Bir Hayatı Seyrederken

Dedelerimin ve babaannemin doğduğu Selanik-Manastır-Debre-Sarıgöl-Kayalar-Köseler ve civarı, 500 yıl Türk-İslam diyarıydı 1924 Mübadelesine kadar...

Abone Ol

Nisan 2025 / BİR HARİTAYI SEYREDERKEN....

Osmanlı-Türk idaresi tarafından bir zamanlar -muhalif tabiatlı- Avşarların Karamanoğulları başta olmak üzere muhtelif Oğuz boylarının çocukları, "Evlad-ı Fatihan / Fatihlerin evladı" olarak, İstanbul fethinden önce Tanrı'nın bize şehit kanları pahasına ihsan ettiği bu güzel topraklara iskân edildiler. Anadolu'ya Asya'dan nasıl gelmişsek Balkanlara da öyle gittik..Allah izin verse idi soluğu daha büyük ummanlarda alırdık ama her devirde bir Atilla, bir Fatih yetişmiyor ki...Haritasını görmek bile beni heyecanlandırıyor. Varın hesap edin, ben buralara gezmeye gidersem üzüntüden perişan olurum. Niye ki ? Onu da sosyo-psikolojinin tarihle ilgili uzmanları bilir. Ben içimdeki seslerin âlâsını bilirim de... Ben kendimi bilmez miyim ? Ah atalarımız ah...Orta Asyalarda kalıp uslu uslu duraydınız ya... Ne diye Oğuz Kağan'ın:  "Takı taluy takı müren kün tuğ bolgıl kök kurıkan / Daha deniz daha ırmak. Güneş bayrak olsun gök çadır..." telkinlerine kandınız ki? Belki bir gün gençliğimizde Turan uzak hayalimizdi. Ya şimdi ? Hayal de etmeyelim mi ? " Yabanlar kıskanır diye destan da yazmayalım mı ?" diyor rahmetli Arif Nihat Asya... Atalarımızın ruhları şâd-u hurrem olsun. Torunlarımız da yarınlara iyi hazırlansın inşallah...Yoksa dünyayı bize dar ederler.

Konuyu anladık ama burası neresi? Böyle bir yer var mı ? Konular bu kadarcık mıdır ve sadece şekilden mi ibarettir ? İnsanların her şeyleri varken de problemleri olmaz mı ? Her şeyleri olmak ne demektir? Her şey sadece madde midir, mana ne olacaktır ? Kimine göre mana her şeydir..Her şeyleri varken insanların feraset, iz'an ve irfanları eksikse, şükür duyguları zayıfsa ve onlar acemiliklerini tecrübe sayıyorlarsa ne olacaktır ? İşler çetindir ve ince ince çok ince düşünmeyi gerektirir ? İnceldiği yerden kopsun demek zavallılıktır. Allah korusun. Cemiyetimiz koparıla koparıla perişan hâllere düşürülmektedir. Korunmalıdır, sabırla, duayla, gayretle.

Nisan 2025 / Sabah haberlerini dinliyorum. Baktım yine Anzak Koyu dedikleri yerde Ne işler varsa, Yeni Zelandalılar, Avustralyalılar ve tabi ki amcaları İngilizler; gelmişler…Kuyruk acıları geçmemiş.."Şafak Âyini" imiş yaptıkları...Sabahın seherinde , biz namazımızı kılarken onların buralarda ne işi var ? Bizim gençler de bayraklarla gelmişler. Acaba şehit verdiğimiz nice diyarlara Mevlid okumaya, Kur'ân tilavetine gitmeyi de düşünürler mi ? İzin verirler mi ? Medine 'den Kırım'a, Musul'dan Viyana'ya, Belgrad'dan Budin'e, Filistin'den Sofya'ya,....hangi birini sayayım ki ? "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" nı okuyun, düşünün, yeter ve asla unutmayın.

