VİRÜSNAME -Allah aşkına kapat artık şu televizyonu. Ay içime fenalık geldi Korona haberlerinden.! Muhtemelen her evde buna benzer konuşmalar oluyordur. Eh hani haksız da sayılmazlar. -Tamam hanım, hangi kanalı açayım? diyorum. İstanbul Kanalı´na zaten oldum olası karşı. Kumanda elimde başlıyorum gezinmeye. Burada yemek programı var geç, burada kuaförler yarışıyor, beride moda programı var onu da geç, Esra Erol´da aile içi şiddet, parçalanmış aileler, aldatmalar ihanetler onu da geç, kafam götürmüyor. Tam başka kanal ararken reklamlar başlıyor. On dakika sonra kumanda yine elimde. Karşıma çıkan ilk kanalda küçük bir araba için aileler yarışıyor. Bana bi faydası yok. Geçiyorum, aaa yine bir yemek programı. Kardeşim zaten kaç gündür ye iç yat, ye iç yat! Koronadan saklanırken duba gibi olacağız rahat koltuklarımızda. Güldürü programları da zevk vermiyor artık. Sadece bedenler değil,ruhlarımız da bezgin.Alışık olmadığımız bir esaret hayatı yaşıyoruz evlerimizde .Gülmek bile bir moral işi. Eskiden spor programlarıyla oyalanırdı erkek milleti. Şimdi o da yok. Birden TRT´nin müzik kanalına demir atıyorum. Neşet Ertaş söylüyor: Hep sen mi ağladın, hep sen mi yandın? Ben de gülemedim; yalan dünyada Sen beni görünce mutlu mu sandın? Ömrümü boş yere çalan dünyada? Ah yalan dünyada, yalan dünyada Yalandan yüzüme gülen dünyada. Zaten TRT´nin müzik ve belgesel programlarından başka bir kanalına kapalı ruh ve düşünce frekanslarım. Ama müzik kanalına söz ettirmem hani. İster Klasik Türk Musıkisi, ister Türk Halk Musıkisi, isterse Pop farketmiyor. Buna Yabancı müzik programları ve konserler de dahil. Müthiş bir müzik arşivi var TRT´nin. Ha şimdi yeni bir dizi başladı;? Ya İstiklal, ya ölüm.? İttihatçıların ve M.Kemal´in Milli Mücadele´yi nasıl örgütlediklerini, Damat Ferit´in İngilizlerle işbirlikçiliğini çok güzel anlattı ilk bölümlerde. Virüse karşı da bir milli mücadele gerekiyor aslında. Aman nazar değmesin. Barışırım belki TRT ile. XXXXXX Bu kasvetli günler yetmiyormuş gibi gökyüzü de karabasan gibi çöktü üstümüze. Her taraftan kuşatıldık arkadaş. Dört gündür güneşe hasretiz. Şu virüse bazen de hikmet nazariyle bakmaya çalışıyorum. Zengin fakir, yaşlı genç, kalkınmış geri kalmış, doğulu batılı, aydın cahil, inanmış kafir ayrımı yapmıyor, eşitliyor herkesi. Bizim dışımızda da bir dünya var. Yaşama hakkını unuttuğumuz ve hatta vahşice yok ettiğimiz insanlar ve başka canlılar var. Allah güneşi ve yağmurları yani bereketi ve nimetleri herkes için gönderdiği halde biz neyi paylaşamıyoruz.? Doymak bilmez iştahlarımız ve bencil ihtiraslarımız için düşünme zamanı. Ancak mikroskoplarla görebileceğimiz bir virüsün tehdidi ve dehşeti de varoluş sırlarına ve mutlak hakikate götürmeyecek mi bizi.? Dedim ya, içimiz sıkılıyor, hava da kasvetli. Ama ince ince , çisil çisil bir yağmur yağıyor. Bu yağmurlar virüsleri götürür de bereket ve sağlık getirir inşallah.Tek tesellimiz yine Allah´ın rahmeti. Başka sığınacak kimimiz var ki? XXXXXX Bilim adamları çalışıyor gece gündüz. Bulacaklar elbet panzehiri. Derdi veren Tanrı şifayı esirger mi kullarından? Yeter ki aklın ve bilimin ışığında laboratuvarlarda sabahlasın uzmanlar. Yeterli kaynağı ayıralım onlara da bir an önce bulunsun beklenen ilaç. Din mi bilim mi? Böyle bir zamanda bile bunun tartışmasını yapanlar var. Saçma sapan yorumlarla insanların dini inançlarını örseleyen, Kuran´ın ilahi mesajına aykırı paylaşımlarla bu belayı bir nimet gibi göstermeye çalışan din yobazlarıyla, duayı ve hikmeti küçümseyen materyalist şarlatanlara itibar etmeyin. Her türlü bilimsel çalışma için terlerken, diğer taraftan tüm kalbimizle yöneldiğimiz Yaratıcımıza açtığımız avuçlarımızı gözyaşlarımızla ıslatıp O´na tevekkül etmekte, O´na iltica etmekte ne sakınca olabilir? Üstelik de herkes dilediği gibi davranmakta özgürken! XXXXXX Yine herkes yardımını istediği kurum veya kişiye özgürce yapabilseydi keşki. Millet İttifakı´nın belediyeleri , üstelik hükümetin kararından üç gün önce bir yardım kampanyası başlatmıştı. Ama sayın Cumhurbaşkanı; ?Devlet içinde devlet olmaz.? deyip hesapları bloke etti. AKP´li belediyeler sel felaketlerinde, deprem afetlerinde, 15 Temmuz şehitleri için veya başka vesilelerle her türlü yardım kampanyası için bağış toplarken, CHP-İYİ Partili belediyeler söz konusu olunca engellemeler başlıyor, yasaklar dayatılıyor. Buradaki amacı halk anlamıyor mu zannediyorsunuz? Nedir bu hasetlik fesatlık? Belediyeler de devletin kurumları değil midir? Halbuki önemli olan şeffaflıktır. Toplanan bağışların miktarını ve nereye harcandığını eğer devlet kontrol ediyorsa, ha sen toplamışsın ha başkası, ne fark eder? Hiç olmazsa bu konuda birlik sağlayabilseydik ne güzel olurdu. Devletimiz Almanya´nın, Fransa´nın, ABD´nin kıskanacağı kadar, hatta İMF´ye borç verecek kadar güçlüyken üstelik. Gene beceremedik vesselam. Koronanın def olacağı, şerlerin hayır olacağı günler diliyorum. İnşallah bu kandilde virüsten de beratımızı kurtarmış oluruz. ----Ahmet Acaroğlu------