Atatürk 1933' de Türk Birliği için şu öngörüde bulunuyor:
“Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur; komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bu günden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir… Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır. Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli…(***)
Sovyetler, 26 Aralık 1991'de dağıldığında, Atatürk öngörüsünün 58 yıl sonra gerçeğe dönüştüğünü görüyoruz.
Sovyetler dağıldığında Türkiye' nin ne kadar hazır olduğunu, Türkiye' nin bu konuyu esastan ne kadar önemsediğini tam idrak edemiyoruz. Bu baptan ilerlersek, 5 Türk cumhuriyeti'nin KKTC' yi tanımamasına mukabil, Güney Rum Kesimini tanımasının altında Putin' in, Türki cumhuriyetler üzerinde egemen olduğunu düşünmek mümkün çünkü durduk yerde hiçbir devlet kendini kaosun içine atmaz. Konu hakkında suskunluk hala devam ediyor.
Şunu dikkate alalım; Atatürk' ün öngörüsünden biz nasıl haberdar isek Putin de 1933 söyleminden aynı şekilde haberdardır. Putin' in Türki cumhuriyetler üzerindeki etkisi ve ilgisi yabana atılamaz.
Bir büyük dolap dönüyor ama muhataplarından ses gelene kadar dolaptan gelen cazırtılı sesler bizleri endişeli biçimde düşündürmeye devam edecektir.
-----------------
(***) Kaynak: BOZDAĞ, İsmet. Atatürk'ün Evrensel Boyutları (kitap). Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.