Nisan 2025 / BU MİLLET BİRKAÇ YILDIR DEĞİL BİN YILDIR MÜSLÜMANDIR. MİLLÎ EĞİTİM HEM MİLLÎ HEM DE EVRENSEL ÖLÇÜLERDE OLMALIDIR...MİLLÎ EĞİTİM AKADEMİSİ NE DURUMDA, BİLEN VAR MI ? Bilenlere danışılmaz ve sorulup fikir alınmazsa, 20 küsur yıldır "kerameti kendinden menkul" tecrübesiz, ufuksuz kadrolarla yetinilirse, yılda iki defa geniş katılımlı "Millî Eğitim Şuraları" düzenlenmezse, "Prof. Dr." gibi unvanlar, bakan olmak için çok şeymiş zannedilirse olacağı budur. Ne bekleniliyordu ki ? İstişaresiz, çok sesli, demokratik ve millî iradeye uygun, dünyadaki gelişmeleri yakından takip edebilen bir anlayış gelmedikçe ne "Millî Eğitim" düzelir ne de yetişmekte olan nesiller yaşanmış gaflet ve dalaletleri affedebilir. Onlar kaşlarını çatmasa bile tarih mutlaka şaşmaz hükmünü verecektir. Çünkü bu konuda düşülen hatlar asla affedilemez... Sözün tamamı basiret ve feraset ehline söylenmez, sadece çıtlatılır, vesselam.

Nisan 2024 /  " ...Çiçek sadece koklanmak içinse, vazoları kıralım mı, sevdiklerimize kucak kucak demet demet deste deste güller saçmayalım mı ? Çocuklar annelerine gelincik papatya koparıp versin diye çiçek sapları zayıf değil mi ?" dersem sözü çok mu şakayla karışık uzatmış olurum acaba ? Konuyu anladık ama burası neresi? Böyle bir yer var mı ? Konular bu kadarcık mıdır ve sadece şekilden mi ibarettir ? İnsanların her şeyleri varken de problemleri olmaz mı ? Her şeyleri olmak ne demektir? Her şey sadece madde midir, mana ne olacaktır ? Kimine göre mana her şeydir..Her şeyleri varken insanların feraset, iz'an ve irfanları eksikse, şükür duyguları zayıfsa ve onlar acemiliklerini tecrübe sayıyorlarsa ne olacaktır ? İşler çetindir ve ince ince çok ince düşünülmeyi gerektirir ? İnceldiği yerden kopsun demek zavallılıktır. Allah korusun. Cemiyetimiz koparıla koparıla perişan hâllere düşürülmektedir.. Korunulmalıdır, sabırla, duayla, gayretle..

/ AYVAZ GÖKDEMİR UNUTULMAZ....

Nisan 2020 / 1975' te Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti kurulduğunda Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğüne getirilmişti. Bahar aylarından biriydi, Bakanlığa gittim, kendisine heyecanlı bir kalabalık içinde asansörde ancak yaklaşabildim, izniyle odasına girdim, kendimi tanıttım, durumumu anlattım. O zamanlar, ilk atama yerim Kütahya İlköğretmen Okulu'ndan gönderildiğim Yozgat-Çekerek Lisesinde görevliydim. Bir kaç hafta sonra, benim üç yıl içinde üçüncü yerim olacak Arifiye İlköğretmen Okulu'na nakledildiğim kararnameye imza koydu. Ben o zamanlar 23 yaşında idim, Ayvaz Bey de yanlış hatırlamıyorsam 33 yaşındaydı,ağabeyimizdi, hepimizin çok sevdiği karizmatik bir insandı. O hafta Ankara'da ÜLKÜ-BİR Genel Kurulu da vardı. DİE'nin salonundaki kurulda Büyük Türkiye davasına gönül vermiş ülkücü öğretmenler ve az sayıda akademisyen bir aradaydık. Ayvaz Bey'in adı, aramızda cesaretin ve çalışkanlığın timsali bir efsane gibi dolaşıyordu. Görevde bulunduğu iki-üç yıla yakın zaman içinde Öğretmen Okulları ve Eğitim Enstitüleri muazzam bir silkinişle ayağa kalktı ve Atatürk'ün istediği ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'nun gereği olan Türk Milliyetçiliğinin kaleleri oldular, Bir 16 Mart törenine gönderdiği telgrafı hatırlıyorum. Diyordu ki ;" Sizden farklı düşünen ve yabancı izmlere kapılanlar, kültür emperyalizminin bizden kopardığı bizim insanlarımızdır..Onları tekrar kazanmak için büyük dikkat ve sabır göstermelisiniz..." Genel Müdürlüğü yıllarında, öncekilerin yaptığı tahribat tamir edildi...Rahmetli Ayvaz GÖKDEMİR, eğer Özal hükümetlerinde veya sonraki hükümetlerde Millî Eğitim Bakanı olsaydı, bugünkü Türk Millî Eğitimi çok farklı ve daha ileri bir yerde olurdu. En azından TÜRKİYE ÖĞRETMEN AKADEMİSİ kurulurdu. Çünkü o çalışkan ve fakir Anadolu çocuklarının okuduğu Yüksek Öğretmen Okulu mezunuydu. Meselelere hakimdi..Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Unutulmayacaktır...Şerefli adı hafızalarımızda her dem taze kalacaktır.

