapay Zeka ve Sanayi 5.0 devrimine koşarken, siyasi liderlerin bize yaşattıkları maalesef taş devirlerinin en ilkel olanıdır. Yazık! Yazık!
Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Cumhur İttifakı liderleri, hala görevde olan Bakanlar, AKP’li Belediye Başkanları ve İl Başkanları seçim stratejilerini düşmanlaştırma, aşağılama, iftira, hakaret, bağırıp çağırma üzerine kurgulamışlar. Yaşanan şiddet olayları nedeniyle bile muhalefeti suçluyorlar. Vali çıkıyor, izinsizdi diyor, Belediye Başkanı ise utanmadan bu taşları CHP’liler attı diyebiliyor. İzinsiz olduğunu var sayalım, insanlar birbirini kırsa, seyirci mi olacak bahsettiğiniz 5000 polis!
Üstelik görüntülerde her şey meydanda.150-200 kişilik bir grup MHP ve AKP bayraklarıyla, bir kısmı bozkurt işaretleri yaparak ellerindeki kocaman taşları alandaki İmamoğlu’na ve halkın üstüne fırlatıyorlar. Kadın erkek, genç ihtiyar, insanlar yaralanıyor. 17 kişi hastanelerde tedavi altına alınıyor. Vali; ihtiyaç olması halinde gözaltı işlemi yapılacaktır, diye açıklama yapabiliyor. İhtiyaç yok mudur sayın Vali, sayın Emniyet Müdürü? Bu insanlar “tavşan kaç” oynarken mi yaralandı? Otobüsün camlarını hava çok sıcak diye İmamoğlu mu kırıp parçaladı? İfadesi alınan 15 kişi de daha sonra serbest bırakılıyor zaten.
Belediye Başkanı taşları CHP’ler attı diyor. Doğru, provakatörlerin attığı taşları görmüyor hazret,alandakilerin geri iade ettiği taşların videosunu gösteriyor basın mensuplarına. Siyaset bu kadar mı kör etti gözlerinizi yahu! İktidarın güç zehirlenmesi bu kadar mı merhametsiz kıldı sizi! Kardeşim, şiddet nerden gelirse gelsin, kim yaparsa yapsın, hep birlikte kınamak ve önlem almak, yasalarımızın, insanlığımızın ve imanımızın bir gereği değil midir?İmam cemaat fıkrasını bilirsiniz. İmam yellenirse cemaat başka bir şey yapmaktan çekinmez. Liderlerin dilinden bal damlamalı. Ne diyor Koca Yunus;
“Söz ola, kese savaşı,/ Söz ola, kestire başı,
Söz ola, ağulı aşı,/ Yağ ile bal ede bir söz.”
Daha iki gün önce sayın Erdoğan yine Millet İttifakına demediğini bırakmadı. İmansızlar, ahlaksızlar. İllet, zillet. Akp’ye oy verenler, ya da Cumhur ittifakını destekleyenler vatansever, Müslüman, vermeyenler hain, terörist, fetöcü. Kendileri emirleri Allah’tan alıyor, diğerleri Kandil’den. İyi ki Millet İttifakı aynı üslupla cevap vermiyor. Rahmetli İsmet İnönü bile tek parti iktidarını devrederken bu kadar hırçınlaşmamıştı. Hele Erdoğan’ın, mitinginde gösterdiği pkk’lı Karayılan ile Kılıçdaroğlu beraberliğini gösteren montaj video, iktidar hırsının, kara ve kirli propagandanın insanları nerelere savurduğunun en son örneği. Tiksinerek ve içim burkularak izledim. Bir koltuk için değmez be. Ama yeter. Bu şiddet ve nefret siyaseti bitsin artık. Mevsim bahardır. Kardeşçe, el ele sandığa gidip, ülkemize de bahar ferahlığını getirme zamanıdır.
Sonuç ne olursa olsun, kim kazanırsa kazansın, ama sandığın namusu kirletilmesin, atı alan Üsküdar’ı geçemeden yakalansın, yeter ki milletin iradesi çalınmasın. Seçimler ve oylarınız milletimiz için hayırlı olsun dostlar.