Nisan 2020 / Dünyada hiçbir millet, bayrağında halı deseni bulunan Oğuz-Türkmen çocukları kadar yüksek bir sanat zevkine sahip olamaz...Yüzlerindeki güzellik ve asalet ; Dede Korkut'un bir şölen öncesi hazırlıklarını tasvir ederken dediği gibi, adeta binlerce "ipek halıça"ya yansımış sanki.. Turan Türklüğünün geleceği her alanda aydınlık olacaktır inşallah.

Nisan 2020 / HATIRALAR, ŞAHSÎ TARİHİMİZDİR ve ÖNEMLİDİR…

Doğru söze ne denir ? Gazi ALTUN Bey okul ve devre arkadaşımdır . Benim de ilk yazım, kendisinin Yazı İşleri Müdürü olduğu okul dergimiz "Pınar"ın Ocak 1972 sayısında çıkan "Öz Musikimiz" başlıklı yazımdır. Kendisinin teşvikleriyle olmuştur. Üç ay sonra yine sınıf arkadaşım Turgut GÜLER''in Yazı İşleri Müdürü olduğu Türk Edebiyatı Dergisine intisap ettim. Altı ay önce de annemin amcasının oğlu Recai YILDIZ'ın yönettiği TMTF'nin yayın organı Türk Gençliği dergisinde ilk şiirim "Malazgirt Rüyası" çıkmıştı. Kısacası yayın dünyasına torpil ve kayırmalarla girdiğimi itiraf etmiş durumdayım. Bu yetmiyormuş gibi okul içindeki diğer millî muhalif hareket olarak Pınar dergisini ele geçirip "Ülkü Pınarı" yaptık, adını yücelttik, orada da iki şiirim ve üç yazım çıktı, hamdolsun. Bu arada bir ilaç firmasının "Lokman Hekim" ve "Lokman Postası" adındaki yayınlarının da yönetimini üstlenerek yazı tecrübemizi artırmak nasip oldu. Bana destek vermekle bu iki kıymetli okul arkadaşım ve akrabam pişman mıdırlar, bilemem. Ben, halimden memnunum. Sağ olsunlar, elimden tutmuşlar, onları unutmak ne mümkün. Şakası bir yana; Gazi bey , tecrübeli ve sakin bir Babıali kahramanıdır. 52 yıldır bu camiayı ve meşhurları yakından tanımıştır. Turgut Güler biraderim de 20 kitap sahibi 40.eserine doğru, ehliyetle ve liyakatle teveccüh etmiş, kalemini erbab-ı irfanın emrine tahsis etmiş bir kıymetli müellifimizdir. Allah her birine hayırlı hizmetler ve sağlıklı yıllar nasip etsin . İnşallah biz de görelim...Yakın tarihe kayıt düştük. Baki selam efendim.

Nisan 2017 / Bu tabiat, insana şaka mı yapıyor, her renge bürünüyor, renkten renge giriyor..Hiç de istikrarlı değil. Değişip duruyor. Bizimle oynuyor. Biz de onun gibi mi olalım yani, anlamadım meseleyi ? Halbuki biz insanız... Vakur ve ağır olmalı değil miyiz?

Nisan 2017 / Kerkük'te Türkmen Partisi Merkezi'nin yakılması da ne demek oluyor ?

Yine yabancı parmaklar hangi oyunu sahneye koyuyor ? Benim bildiğim, asırlardır Müslüman olan Arap-Türkmen-Kürt beraberliği ve barışına çomak sokmak isteyenler yine devrededir. Allah hepsinin yardımcısı ola, zalimlerin oyunu geri tepe inşallah. Bizimkilerin ne yapacağını devlet tecrübemiz ortaya koyacaktır. Yorum gerekmez.

Diyarbakır Lisesinde 1948-49'da Ahmet Kabaklı Hocanın talebesi olduktan sonra , ondan da aldığı şevkle, rahmetli hocası gibi İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulunda tahsil gören; Arat-Tanpınar-Caferoğlu-Tarlan-Kaplan-Ergin-Timurtaş ...gibi güzide hocaların talebesi olan, 1969-73 arası benim de Fakülteden Hocam olan Kemal ERASLAN Bey , doktora imtihanımda jürimde de bulunmuş, TDK yayınları arasındaki tezimin raporunu yazmış, güler yüzlü, mütevazı, hatırşinas, çalışkan , örnek bir şahsiyetti. Rahmetli Prof.Dr.Kemal Eraslan Bey'in ruhu şad, mekânı cennet olsun….Vefa, güzel davranıştır, üstün meziyettir.

Nisan 2021 / Fuzuli de Baki de…İkisi de bizim...Hiçbir devrin şair ve yazarını, "Niye böyle yazdın ?" diye yargılayamayız. Sipariş üzerine mi yazacaklardı, hür iradeleriyle mi ? Dil konularını erbabına bıraksak ne dersiniz ? Ben bilmediğim hukuk konularını erbabından saygı ile dinlerim. Herkesin evinde Kur'an var, 10 bin kelimeyle yetinemeyiz. ,Alfabe bilmenin kimseye zararı yoktur. Çinli, Japon, Hintli alfabesini mi bırakmış ? Kafa önemlidir Latin alfabesi kolaydır ama akıllı bir camia bin yıllık alfabesini de bilir. Avrupalı Latinceden niye vazgeçmiyor ? İngiliz gâvurunun dilinde dünyadan derlenmiş 750 bin kelime var. Herkesi bu toplama dille ilimde, kültürde esir aldılar. İnsaflı ve bilgiye dayalı değerlendirme yapmak şarttır...Bilmeyen de öğrenmelidir...Madde başı kelime sayısı farklı sözlüklerimizde 150 binden 350 bine kadar değişiyor. Hedef bir milyon kelimedir. Ben 10 bin ile gündelik hayatın zayıf sözlüğünü kastettim. Ufuklu bakan dile ambargo koymaz. Türkçenin sözvarlığına girmiş hiçbir kelime feda edilemez. Alfabe meselesi kapanmıştır. dönüş olmaz. İsteyen Osmanlıcayı öğrenir. Bilgiden zarar gelmez.

Nisan 2024 / Bugün vefatını şaşırarak ve üzülerek öğrendiğim, Dede Korkut diyarı Bayburt'un has evladı rahmetli Cemil Çelik bey, yarım asır önce, 1975-76 Öğretim yılında- o zamanlardan binbir hatırayla dolu, -şimdi binalarının yerinde yeller esen- Arifiye İlköğretmen Okulunda 6Fen D sınıfında öğrencimdi. Kendisi gibi çalışkan öğrencilerimizden rahmetli Erol POLAT ile yan yanaydılar. Bu iki arkadaş, ortada en ön sırada oturan, saygılı, güler yüzlü, görev duygusu yüksek, çalışkan, vatansever gençlerdi. Türkiye'nin son 50 yılı, önce bizim nesli, sonra onların ve sonrakilerin neslini fikir ve siyaset rüzgârları önünde savurdu, gitti. Tarih, bu neslin sağda ve solda gösterilen Anadolu çocuklarına reva görülen haksızlıkları affetmeyecektir ve yakın tarih eğrisi doğrusuyla henüz yaşayanların şahitliğinde yazılmamıştır. Ah keşke, 80 sonrasının zindanlarında, devletçe yaşatılan zulümlerle, bu nesle o haksızlıklar reva görülmeseydi ve parsayı hak etmeyen ricat ehli toplamasaydı. Bu çocukların hepsi kardeş gibiydiler...Sağ sol ayırd etmeksizin vatan derdine düşen bu nesillerin kıymetleri bilinseydi memleketin çehresi bambaşka olabilirdi...Ölüm Allah'ın emri...Allah rahmet eylesin, ruhu şad, mekânı cennet olsun inşallah..

***